Maşa arayan bize gelmesin!

Birkaç gündür yazılarıma ara verdim. Sonbaharın etkisinden midir, nedendir bilmiyorum, biraz modum düşük. Gazeteye bile çat pat geldim. Bazen biraz oyunun dışında kalıp hem kenti hem basın camiasını uzaktan izlemek bana iyi geliyor. Dışarıdan...

Birkaç gündür yazılarıma ara verdim.

Sonbaharın etkisinden midir, nedendir bilmiyorum, biraz modum düşük.

Gazeteye bile çat pat geldim.

Bazen biraz oyunun dışında kalıp hem kenti hem basın camiasını uzaktan izlemek bana iyi geliyor.

Dışarıdan nasıl göründüğümüzü daha iyi fotoğraflıyorum.

***

Tabi, modumun düşük olması, keyfim olmadığı anlamına gelmez.

Modumun düşük olması, işlerin iyi gitmediği anlamına da gelmez.

Allaha şükür, bizim açımızdan her şey seyrinde gidiyor.

Dedikodulara bakmaksızın yolumuza devam ediyoruz.

Saygın ve güvenilir kurum olma iddiamızın gerçekleştiğini görmekten gurur duyuyoruz.

***

Son süreçte yaşanan kimi olayları göz önüne aldığımızda, Gazete Barış’ın kamuoyu yaratma anlamındaki etkisi çok daha iyi anlaşıldı.

Niyetim kendimizi övmek değil, onu okuyucularımız takdir etsin.

Ama bazı şeylerin altını çizmek gerekiyor.

Ne demek istediğimi örneklerle anlatayım.

***

Mesela Kandıra GİOSB olayı…

Biliyorsunuz Kandıra GİOSB’daki “Adrese teslim hafriyat” işini ilk ortaya çıkaran bizdik.

Bu olayda birilerinin haksız kazanç elde etmesinin yanlış olduğunu dile getirdik.

Kocaeli Ticaret Odası’na kayıtlı hafriyatçılar GİOSB’daki büyük işten nasiplensin istedik.

İşi yapan mevcut firmaya bir düşmanlık beslemedik. Eğer bileğinin hakkıyla alabiliyorsa alsın ama bunun için ihale yapılsın dedik.

Ve ihale yapıldı. Herkesin gözü önünde şeffaf biçimde yapılan ihalede GOGUSER yine ipi göğüsleyen firma oldu.

Benim pek aklıma yatmayan bu durum karşısında ihaleye katılan katılımcılardan ses gelmedi.

Durum buyken ortada uzatacak mevzu kalmadı.

Biz mevzuyu kapatınca olay gündemden düşüverdi.

Akşam sabah onları yazacak değildik.

****

Gelelim Lastik-İş Sendikasına…

Burada yaşananlar çok açık ortadaydı.

Yürürken bastığı yeri titreten rahmetli Abdullah Karacan’ın ardından ortaya salınan bazı kişiler

Basını tetikçi gibi kullanıp yeni Başkan Alaaddin Sarı ve yönetimini itibarsızlaştırmak istedi.

Alaaddin Sarı’nın koltuktan inmesi halinde dahi başkanlık adına en ufak bir şansı olmayan Yusuf Bayraktar kendine bir senaryo çizdi.

Bu senaryonun hayata geçmesi için biz dahil, medyada hepimize bir şekilde haber pasladı.

Bayraktar’ın pasladığı haberlerin aslında hangi amaca hizmet edeceğini bile bile hepsine yer verdik.

Maksat; her iki tarafın sesini ilgililere duyurmak, kumaşın ne olduğunu göstermekti.

***

Tarafların karşılıklı düellosunda bir-iki çatlak ses haricinde Gazete Barış ve diğer basın kuruluşları hayda hoppa işlere geçit vermedi.

Çünkü bu işin sonunda ne Alaaddin Sarı ne Yusuf Bayraktar bedel ödeyen taraf olmayacaktı.

Günün sonunda bu fatura Lastik işçisine kesilecekti.

Sendika itibarsızlaşacak, işveren sendikaya lakayt davranacak ve işçi adına masaya oturduklarında Lastik-İş, kendi içinde sokak kavgası eden avam bir sendika görüntüsü çizecekti.

Dolayısıyla o masadan sağlam bir sözleşmeyle kalkamayacaktı.

Ama şimdi en azından bunu yapma şansları devam ediyor.

Bir kişinin ihtiraslarına kurban etmediğimiz Lastik-iş Sendikası artık çok daha dikkatli olmalı.

Boş beleş işlere yeterince vakit ayırdı.

Artık üretme zamanı…

***

İşin bir başka boyutuna gelelim.

Kamuoyu yaratma etkisinden bahsettik yukarıda.

Evet, gazetemizle gurur duyuyorum, doğru.

Ama bu sadece bizim başarımız değil.

Aklın yolu birdir diyen meslektaşlarımın da başarısı.

Neymiş, 200-250 TL’ye yamuluyormuşuz.

***

Kendi adıma konuşayım; ben buranın anahtarını çevirdiğim ilk günden bu yana hiç ucuz olmadım.

Ucuz derken, bahsedilen meblağları söylemiyorum!

Yani ucuz işlere girmediğimi ifade etmeye çalışıyorum.

Lastik-İş Sendikası’ndan tabi ki reklam alıyoruz, Karacan zamanında da zaman zaman aldık.

Ama reklam aldık, avanta değil!

Bir haber yakaladığımızda sendika başkanını otel köşelerine davet edip, aba altından sopa göstermedik.

Algıyı yönetiriz ama şu kadar paranı alırım demedik.

Kaldı ki Yusuf Bayraktar’ın haklılığına bir gram dahi inansaydım, sonuna kadar giderdim.

Ama o hak arayan değil, maşa arayan taraftı.

Sözün kısası; biz reklam almadan nasıl mesafe alınır, bilmeyiz.

Varsa bilen bize de öğretsin (!)

ÇUKURDAN 'RESMEN' ÇIKTI(!)

Geçtiğimiz haftalarda güzel bir haber aldık.

Gebze-Darıca Metrosu yapım işi Ulaştırma Bakanlığına devrolmuştu.

Bunun için girişimlerde bulunan Başkan Büyükakın, Cumhurbaşkanıyla yaptığı görüşmeden sonra

Bakanlıktan ön onayı almıştı.

Başkan Büyükakın bayram üzeri kent adına “müjde” sayılabilecek bu haberi

Eski başkanın kazma vurdurup bıraktığı “Metro çukuruna” inerek verdi.

Deyim yerindeyse “Bu çukurdan hep birlikte çıkıyoruz” dedi.

Kimileri bu durumu beceriksizlik olarak yorumladı.

Kimileri de takdirle karşıladı.

Bence de takdir edilmesi, gözü kapalı muhalefet edilmemesi gereken bir konuydu.

Çünkü bu kente vebalı muamelesi yapılıyordu.

Devlet bizi görmezden gelmekte ısrar ediyordu.

Türkiye’yi vergileriyle besleyen koskoca kente büyük devlet yatırımları gelmiyordu.

Gelmediği gibi istemesini bilen bir zihniyet de yoktu.

İşte, Büyükakın bu noktada etkili oldu.

Ortalama 5 milyar gibi devasa bir bütçeye mal olacak işi Bakanlığın yapmasını sağladı.

****

Vatandaş da bunu istemiyor mu?

Yeter ki hizmet gelsin, yatırım gelsin.

Kimin yaptığının bir önemi var mı?

Devlet dediğin bizim devletimiz değil mi?

Verirken iyi, isterken mi kötü…?

****

Bence olması gereken oldu.

Hatta az bile oldu.

Büyükakın bu işin devamını getirmeli. Yatırım desteği konusunda forsunu konuşturmalı.

Bugün resmi gazetede Gebze-Darıca Metro hattının Bakanlık tarafından yapılacağı kesinleşince kentin kazanımını bir kez daha hatırlatmak istedim.

Güzel şeyleri takdir edeceğiz ki, bizi yönetenler daha iyisi için uğraş versin.

Daha da önemlisi; haklı eleştirilerimiz olduğunda ise bize ön yargılı bakmasın!

Kısacası Kocaeli’ne Metro hayırlı olsun.

-------------------------------------------

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları