Başkan vicdanen rahat mı?

Lastik İş Sendikası toplu sözleşmeyi önceki gün imzaladı. Rakamlar ortada. Tekrar tekrar sayıları verip zaman kaybetmeyelim. Yapılan sözleşmenin ardından bir rüzgar esti. İmzalanan akdin yer aldığı haberimize sayısız eleştirel yorumlar...

Lastik İş Sendikası toplu sözleşmeyi önceki gün imzaladı.

Rakamlar ortada.

Tekrar tekrar sayıları verip zaman kaybetmeyelim.

Yapılan sözleşmenin ardından bir rüzgar esti.

İmzalanan akdin yer aldığı haberimize sayısız eleştirel yorumlar geldi.

Gazetemizin ihbar hattına olsun, şahsi iletişim kanallarıma olsun pek çok şikayet iletildi.

Neden bu sözleşmeyi parlatıyorsunuz denildi.

Buna benzer pek çok soruyla muhatap olduk.

***

Halbuki parlatılan bir şey yoktu.

Olay neyse aynen onu yayımladık. Herhangi bir yorum katmadık.

Tabiki bu sözleşmeyle ilgili, yeni başkan Alaaddin Sarı’nın ilk sınavı nasıl verdiğine değinecektim.

Ancak sabredemediler.

Bunun üzerine en iyisi Başkan Sarı ile konuşmak ve aklımdaki her şeyi sormak dedim.

***

Malum, Covit 19’un bize dayattığı sosyal mesafe sebebiyle röportaj yapamaz olduk.

O yüzden röportajımızı telefonla yaptık.

Başkan Sarı’ya o an aklıma gelen, bize iletilen eleştirilerin bazılarını sormaya çalıştım.

Sarı, çok doğal biri. Lafını düşünüp tartıp, eveleyip geveleyip, süsleyip püsleyip söylemeyi sevmiyor.

Kalbindeki neyse ağzından o çıkıyor.

Kafasının arkasında başka bir hesap olduğu hissi vermiyor.

***

Evvela şunu diyeyim.

Lastik İş Sendikası, rahmetli Abullah Karacan’ın büyük emekleri sayesinde bugünlere geldi.

Beğenilir, beğenilmez, farklı bir tarzı vardı.

Kendine has yöntemleriyle sendikanın çıtasını yukarılara çıkardı.

İşverenin korkulu rüyası, işçinin ise babası oldu.

Zamansız gidişinin ardından ise Karacan’ın talebelerinden biri olan Alaaddin Sarı göreve geldi.

Kimileri ondan bir Karacan olmasını bekledi.

Ama o bir Karacan değildi, olmamalıydı.

Çünkü her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı olmalıydı.

Elbette ondan aldıkları, öğrendikleri onu bu makama taşıdı.

Fakat yolun bundan sonrasına Alaaddin Sarı olarak devam etmeliydi.

***

İşte, yapılan toplu sözleşmede Sarı, başkan olduğunu hissettirdi.

Bunu niye diyorum;

Çok sıkıntılı bir süreçte o masadan bırakın yüzde yedi ile kalkmayı; sözleşme imzalatmak bile büyük başarıdır.

Lastik işçisi alınmasın ancak içinde bulunduğumuz şartlara baktığımızda, kimin ne olacağı hiç belli değil.

Yarın bir bakmışsınız işveren pılı pırtıyı toplayıp buradan gidivermiş.

Ya da kazanılmış haklardan feragat istemiş.

Veya iflas bayrağını çekiyorum demiş.

Kabul etmezseniz başımın çaresine bakarım diye rest çekmiş.

***

Bunlar kötü senaryolar fakat şu an bu senaryolara çok yakın duruyoruz.

Ölümü gösterip sıtmaya razı olun demiyorum.

Fakat durumu küresel anlamda ele almak gerektiğinin de farkına varın.

Şahsen imza altına alınan sözleşmenin eski sözleşmelerle de mukayese edildiğinde iyi bir konumda olduğunu söylemek mümkün.

Sözleşmenin öncelikle emekçilere, daha sonra sendikaya ve işverene hayırlı olmasını diliyorum.

***

Bir sözüm de basına laf atan acizlere…

Diyorlar ki, Lastik İş Sendikası basına reklam verdiği için sesimizi duymuyor, şakşakçılık yapıyor.

Reklam alamayan bitik kalemler de bizi 300 liralık yalamalar olarak nitelendiriyor.

Kendilerini çok daha pahalıya satanlara, kalemlerinden kin ve nefret akan o ağızlara diyecek söz bulamıyorum.

Ancak sesini duyurmadığımızı düşünen bazı lastik işçilerine

Bu gazetenin kapılarının her daim açık olduğunu ifade etmek istiyorum.

***

Nasıl ki siz emeğinizin karşılığını istiyorsanız, nasıl ki daha fazla zam almanın hayalini kuruyorsanız biz de sizden farklı durumda değiliz.

Hem kurumların kendine çeki düzen vermesini sağla, hem kurumla vatandaş arasında köprü vazifesi gör, hem de tıkanan yerde önce halktan yana ol, sermayeyi ikinci planda tut.

Sonra da herkes tarafından kabul görmeyi bekle.

Anlayacağınız bizim işimiz sizden daha zor.

Ama biz zoru seçtik.

Ne zaman ararsanız sesiniz olmayı sürdüreceğiz.

Ancak geniş bir dünya görüşüne sahip olan Lastik İş Sendikası’na da haksızlık etmeyeceğiz.

Her iki tarafın fikirlerine yer vermeye devam edeceğiz.

Alaaddin Sarı da farklı söylemiyor.

Eleştiriye açığım, gelsinler konuşalım, ikna edeyim diyor.

Çünkü doğru yaptığına inanıyor.

***

Evet, Lastik İş Sendikası’nın Karacan’dan sonraki ilk toplu sözleşmesinin ardından oluşan hava kötü değil.

Nedenlerini, niçinlerini röportajımızda okuyabilirsiniz.

-----------------------------------

***Masaya yüzde 16 ile oturduğunuz ancak yarısını bile alamadığınız söyleniyor, ne diyorsunuz?

Bizim taslağımız yüzde 15’ti, 16 değildi. Bunu kabul etmek istemeyen arkadaşların çıkardığı bir söylenti. Bizim taslağımız ne açıklanmışsa odur. Yani yüzde 15 taslakla girdik.

***Masaya oturmadan önce işçilere ne sözler verdiniz ve o sözleri tuttuğunuzu düşünüyor musunuz?

Toplu sözleşme başladığından beri bütün arkadaşlara söylediğim şeyler vardı. Hatta bu ifadelerim TV kanallarında, gazetelerde yer aldığı gibi, fabrikalarda yaptığım konuşmalar da bu yöndeydi. O konuşmalarımda dedim ki, biz iki şeyden asla taviz vermeyeceğiz. Birincisi; kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz, ikincisi; özellikle satın alma gücümüzü koruyacağız, enflasyonu kabul etmiyorum. Biten sözleşmeye bakıldığında enflasyon kabul edilmemiş, hiçbir madde asla verilmemiş onlar da belirli bir şekilde sağlanmış. Tarihte ilk defa bir sendika basının karşısına geçip, bir toplu sözleşmenin açılımının, taslağının lansmanını yaptı. Orada da söyledim, kesinlikle global para yok dedim. Global parayı artı bonus olarak aldık. Arkadaşlar 2021 Ocak ayında 8 bin lira global para alacaklar. Elbette eleştiriler olacak ama bu yapılan eleştiriler iyi niyetli eleştiriler değil. Elimde verilere baktığımda, geçmişte yapılan toplu sözleşmelere göre artısı olan bir sözleşme oldu.

***Bu konuda lastik işçisinden bazı serzenişler aldık. Ne kadar hakimler bilmem ama bir önceki dönemle kıyaslama yapıyorlar. Siz bir önceki dönemde yapılan anlaşmayla mukayese ettiğinizde nasıl bir sonuca varıyorsunuz?

Bizim önceki dönem toplu sözleşmelerimize baktığınız zaman kesinlikle artıdır. Biz enflasyona gelmeden bitirdiğimiz süreçler oldu. Bu sözleşme enflasyonun üstünde, özellikle dünyanın ve Türkiye’nin bu şartlarda olduğu bir süreçte yapılan sözleşmede son derece iyi bir sözleşmedir.

***Daha net ifade etmeniz adına soruyorum; gerçekten siz bu sözleşmeden memnun musunuz? Vicdanen rahatım diyebiliyor musunuz?

Tabiki vicdanen rahatım. Özellikle önümüzdeki yaşayacağımız durumları da göz önüne aldığımızda bu sözleşme bu şartlarda yapılabilecek en iyi toplu sözleşmedir. Bu sözleşmeyi Türkiye’de, bu şartlarda bitiren bir tane sendika söylesinler. Hem kazanılmış hakları savunacaksın, sonuna kadar alacaksın, onun üstüne koyacaksın, toplu sözleşmenin üstünde rakamlar alacaksın, global para alacaksın, destek hizmetlerinde de hem ikramiyeleri hem de sağlık hizmetlerini bu şekilde sağlamış olacaksın. Bunlar az bir şey değil.

***Peki, 15’ten 7’ye iniş esnalarında hiç Yüksek Hakem Kuruluna gitmeyi düşündünüz mü? YHK’ya gidilseydi daha avantajlı olur muydu?

Ben aynı zamanda YHK üyesiyim. Yüksek Hakem Kurulu sıkıntıdır, 3 konfederasyonda DİSK’i temsilen oradayım. Hükümetten ve işveren camiasından insanlar vardır. Dolayısıyla orada sendikanın çok bir ağırlığı yoktur. Yüksek Hakem Kurulu’na giden tüm maddeler gider fakat asla doğru dürüst bir karar çıkmaz. Yüksek Hakem Kurulu intihardır. Eğer gidilseydi ben bu sözleşmeyi farklı şekilde bitirmek zorunda kalırdım, geçmişte var olan tecrübeler var. Yıllarca var olan kazanımlar Yüksek Hakem Kurulu’nda gider. Paradan daha önemli maddelerdir. Sizi arayan, şikayet eden insanlar iyi niyetli arkadaşlar değil. Özellikle beni ve sendikayı arayan, mail yollayıp kutlayan insanlar çok fazla. Hatta kutlamaya gelmek isteyen arkadaşlar var biz onlara gelmeyin diyoruz.

***Sözleşmeyi imzalamadan önce işçinin onayını aldınız mı? Bazıları sonucu medyadan öğrendiğinden şikayetçi.

Bütün temsilcilerle konuştum. Oradaki temsilciler işçiyi temsil ettiğine göre onlara sordum. ‘Başkan bu şartlarda biterse biz onay veririz’ dediler. Onların kabul ettiği şartların üstünde olmasına rağmen ben yine de arkadaşları topladım şartları anlattım. Ne yapalım imzalayalım mı arkadaşlar dedim ve ayakta alkışladı tüm temsilci arkadaşlar.

***İşçilerin yanına gitmeyi düşünüyor musunuz?

İşçinin yanına kesinlikle gideceğim, işçinin yanına gitmemek olur mu? Korkum şu, benim bir kronik rahatsızlığımın olmasından değil, arkadaşlar sosyal mesafeyi kesinlikle sağlamayacaklar, daha bütünleştirici olacaklar. Orada bir iş yaparken daha farklı bir noktaya gideriz ondan korkuyorum. Yoksa arkadaşlar beni bekliyorlar,

***Doğru, sizi bekliyorlar hatta sitem ediyorlar. 15 TL verdik şapka aldık. Şapkaları havaya atacaktık diyorlar.

Evet, kesinlikle şapkaları atacağız. Yaşadığımız bu ortamda, sosyal mesafeye dikkat edilen bir noktada şapkaları havaya atmayı nasıl yapacağız? Hele şu günleri bir atlatalım onu mutlaka yapacağız. Bu bizim hayalimiz ama yapamadık. Ben de bu yüzden buruğum. Ama şartlarla alakalı bir durum benimle bağlantılı değil.

***İşverenin tavrı nasıldı, size rest çekti mi?

İşveren 4-5 sefer masadan kalktı, ben de masayı terk ettim. Özellikle global para ve taşeronda çalışan arkadaşlarımızın ikramiyesi ve tamamlayıcı sağlık sigortaları hem de çok tabanda olan ücretleri yükseltmekle alakalı rakamlarda üç defa masadan kalktı işveren ve kesinlikle süreyi kullanmak istiyordu. Şu anda toplu sözleşmeler 3 aylığına dondu, 3 ay da Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle eylül ekime denk gelecek şekilde dondu. Ama önümüzde çok sıkıntılı süreçler olacak. Şu an fabrikaların kapandığı ve bizim sektörümüzde de işçilerin atıldığı bir süreç yaşıyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu yaşanmayacak diye bir şey yok. Şu anda DİSK olarak da işçilerin işten çıkartılmaması için bir sürü kampanyalar yaptık, hala daha çalışmalarımız devam ediyor. 1 Mayıs’ın temel argümanı da bu olacaktır.

***Peki, sizce sizi niye bu kadar eleştirdiler?

Bakın, çok sıcak anlar yaşayacağız. Bunu bilerek gaz veren arkadaşlar yüzüme gelip söyleseler, ben bu arkadaşlara anlatmaktan vallahi de çekinmem billahi de hiç çekinmem. Milletin geleceğini ipotek altına alacak şekilde bu zamanda yapılan sözleşmeyi sabote etmeye çalışıyorlar. Eğer bu noktada hakkım varsa hakkımı helal etmiyorum. Çünkü masa atmosferinde kaç kere işveren masadan kalktı, onu getirdim. Ben kalkıp isyan ettim. Bu zamanda böyle bir sözleşme var mı Allah aşkına? Nesini eleştiriyorlar? Onlara iyi niyetle bakamayız.

***Bir de sürekli olarak rahmetli Abdullah Karacan ile karşılaştırılıyorsunuz. O olsaydı buna razı olmazdı deniliyor. Siz Karacan ile çok yakın çalıştınız. Şayet yaşasaydı sizin yaptığınızın aynısını yapar mıydı?

Kesinlikle yaşasaydı aynı şekilde yapardı, ben onun talebesiyim. Şu ortamda ben rahmetlinin üstünde şunu yaptım bunu yaptım deme gibi bir terbiyesizliğe girmem ama aynı şeyi yapacağına ben eminim çünkü ben ondan böyle öğrendim. Konuşanlar bu sözleşmenin böyle bitmesinden rahatsız oldular.

***Madem bu kadar olumlu görüyorsunuz, o zaman neden rahatsızlar?

Neden rahatsızlar biliyor musunuz? Çünkü fabrikaların yüzde 80’i, 90’ı kabul ettiği için rahatsız oldular. ‘Neden ses çıkartılmıyor?’ diyorlar. Bu ses çıkaranlar yalnızca lastik fabrikalarındaki işçilerin yüzde 1’i kadar. Şu anda en fazla arayan Goodyear’daki arkadaşlar, onlar da ‘Başkanım toplu sözleşmeyi bizim için de aynı şekilde bitirilmesi noktasında aynı iradeyi göstermenizi istiyoruz’ diyorlar.

***Goodyear konusuna da değinmenizi istiyorum. Orada ağırlığınızı koyamadığınız yönünde algı oluştu. Goodyear kendini diğer fabrikalardan ayrı bir tarafa koydu. İşçi de sizden bunu istiyorsa o zaman siz nerede tıkanıyorsunuz?

Goodyear dünya genelinde çoğu fabrikasını kapatma aşamasına girdi, toplu sözleşme öncesinde de ekonomik olarak sıkıntıları vardı. Özellikle Covid 19’dan sonra dünya genelinde baya bir sıkıntıya girdiler. Türkiye nezdinde de sıkıntıları hala devam ediyor dolayısıyla da Goodyear’la alakalı şunu söylüyoruz ‘Şu anda Pirelli, Prometeon ve Brisa’yla yaptığımız anlaşmaların aynısı olmazsa nereye gidiyorsa gider’ bu kadar da açık ve net söylüyorum. Şu anda arkadaşlar şunu göremiyorlar, sözleşme bitti sanki her şey güllük gülistanlık olmuş gibi bir algı var. Şunu da söyleyeyim rahmetli zamanında bu arkadaşlar böyle konuşamazlardı.

***Aslında doğru diyorsunuz. Rahmetli Abdullah ağabeyin gazetelere yapılan bir olumsuz yorum için dahi fırtınalar kopardığını yakinen bilirim. Şimdi o kadar çok yorum yapıyorlar ki, o olsa yaptırmazdı, zaten yapamazlardı.

Herkes istediği yorumu yapıyor bu da bizim ne kadar demokratik olduğumuzu gösteren bir hadisedir. Yüzde 100 kabul görecek bir toplu sözleşmeyi kimse yapamaz, rahmetli de yapamadı. Mutlaka eleştiriler yapılacaktır ama yapılan, alınan haklarla bakıldığında bu sözleşme artı bir sözleşmedir. Süreç böyle olmasaydı rakamlar da farklı olabilirdi ama buna rağmen ben işçinin karşısında ve her zaman vardiyalarda konuştuğumda ‘Kazanılmış haklarımızdan taviz vermeyeceğiz, enflasyonu kabul etmiyorum’ dedim. ‘Global para alacağız’ demedim, taşeronda çalışan arkadaşlara ‘Sizin sağlık sigortanızı alacağım, sizin durumunuzu iyileştireceğim’ demedim ama biz bunları da yaptık. O masa atmosferinde sabahlara kadar yaptığımız toplantılarda bununla bağlantılı bilmeden eleştiriyorlarsa bunu normal karşılarım çünkü insan bilmediğine düşmandır. Ama geçmiş toplu sözleşmeleri bildiği halde bilerek bunu yapıyorlarsa bu hainliktir. Başka aklıma bir şey gelmiyor. Orada çalışan tüm arkadaşlara hainlik ediyordur.

***Böyle yaparak kendi durumlarını da tehlikeye atmıyorlar mı sizce?

Atmaz olurlar mı? Bu fabrikalar durdu, daha yeni yeni ayağa kalkmaya başladılar. Yarın çalışacağını ve bu işverenlerin bu kriz ortamında üretimlerin durması noktasında tensikata gitmeyeceğine kim garanti verebilir? Gittiği takdirde nasıl bir tabloyla karşılaşacağız? Yazıktır günahtır, böyle bir ortamda insanları galeyana getirmenin hiçbir anlamı yok. Bu hem Türkiye’ye hem Kocaeli’ye ihanettir. Bunlar yabancı sermaye, bilerek yapıyorlarsa çok çok yanlış yapıyorlar. İşte burada rahmetli olsaydı asla bunları yapamazlardı.

***Sonuçta açıklamalarınızı okuyacaklar, bizler de buna aracı olacağız. Ona rağmen sizi yıpratma çabaları olanlarla ilgili disiplin vb. gibi herhangi bir yaptırım düşünüyor musunuz?

Eğer bu konuşanların ismini bilsem ikna etmeye çalışırdım, toplu sözleşmelerle ilgili bilgilendirme yapardım. Bilmeyen arkadaşlar varsa anlayışla karşılarız. Zaten beni dinlediklerinde ‘özür dileriz başkan’ diyeceklerdir. Hemen her şeyle alakalı bir disiplin hadisesi olmaz. Ben eleştiriye açık bir insanım. ‘Ben Abdullah Karacan olmayacağım’ şeklinde ifadelerim her zaman açıktır. Benim yöntemim farklıdır, dolayısıyla eleştirilerle kendimi değerlendirir, düzeltirim. Bu toplu sözleşmeler noktasında konuştuğumla yaptığım farklı olsa eleştirilebilir. Daha bu süreç başladığından beri yaptıklarım rakamsal olarak söylediklerimin üzerindeyse bunu kabul etmek doğru olmaz. Bu eleştiri değil, bu başka bir şey oluyor. Yüzde 15 taslağı kim almış ya? Bırakın Lastik İş Sendikası’nı Türkiye’de toplu sözleşme yapan tüm sendikalarda taslağı alan bir sendika yoktur. Bunların yaptığı eleştirileri bile panik havasında yapılmış olarak alıyorum.

***Kasıtlı bir yıpratma mı var peki?

Olmaz mı, bunlar eski görevden aldığımız şube başkanının kalıntılarıdır ve onlardan esinlenen bir şeydir. Ne bekliyorlarsa ondan? Ne umut ediyorlarsa onu da anlamış değilim. Eğer bugün o olsaydı, bu fabrikalar yanmıştı. Bu kadar insanın, çoluk çocuğun ekmeğiyle oynamış olacaktı.

***Son olarak buradan lastik işçilerine neler söylemek istersiniz?

Son olarak şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ben hırsla hareket etmiyorum, akılla ilimle hareket ediyorum. Özellikle insan hakları çerçevesinde bakarım, beni eleştirebilir ama kanlarıyla mücadele eden 70 yıldan beri var olan bu sendikaya zarar verecek, farklı noktalara getirecek bir anlayış olursa da bunu affetmem. Beni eleştirin, yanlışımı söyleyin ama Lastik İş Sendikası’nı küçük düşürecek yalan yanlış iftiraları olan kimseyi affetmem. Ben genel temayüle baktığımda toplu sözleşme herkes tarafından kabul edildi. Eleştiriler var ona da açığız ama kurumu da küçük düşürmeyecek şekilde, ölçüyü kaçırmayalım.

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları