5816 Sayılı Kanun

Cumhuriyet tarihimizde maalesef birçok defalar değişik kişi ve gruplarca Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik değişik saldırılar olmuştur. Atatürk ün ölümünden 1938 den Demokrat partinin iktidara geldiği 1950 yılına kadar...

Cumhuriyet tarihimizde maalesef birçok defalar değişik kişi ve gruplarca Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik değişik saldırılar olmuştur.

Atatürk ün ölümünden 1938 den Demokrat partinin iktidara geldiği 1950 yılına kadar Atatürk’ün manevi değerlerine yönelik 51 saldırı olmuştur. Fotoğraflarına karşı 12, heykel ve büstlerine yönelik 4 saldırı olmuştur.

1950 yılında Demokrat partinin iktidara geldiği yaklaşık 1 yıl içinde ise Atatürk’ün manevi değerlerine yönelik 6, büst ve heykellerine yönelik ise 9 saldırı olmuştur. Bu saldırıların büyük kısmı cemaatler tarafından olmuştur.

Kamuoyunda genellikle “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak anılan 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’u Demokrat Parti’nin gündemine getiren öncelikli neden, “Ticaniler” olarak adlandırılan bir grubun 1951 yılının başlarında Atatürk’ün büst ve heykellerine saldırarak tahrip etmesi eylemleridir.

Ticanilik, Kuzey Afrika kökenli bir tarikattır. 1735 yılında Fas’ın Tican kasabasında doğan Ebu’l Abbas Ahmet et-Ticani tarafından 1800’lerin başlarında kurulmuş olan tarikat, daha sonra Fas, Trablusgarp, Hicaz ve Senegal’e yayılmıştır.

Ticani Tarikatı’nın Türkiye’ye girişi 1930’lu yıllarda başlamıştır.

Medineli Abdülkadir isimli bir dini liderden hilafet aldığını iddia eden Kemal Pilavoğlu, tarikatı Ankara ve Çankırı çevresinde örgütlemeye başlamıştır. Tarikat, bütün heykelleri put olarak kabul etmekte ve dinen bunların yıkılması gerektiğini savunmaktadır.

Ticaniler, en çok ses getiren eylemlerini 1951 yılının Şubat ayında gerçekleştirmişlerdir. 27 Şubat 1951 günü Kırşehir’deki bir Atatürk büstü Ticaniler tarafından parçalanmıştır. Bu eylemi yenileri izlemiş ve kısa süre içerisinde ülkenin çeşitli bölgelerinde 20 kadar Atatürk büst ve heykeli tahrip edilmiştir.

Cumhurbaşkanı Bayar

, Kırşehir’deki büste yapılan saldırıya tepki olarak Çankaya’da Atatürk Köşkü’nde bulunan büstü Kırşehir’e göndermiş ve büst törenle açılmıştır. Ticaniler, Atatürk heykel ve büstlerine zarar vermenin yanında, Ankara’da yeni moda kolsuz elbiselerle gezen kadınlara usturayla saldırmak gibi suçlara da karışmışlardır.

Atatürk heykellerine yapılan bu sistemli saldırılar Demokrat Parti yöneticilerini tedirgin etmiştir. DP kurmayları, saldırıların Atatürk heykelleri üzerinden rejime karşı olduğu sonucuna varmış, ayrıca bu eylemlerin kendilerine “mürteci” damgası vurma amacıyla girişilmiş bir komplo olmasından derin kaygı duymuşlardır.

Bu yasal düzenleme ile ilgili ilk somut adım 4 Mayıs 1951 tarihinde atılmış ve Demokrat Parti, Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun tasarısını Meclis’e sunmuştur. Tasarı, henüz Meclis’e gelmeden, Adalet Komisyonu’nda muhalefetle karşılaşmış, tartışmalara neden olmuştur. Demokrat Partili komisyon üyelerinin önemli bir kısmı tasarıya karşı çıkarken CHP’li üyeler de tasarının sadece yaptırım içeriyor olmasını eleştirmişler, daha kapsamlı bir yasa tasarısı talep etmişlerdir.

Tasarının gerekçeleri;

“Milli Mücadelenin kahramanı ve memleketin kurtarıcısı Atatürk

ün Cumhuriyetin ve inkılâplar rejiminin sembolü olması hasebiyle hatırasına, eserlerine ve onu ifade eden varlıklara vakı olacak tecavüzlerin, bilvasıta Cumhuriyete ve inkılâplar rejimine tevcih edilmiş bir mahiyet ifade edeceği”

,

“Bunlara karşı işlenen ve amme efkarında derin akisler yaratmakta olan suçların failleri hakkında mevzuatımızın hususi hüküm ve müeyyideleri ihtiva etmemesi ve cumhuriyet savcılarının re

sen takibata girişmelerine müsait bulunmaması” dır

.

26 Temmuz 1951 tarihli Akşam gazetesi

5816 sayılı kanuna göre

;

Madde 1:

f1. Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

f2. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

f3. Yukarı da ki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2:

f1. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3:

f1. Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.

Madde 4:

f1. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 5:

f1. Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.

5186 Sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun çıkarılış hikâyesine dair o dönemlerde neler yaşandı.

“DP, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu İnönü yüzünden çıkardı…” Bu ifadeler 25 Ekim 2009 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan bir röportajın başlığı. “Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun çıkarılmasının gerçek nedeni nedir?” diye soran gazeteci Nuriye Akman’a hukukçu Cüneyt Toraman “Bazı kaynaklara göre, bir gecede 17 tane büst kırma olayı oldu. Menderes’in nereden geldiğini tahmin ettiği bu saldırılara karşı sessiz kalması düşünülemezdi. Fakat asıl sebep bu saldırılar değil. Atatürk vefat ettikten sonra İnönü Cumhurbaşkanı oldu. Milli şef dönemi başladı. Paraların üstünden Atatürk resimlerini kaldırdı, kendi resimlerini bastırdı…” diyerek başlayan uzun bir cevap vermiş.

İNÖNÜ RESİMLİ BANKNOTLAR

11 Haziran 1930’da kurulan Merkez Bankası’nın ilk banknotları 1937’de tedavüle çıkarılan İkinci Emisyon banknotlardı. 50 Kuruş ila 1.000 lira arasında değişen dokuz farklı değerdeki banknotlarda, 1 Kasım 1928’de yapılan Harf Devrimi’nden dokuz yıl sonra ilk defa Latin alfabesi kullanılmıştı. Ön yüzlerinde Atatürk resmi bulunan banknotlardan 100 liralıkların arka yüzünde Çanakkale Boğazı resmi Osmanlı tarihinin parçası olan Çanakkale Savaşı’nın, ‘Cumhuriyet’in tarih’ yazımına dâhil edildiğini gösteriyordu.

Atatürk’ün ölümünden sonra, 1939’da basılan paraların ön yüzünde hâlâ Atatürk figürü vardı. 2,5 liralık banknotun arka yüzünde Zafer Anıtı, 5 liralıklarda Güven Anıtı, 50 liralıklarda tiftik keçileri ile ‘Ankara egemenliği’ sürerken, 500 liralık banknotlarda ilk kez bir İstanbul resmi, üstelik Osmanlı İmparatorluğu’nun en sembolik yapılarından biri olan Rumeli Hisarı’nın resmi boy göstermişti.

15 Mart 1940 tarihinde Londra’daki Bradbury, Wilkinson &Co şirketine 40 milyon adet 50 kuruşluk banknot sipariş edilmişti. Parayı taşıyan Yorkshire adlı gemi, mola verdiği Yunanistan’ın Pire Limanı’nda Alman savaş uçakları tarafından batırılınca, su yüzüne çıkan İnönü resimli banknotlar halk tarafından yağmalandı. Yunan hükümetinin ele geçirebildiği banknotlar Türkiye’de imha edildiyse de, halkın eline geçen paralar, Yunan tüccarlar aracılığıyla olaylardan haberi olmayan Doğu illerinde dolaşıma sokulunca hükümet, 1945 yılına dek bu banknotları toplamakla uğraştı. Bu paralar daha sonra koleksiyoncuların gözdelerinden oldu.

HEM ATATÜRK HEM İNÖNÜ

2 ile 1.000 lira arasında altı farklı değerdeki Üçüncü Emisyon grubundan 1942, 1944 ve 1946’da basılan banknotlarda artık Atatürk değil, İsmet İnönü vardı. Bu değişikliğin, Atatürk gibi güçlü bir figürün halefi olarak çok ağır bir yükün altına girmiş olan ‘İkinci Adam’ın rüştünü ispatlama girişimi olduğunu söylemek mümkündü. Aslında Osmanlı döneminden beri paraların üzerine devlet başkanının resmini koymak gelenekti. Bu gelenek 30 Aralık 1925’te kabul edilen 701 Sayılı Mevcut Evrak-ı Nakdi yenin Yenileriyle İstibdaline Dair Kanun’'la resmileşmişti. Yani değişiklik yalnız siyasi bir tasarruf değildi, aynı zamanda kanuna da uygundu.

1947 ve 1948 yıllarında dolaşıma giren Dördüncü Emisyon Grubu banknotlar 10 ve 100 Türk Liralık kupürlerden oluşan iki farklı değerdeydi. Bu emisyondaki banknotların tamamı İnönü portreliydi. Ancak daha önce basılmış 500 ve 1.000 liralık banknotların hem Mustafa Kemal Atatürk resimlisi, hem de İsmet İnönü resimlisi aynı anda tedavülde kalmıştı

.

İsmet İnönü’nün damadı gazeteci, Metin Toker o yıllarda, hem İnönü hem de Atatürk’ün resimlerinin bulunduğu altın sikkelerin bastırılması için karar alındığını ancak bu kararın uygulanmadığını söylemiş, iki resmin gerekçesini “İnönü kendini belli etsin ama Atatürk de unutulmasın” diye açıklamıştı.

DP iktidarının birinci yılında (1951) basılan banknotlarda, İsmet İnönü’nün resminin yerini tekrar Atatürk resimleri aldı. Bu yıl, aynı zamanda yazının konusu olan Atatürk'ü Koruma Kanunu’nun da çıkarıldığı yıldı. 1938’den beri bir türlü tamamlanamayan Anıtkabir inşaatının da DP tarafından 3 yılda bitirilmesini not edelim.

CELAL BAYAR’A GÖRE GERÇEK NEDEN

‘Para’ meselesine açıklık getirdikten sonra ‘heykel kırma’ meselesine gelelim. Celal Bayar vakti zamanında Yeni Asır gazetesinden Erkin Usman’a şöyle bir açıklama yapmıştı:

“İktidarımızın ilk yıllarında, Kemal Pilavoğlu adında birinin yönettiği tarikat mensupları ellerine geçirdikleri çekiçlerle Atatürk heykellerine saldırıyor, huzursuzluk çıkartıyorlardı. Hükümet, bunlara karşı gerekli tedbirleri alıyordu. Fakat olayların birbirini kovalaması, toplumda sinirli bir hava estirdi.

Pilavoğlu isimli tarikat şeyhi, 26 müridi ile yakalanıp adliyeye sevk edildi. Yine bu aylarda yeraltı faaliyeti yapan bir gizli Komünist Partisi de ele geçirildi ve 188 üyesi adliyeye sevk edildi. Bütün bunlar gösteriyor ki; demokrasinin getirdiği hürriyet havası içinde aşırı akımlar ortalığa yayılmışlardı. Toplumu aşırı cereyanların zararlarından korumak lazımdı. Bunun için sağ ve sol akımlara karşı Ceza Kanunu'ndaki cezaları ağırlaştırmak, Atatürk heykellerine ve Atatürk'e karşı harekete geçeceklere karşı da Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkartmak gerekiyordu. Atatürk'ün kurduğu ana muhalefet partisi ise bu kanun karşısında yer aldı. Demokrat Parti içinden bazı milletvekilleri de, şahsi düşüncelerine bağlı kalarak bu kanunun çıkmasını engelliyordu. Kanun müzakeresi aylarca sürdü.

PROFESÖR HİRSCH’ÜN MÜTALAASI

Eleştirilerin devam etmesi üzerine Başbakan Adnan Menderes üç kez söz alarak, kanun tasarısını ve Atatürk’ün yaptıklarını, manevi şahsiyetini ateşli biçimde savunmuştu.

Muhaliflerin, tek bir kişi için kanun çıkarılmasının, o sırada yürürlükte olan 1924 Anayasası’nın 69. Maddesi’ne aykırı olduğunu düşündüklerinin anlaşılması üzerine, Hükümet, Nazi zulmünden kaçarak Türkiye’ye gelmiş olan ünlü Hukuk Profesörü Ernst Hirsch’ün görüşüne başvurdu. Hirsch şöyle dedi:

“Anayasa başka şeylerin yanı sıra, bir şahsa imtiyazların tanınmasına imkân sağlayacak yasaların çıkarılmasını yasaklamaktadır. Buradaki ‘şahıs’ deyimi, ‘gerçek kişi’ yani ‘insan’ anlamına gelmektedir. Madde 27’ye göre insanın şahsiyeti, doğumunun tamamlanmasından itibaren hayatla başlar ve ölümle son bulur. Atatürk adında bir şahıs, artık hukuki anlamda mevcut değildir. Dolayısıyla ona yasa yoluyla bir imtiyaz sağlanması söz konusu olamaz. Burada korunmak istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna karşı Türk milletinde genel olarak yaygın bulunan hayranlık ve saygı duygusudur.”

Bu açıklama (ki günümüzdeki “kanun bir Alman’ın icadıydı” gibi yüzeysel yargıların kaynağı budur) milletvekillerini tatmin etmiş olmalıydı ki, uzun adıyla Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun, 25 Temmuz 1951’de 50 ret, 6 çekimser oya karşılık 232 oyla kabul edildi. Oylamaya 179 milletvekili de katılmamıştı.

PİLAVOĞLU’NUN YARGILANMASI

Kanunun 1. maddesinde “Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimseye bir yıldan üç yıla kadar, Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir” diyordu. 2. maddesinde bu suçların toplu olarak veya kamuya açık yerlerde veya basın yoluyla işlenmesinde cezanın yarı yarıya arttırılacağını, bu suçlar zor kullanarak işlenirse bir kat daha arttırılacağı belirtiliyordu. 3. maddeye göre kanunun uygulanması için şikayete gerek yoktu, Cumhuriyet Savcısı ‘re’sen’ dava açmakla yükümlüydü.

Kanun uyarınca Kemal Pilavoğlu ve 74 müridi, 5 Mart 1952’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 ay hapis cezasına mahkûm oldular.

Geçmişe yaptığımız bu kısa yolculuktan sonra yıl 2017. Atatürk’e ve manevi değerlerine karşı halen daha yobazların varlığını maalesef görmekteyiz.

Nice aydınlık yarınlara.

(Kemal Pilavoğlu ve müritleri mahkemede)

SON DAKİKA HABERLERİ

Erhan Uysal Diğer Yazıları