Basına saygınız olsun...

Bir gün bu Koronavirüs belası bitecek. Ama bu beladan geriye çok dersler kalacak. Yurtta ve dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kartlar yeniden karılacak. Bizi çok ama çok farklı bir yeni dünya düzeni bekliyor. Hızlıca dijital çağa...

Bir gün bu Koronavirüs belası bitecek.

Ama bu beladan geriye çok dersler kalacak.

Yurtta ve dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Kartlar yeniden karılacak.

Bizi çok ama çok farklı bir yeni dünya düzeni bekliyor.

Hızlıca dijital çağa geçtiğimiz bu günlerde bizim sektörümüzde de hızlı bir dönüşüm oldu.

***

Övünmeyim diyorum ama bugün övünmezsem ne zaman övüneceğim?

Takvimler 2014 senesinin Mayıs ayını gösterdiğinde adım attığımız dijital gazetecilik;

Koronavirüs ile birlikte iyiden iyiye sektörün belirleyicisi oldu.

Hatırlıyorum da o yıllarda basılı gazetelerin arasına girip iddia ortaya koymak DELİ İŞİYDİ.

Üstelik benim diğer meslektaşlarım kadar saha tecrübem vs yokken.

Ama azim, inanç, hırs var ya…!

Bunlar olduktan sonra başarılmayacak iş yoktur.

Kısa sürede kendimizi fark ettirmeyi başardık.

Amatör ruhla çok profesyonellere taş çıkarttık.

Yapabildiğimizi gördükçe, okurun teveccühü arttıkça da hedef haline gelmeye başladık.

Hepsini keyifle göğüsledim.

***

Üzerimize çok hikayeler yazmaya kalkanlar oldu.

Bir kulağımdan girdi diğerinden çıktı.

Sen doğru dur, eğri belasını bulur deyip yürüdüm.

Öyle de oldu…

Allahın da bir hesabı vardı.

Bizim internet gazeteciliği yapmamızla makara geçenler gün geldi yazacak internet gazetesi bile bulamaz oldu.

Kendini İzmit’in duayeni olarak konumlandıran, baba mirası gazeteyi yandaşa satan, satarken içine bonus olarak kellesini koyan mirasyediler bile

O dalga geçtikleri internet gazeteciliğinin çok önemli olduğunu anladı.

“Ben sosyal medya gazetecileriyle aynı masada oturmam”

diyerek basın toplantısında artistlik yapanlar,

Şimdi o toplantılara davet dahi alamıyor.

***

İnsan kendini ayağa düşürmeye görsün.

Bilgi hazneniz, kelime zenginliğiniz, konu hakimiyetiniz, ifade güzelliğiniz, kaleminiz çok iyi olabilir ama BAKİ OLAN KİŞİLİĞİNİZDİR.

Akşam sabah ailenizden, aile bireyleriyle olan güzel yaşamınızdan bahsederken, oğluma gelin aldım diye sevinirken;

Başkasının eşine, karısına, kızına ağza alınmayacak üslup ile salya akıtmak gazetecilik değil, ama adamlık hiç değildir!

Bu gibi acizleri kaderleriyle baş başa bırakıyorum.

İşimize bakıyoruz.

***

İnternet gazeteciliğinde Kocaeli özelinde kurumsal ölçülerde yayımcılığa başlayan ilk

“e-gazete”

olmanın verdiği haklı gururu yaşıyoruz.

Önemli olan bundan sonrası.

Bizim ardımızdan çok sayıda meslektaşımız bu işe girişti.

Başarıyı yakalayan da oldu yok olup giden de…

Öyle sanıyorum ki hayat şartlarının gittikçe ağırlaşması ve Korona nedeniyle ekonomik açıdan çok daha zor günlerin olacağı gerçeğinin yanında

Bizim de yeni hamleler yapmamız gerekecek.

Zira bu işte rekabet de artacak.

***

Basın ilan kurumunun pastasından mahrum kalacak olan gazeteler

Baskı gazeteyi rafa kaldıracak.

Tabi baskı gazetenin bitmesine tek sebep bu olmayacak.

İnsanlar uzun süre kağıda dokunamayacak.

Zaten basılı gazetelerin satış oranları yerlerde sürünüyordu.

Herkes elinin altındaki son teknoloji telefonlarla bilgiye anında erişim sağlıyordu.

Koronayla beraber bu geçiş çok daha hızlı bir hal aldı.

***

İlimizdeki basılı gazeteler haftanın belirli günlerinde belirli sayıda çıkıyor.

Neredeyse hiç satış olmadan basılan gazeteler sadece bir prosedürü tamamlıyor.

Dolayısıyla o basılı gazeteler de internet sitelerine yöneldiler.

Ama adaptasyonları öyle kolay olmuyor.

Çünkü internet gazeteciliği çok başka bir ruha sahip olmayı gerektiriyor.

Bana bugün basılı gazetenin başına geç deseler bocalarım.

Ha, çabuk öğrenirim o ayrı ancak beni asla tatmin etmez.

***

İnternet gazeteciliğinde doğru haberin yanı sıra hızlı habercilik, görsel zeka, haberi sunuş ve satış gibi kavramlar çok önemlidir.

Benim işim satış…

Habercilik daha çok ekipteki arkadaşlarımın işi.

Önemli konularda ve noktalarda o haberin doğru yerlere temas etmesi, asıl verilecek olan mesajın beyinlere yerleşmesi konusunda

Hiç mütevazı olamayacağım.

Öyle görüyorum ki bu tür varyasyonlara artık daha fazla vakit ayırmam gerek.

Malum, rekabet tüketiciye yarar.

Bizim sektörde herkes internete evrilince ister istemez panik havası oldu bende.

Bayrağı kaptırmadan, güvenin adresi olarak yine farklı bakış açımızla olaylara uyumadığımızı en iyi biçimde göstermemiz lazım.

Korona günlerini buna dahil etmiyorum.

Şimdi düşündüğümüz tek şey, ayakta kalmayı sürdürebilmek.

***

İnsanların ilk vazgeçtiği, üstünü çizdiği gider kalemi olan reklam;

Bizim olmazsa olmazımız maalesef.

Çünkü reklam demek hayal demek.

Kimilerine göre biz hayal satıyoruz.

Doğrudur…

Ama markalaşmak, kurumsallaşmak, tanınmak için reklam şart!

Elbette bu günlerde kimsenin derdi tanınmak, markalaşmak falan değil.

Ancak basın her zaman lazım.

***

Sizin kolayca üstünü çizdiğiniz, önemsiz ve gereksiz gördüğünüz gider kalemi olarak baktığınız gazeteler;

Aslında en çok bu süreçte lazım.

Başı sıkışan bize geliyor, gelecek de.

Yasama-Yürütme-Yargı’dan sonra dördüncü kuvvet olan basın, hiç olmadığı kadar lazım hale geldi.

Ama fırsatçılık bizim sektöre de sıçradı.

Bakıyorum da bazı kurumlar daha haftalar önce reklam anlaşmalarını feshetmek için seferber oldu.

Gerekçe ise “Mücbir sebep”

Devletin ilan etmekten kaçındığı mücbir sebebi, bazı kuruluşlar apar topar ilan etmiş bile.

Bizden bu süreçte anlayış bekliyorlarmış.

Olur tamam anlayışlı olalım.

Ama biz de sizden anlayış bekliyoruz.

***

Bir kere zırt pırt reklam kokan haberler atıp durmayın.

İkincisi, basını atıl görmeyin.

İletişim halinde olmanız gereken tek yer gazetelerdir.

Hele de bu süreçte yapılacak olan iş birlikleri çok ama çok önemlidir.

Sizler bunu önemsiz görüyorsanız ona diyecek sözümüz yok!

Allah herkesin çarşısına Pazar versin diyelim.

GALİBA SINAVI GEÇİYORUZ

Yanlışlar kadar doğruları, olumsuzluklar kadar olumlu yönleri de konuşmalıyız.

Koronavirüs ortaya çıktığı andan itibaren Sağlık Bakanlığı’nın süreci gayet iyi yönettiğini söylememiz gerektiği gibi…

Diyeceksiniz ki Sağlık Bakanlığı bir sürü eksik yaptı.

Olabilir…

Hiç kimse böyle bir salgına hazırlıklı değildi.

İlk olarak Çin’de ortaya çıkan bu virüsün bu kadar hızlıca ülkemize geleceğini kimse öngöremedi.

En büyük eksiklerden biri buydu.

Daha erken öngörülebilseydi, yurtdışı giriş çıkışları kapatılsaydı, umrecilere izin verilmeseydi,

Hadi verildi

; umreciler o an karantinaya alınsaydı, yurdun çeşitli yerlerine dağılmaları engellenseydi belki bugün çok daha iyi noktada olabilirdik.

Çok daha iyi nokta diyorum çünkü Türkiye, salgınla boğuşan ülkeler arasında şu anda iyi durumda gözüküyor.

***

Hiçbirimizin kabus senaryoları hayata geçmedi.

Günde binlerce kişi ölecek teorileri gerçek olmadı.

Bilakis, alınan önlemlerle, uygulanan tedavilerle birlikte aşağı doğru bir eğrilme dahi olduğu gözleniyor.

Salgınla bizden sonra tanışan Amerika’da şu anda günde iki bini aşan ölüm vakaları var.

Amerika’nın nüfusu bizden katbekat büyük.

Bu orantıyı göz önüne aldığımızda bizim ülkemizde günde en az 500 ölüm vakası olması gerekiyor.

Ama çok şükür böyle acı bir tabloyla karşı karşıya değiliz.

***

Bazı insanların buna itirazı olabilir.

Kimi ölüm vakalarının karşısına ölüm nedeni olarak Koronavirüs veya salgın yazmak yerine;

Farklı sebepler yazılarak manipülasyon yapıldığı iddia edilebilir.

Yani “istatistiği yanıltıyorlar” görüşüne hakim olanlar olabilir.

Bu da hükümetin öteden beri şeffaf olmaması karşısındaki güvensizlikten kaynaklı.

Diyelim ki öyle… Diyelim ki rakamları çarpıtıyorlar.

Allah aşkına, etrafımıza bir bakalım.

Bu ne kadar gizli tutulabilir?

Bizde olmasa akrabalarımızda, onlarda olmasa komşularımızda, komşularda olmasa mahallemizde, mahallemizde olmasa ilçemizde…

İlla bir şekilde ölümün çok kolayca ensemize kadar geldiğini, patır patır döküldüğümüzü hissederiz ve korku bacayı sarar

Var mı böyle bir şey, yok…!

En azından şimdilik stabil bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

***

Toplum da bilinçlendi, bakmayın siz dışarıda gördüğünüz insanlara.

Onlara rağmen virüs beklenenden yavaş yayılıyor.

Bu meyanda alınan tedbirlerin, uygulanan politikaların çokta eksik olduğunu söyleyemeyiz.

İhtiyacı olupta ihtiyacını almak için evinden çıkamayanların ayağına giden yardımlar bir tarafa dursun;

Dışarı çıkabilecek konumda olan ama maddi durumu olmayanlar dahi es geçilmiyor.

Tam bir seferberlik havası oluştu.

Kimsenin bu durumdan siyaset üretme hadsizliğine girmemesi ise halkı birbirine kenetledi.

Bakıyorum,

ilimizde muhalefet partileri zehir zemberek açıklamalar yapıp, virüs konusunda idarecilerin motivasyonunu düşürmüyor.

İktidar partisindekiler de muhalefete aman aman yüklenmiyor.

Bir ara yanlış uygulanan sokağa çıkma yasağı üzerinden ayrışma, sürtüşme yaşansa da bunun yerele yansıması hemen hemen yok gibiydi.

***

Adeta savaş dönemindeyiz.

Herkes kavgalarını, çıkarlarını, hesaplarını bir kenara itti.

Milletçe hep birlikte “önce sağlık” diyoruz.

Bizler böyle kenetlenmeye devam ettiğimiz müddetçe, alınan tedbirlere uyduğumuz, yasakları çiğnemediğimiz, sosyal izolasyonu uyguladığımız sürece

Ölüm vakalarının hızla aşağı ineceğini, virüsün bizden umduğunu bulamayıp normalleşeceğini öngörmek zor olmasa gerek.

***

Herkes görevini ziyadesiyle yapıyor.

En yukarıdan en aşağı kadar…

Bizim eksik gördüklerimiz, onların bilinçli eksik yaptığı anlamına gelmiyor.

Bazen fotoğrafa karşı tarafın bulunduğu yerden bakmayı bilmek lazım.

Gerek Türkiye’de gerekse Kocaeli’de Covit-19 ile mücadelede sorumluluğu olan herkes başarılı bir sınav veriyor.

İlimiz açısından bakarsak, ne zaman istesek yetkililerden doğru bilgiye ulaşmada zorluk çekmiyoruz.

Hepsi son derece hassasiyetle halkı doğru bilgilendirmek adına bir telefon kadar yakınımızda olduklarını hissettiriyor.

Motivasyonlarına katkı olur mu bilmem ama şu zor günlerde elinden başka bir şey gelmeyen bizler, elimizdeki kalemle bu mücadelede canla başla çalışan herkesin hakkını teslim etmeliyiz.

Yok hastaneler dolmuş, yok yoğun bakımlar bitmiş, yok adamına göre maske veriliyormuş, yok erzak yardımları seçerek yapılıyormuş, yok bilmem ne…

Bunlar olsa olsa yoğunluktan kaynaklı hizmet aksaklığı olur.

Ben genel tabloya bakarım!

Virüs bizim ülkemizden pekte memnun değil arkadaş!

En azından şimdilik…

***

Umarım bu tablo değişmez ve Koronavirüs belasından tez zamanda kurtuluruz.

Zira çok özledik…

Güneşi, havayı, sokakları, doğayı, gezmeyi, yemeyi, içmeyi, anayı, babayı, eşi, dostu, kardeşi, arkadaşı, sevgiliyi…

Her gün elimizin altında olan ama kıymetini bilmediğimiz, hoyratça harcadığımız her şeyi ve herkesi çok özledik.

Biraz daha sabırla evde kalmaya devam…

Sevgili Nazım’ın dediği gibi…

“Çocuklar inanın, inanın çocuklar

Güzel günler göreceğiz, güneşli günler

Motorları maviliklere süreceğiz

Güzel günler göreceğiz güneşli günler”

------------------------------------------------

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları