Umutlarımız

Yeni bir yılın eşiğindeyiz. 2016 yılını üzüntülerle, kaygılarla acılarla yolluyoruz. Bu kaygıları yaşarken, büyük üstat Hanri Benazus'un bir yazısını okurken o yazıdan bazı alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istedim. ...

Yeni bir yılın eşiğindeyiz. 2016 yılını üzüntülerle, kaygılarla acılarla yolluyoruz. Bu kaygıları yaşarken, büyük üstat Hanri Benazus’un bir yazısını okurken o yazıdan bazı alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istedim.

Konumuz Umut;

Umut, daha büyük bir hedef, daha büyük bir duyarlılık, daha büyük bir beklenti ve daha büyük bir akılcılık yönünde istenen değişim isteğidir. İnsanın geçmişi kayıplarla, geleceği umutlarla doludur.

Umut oldum olası dilek, istek ve beklentilerle karıştırılmıştır. Bu dilek, istek ve beklentiler umut olarak kabul edilseydi; daha iyi bir araba, daha iyi bir ev, daha iyi bir banka cüzdanı, daha iyi giyim kuşam sahibi olanlar umut dolu kişiler olacaklardır.

Umudun tanımına mutlaka giren iki şey vardır: Zaman ve gelecek. Umut ne dündür ve ne de şimdidir. O hep yarınlarda yaşamayı sever.

Zaten geleceğe bakış umudun hamurunda yatmaktadır. Bu yarın ve gelecek beklentisi, gün gelir yaşamın bitmesiyle, umudu ölümün ötesine bile taşır.

Asılmakta olan kişinin bile, ip kopacaktır diye bir umudu vardır.

Umudun peşine takıla takıla bir gün gelir mezarlığın kapısını çalarız. Diğer taraftan da umudunuzu kaybettiğiniz anda cehenneminizi ölmeden de yaşamaya başlarsınız.

İnsan için, yaşamı akışına bırakmak; çabasız, amaçsız ve atılımsız duruma gelmek demektir.

Hiçbir zaman olamayacak bir şeyi ısrarla umut etmek, insanı devamlı bir karamsarlığa sürükler.

Umut, umut edilen şeyin, olabilirliği oranında mutluluk kaynağı olur.

Umut; büyük bir canlılık, duyarlılık ve olumlu düşünce üretimiyle oluşan bir değişim isteğidir.

Umut; varlıklı bir kişi için belki, yemeğin üstüne yediği tatlı olabilir. Ancak bir yoksul için kuru bir ekmek parçasıdır da.

Dünya üzerinde çok sayıda insan, umutlarını, direnme güçlerini ve hatta inançlarını yitirip, köleliklerine ve bağımlılıklara sarılmak kolaylığına girmektedirler.

İnsan umudunun, hatta inancının boşa çıkabileceği gerçeğinden bu deneyimini yaşamazsa bu duygularının nasıl daha güçlü ve bastırılamaz duruma geldiğini anlayabilir?

Ama birçoğumuz, korkusunu gizlemek için şarkı söyleyen insan örneği, çıkardığı gürültülü ezgilerin içinde kaynayıp gidiyoruz

Boynumuzu tutsaklığa uzatıveriyor, kulun kulluğuna gönüllü olarak katılı veriyoruz... Kısacası, cesaretimiz yoksa umut etmeye de hakkımız yok.

Umudunu tümüyle kaybeden insan, yaşamdan adeta kaçar, yaşamı kökünden yok etmek ister. Ardında da yaşamdan kırılan umut, yıkıcılığa, şiddete, kine, nefrete dönüşür.

Artık yok etmek istediği yaşamın, kendisinin ya da başkasının olduğu onun için fark etmez.

Oysa yaşanan gün nasıl olursa olsun, beklenen gün her zaman daha güzeldir. Çünkü insanın geçmişi hep kayıplarla, geleceği de hep umutlarla doludur.

Ummak, mutluluk merdiveninin ilk basamağıdır. Çünkü umut, yaşam binasının temel harcıdır.

İyice düşünüp karar verin. İstediğiniz nedir? Silik, beklentisiz, havanın esişine, suyun akışına bırakılmış bir yaşam mı?

Ancak düşünen insanın umut etmeye hakkı vardır.

Barış ve huzurun geleceği umuduyla yeni yılınızı kutluyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

Erhan Uysal Diğer Yazıları