Yalnız değilsin Markao
Ramazan Ayı denince akla gelen ilk şeyler iftar, sahur, aile ve dostlarla oturulan, yiyecek içecekten çok muhabbetin lezzetlendirdiği sofralar akla geliyor. 1...
Ramazan Ayı denince akla gelen ilk şeyler iftar, sahur, aile ve dostlarla oturulan, yiyecek içecekten çok muhabbetin lezzetlendirdiği sofralar akla geliyor.
1 Mart Cumartesi günü başladı.
Pazartesi sabahı annemden iftar daveti aldım.
“Anne maç var, çalışıyorum” deyince,
“O zaman Perşembe gelirsin” çaresi geldi.
“Perşembe’de Kocaelispor’un maçı var” dedim.
“Geçen haftada hafta içi de maçı vardı, şimdi de mi” dedi.
“Evet anne, ondan birkaç gün önce de Urfa’daydı. Hafta sonu ayarlamaya çalışırız” diyebildim.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu hızlandırılmış fikstür mantığının değişik nedenleri oluyor.
Yangından mal kaçırırcasına oynatılan maçların takvimi maalesef bizim ülkemizin durumuna göre ayarlanmıyor.
Biz de maç takvimleri, tatiller, bitişler ve başlamalar hep dışarıya göre ayarlanır.
Yabancı futbolcular Noel Tatili’ne gitsin diye ilk yarı maçları tamamlanmadan araya girilir, dönüşte kalan maçlar oynanır, bu sürede transfer dönemi de açılmamış olur.
Alırsın oynatamazsın, yada maçlar başlar, haftalar devam ederken hala transfer süresi de devam eder.
Burada da dışarıya bağlılık vardır.
Avrupa’da transfer bitsin de 1 hafta biz kalanları alalım mantığı devreye girer.
Türkiye Kupası kulüplerin katılmak istemeyeceği kadar ilginç format ve statülerle dolu.
Liglerin hızlandırılma nedeni de bu yaz ilk kez olacak olan ve bu süreç kadar ilginç bulduğum turnuva nedeniyle diye düşünüyorum.
ABD'nin ev sahipliğinde düzenlenecek 2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nda grup kuraları Aralık ayında çekildi.
FIFA'dan yapılan açıklamaya göre organizasyon, 15 Haziran-13 Temmuz 2025 tarihlerinde 32 takımlı yeni formatıyla ilk kez gerçekleştirilecek.
Turnuvada 6 konfederasyondan 32 kulüp yer alacak.
FIFA, 2024 yazında ABD’de düzenlenecek Kulüpler Dünya Kupası’na katılacak 32 takım için toplam 1 milyar ABD doları (930 milyon euro) ödül fonu ayrıldığını duyurdu.
FIFA Konseyi’nin aldığı karar doğrultusunda, ödülün nasıl dağıtılacağına dair detaylar henüz açıklanmadı.
Ödül fonuna ek olarak, kulüplere 100 milyon dolar tutarında dayanışma ödemesi yapılması bekleniyor.
FIFA, genişletilmiş turnuvadan toplam 2 milyar dolar gelir elde etmeyi hedefliyor.
Porto, Paris Saint-Germain, Atletico Madrid, Bayern Münih, Benfica, Chelsea,
Inter, Borussia Dortmund, Manchester City, Juventus, Real Madrid ve Salzburg bu organizasyonda olması beklenen dünya devi kulüpler.
Adını FİFA Dünya Kulüpler Kupası yapınca diğer ülkelerden de kıtalardan da kulüplerin katılması gerekir diye düşünmüşler.
Brezilya’dan Palmeiras, Botafogo, Flamengo, Fluminense, Arjantin’den Boca Juniors, River Plate, Amerika Birleşik Devletleri’nden Inter Miami, Urawa Red Diamonds, Tunus’tan Esperance ST, Arabistan’dan Al-Ahly, Al Ain, Al-Hilal, Meksika’dan Monterrey, Club Leon, Pachucha, Güney Kore’den Ulsan, Güney Afrika’dan Mamelodi Sundowns, Fas’tan Wydad gibi kulüpler de var.
Yani Almanya, İngiltere, Fransa, Portekiz, İspanya, İtalya, Avusturya, Brezilya, Arjantin, ABD, Tunus, Fas, Suudi Arabistan, Meksika, Güney Kore, Güney Afrika ve Fas’tan takımlar bu büyük ödüllü turnuvada boy göstecekler.
Markao’dan buraya nasıl geldin diyenlerin sesini duyuyorum…
Aslında bu kadar sık maç fikstürünün nedenini merak edip bunları yazma gereği hissettim.
Turnuvanın detaylarını görünce de şaşırdım, hazır yazmışken bunu da sizinle paylaşayım dedim.
Malum yoğun bir maç trafiğinden çıktık.
Bereket versin ki aradaki puan farkını koruyarak 6 puan bıraktığımız bu virajı bana kalırsa az hasarla atlattık.
Ama gördük ki bu işin şakası yok.
Takımın oynadığı futbolun tadı tuzu bazen olmuyor.
Ben bu durumu da normal karşılıyorum.
Zaten sezon başından beri söylediğim bir nokta vardı.
Takım olarak birlikte oynama ritmini çok maçta yakalamasak da takımımız da çok değerli, kaliteli isimler olduğu için onların bireysel ekstralarında da skorun bize gelmesine direk katkı sağladığını zaten çoğumuz söylüyorduk.
Şimdi kimileri Ertuğrul Hoca güzellemesi yaptığımı zannedebilir.
Ama naçizane size küçük bir tavsiyem meseleleri değerlendirirken isimlerin değil, konuların ve yetki sahibi kişilerin sıfatlarıyla değerlendirilmeli.
Ertuğrul Hoca bu takımın Premier Lig’deki gibi bir futbol oynanmasının beklemeyeceğini söylemişti.
Bunu Ertuğrul Sağlam olarak değil Kocaelispor Teknik Direktörü olarak alırsak doğru tespite gideriz.
Sonuçta bu takımı kuran, transferleri yaptıran, onlarla 7/24 birlikte olan teknik direktör.
O dönem teknik direktör Ertuğrul Sağlamsa muhatap da o olur.
Mesela geçenlerde alacağı taksitin ödeme hususunda yaptığı kolaylığı paylaştık.
Bunu yapanlar Ertuğrul Sağlam’ın şahsına değil Kocaelispor eski teknik direktörü olan sıfatını haber yapıp teşekkür eden etti.
Sizce doğru olan bir şeyi paylaşıp konuştuğunuzda birilerinin adamı olmazsınız.
Hele ki siz adamlık nedir, yapanlar kimdir, yapılınca nasıl yapılır bunları biliyor ve tecrübe etmişsiniz hiç olmazsınız.
Kendisi buradan gittikten sonra, “Bu takım 4-5 ay para alamadı, bir arada tutmak zor oldu” dediğinde bunu Ertuğrul Sağlam olarak söylemedi.
Kocaelispor’da görev yapan ve olayın bizzat içinde olan birisi olarak paylaştı.
Mesela o dönem bu kadar kıyamet kopmamıştı, hatta kendisini fitne çıkarıp iyi giden bir düzeni bozmaya çalışmakla suçlayanlar da oldu.
Sonra benzer konular aradan çok kısa zaman geçip tekrar gündeme gelince bu kez reaksiyonlar farklı buldu.
Taraftarın haberin geldiği kaynağın doğruluğu ve güvenirliliği ile endişeleri ve acı tecrübeleri de var.
Onları da çok iyi anlıyor hak veriyorum ama olayların isimler dışında değerlendirilmesini, isimlerin değil konuların ele alınmasını daha doğru buluyorum.
Son 3 maçta 6 puan kaybettik, 3 puan topladık.
Erzurum, Gençlerbirliği ve Karagümrük bu periyotta biraz fazla puan alsalar fark 3-5 puana kadar düşebilirdi.
Neyse ki onlarda kazanamadı…
Ümraniye maçından sonra Markao’nun attığı hikaye gündeme geldi bu sefer.
Oradaki yorulma mesajından kendisi mental durumundan bahsetmiş olabilir.
Kolay günler yaşamadı…
Büyük bir sükse ile geldi…
Hastalandı, sakatlandı, cezalı duruma düştü…
Çok duygusal, çok candan bir karakter Markao.
Egodan uzak, güler yüzlü, sahiplenme duygusu yüksek birisi.
Bence mevcut şartlarda kritik goller attı ve kritik goller attırarak da takıma fayda sağladı.
‘Profesyonelsin sen’ cümlesini de senelerce yanlış aşıladılar bence topluma.
Sen profesyonelsin sövebiliriz, hakaret edebiliriz, itibarına saldırabiliriz…
Sen alınamazsın, gocunamazsın, sen bir robot ve makinasın, devam edeceksin…
Böyle olması bekleniyor, böyle de lanse edildi.
Fakat elbette böyle değil.
Markao’da son derecede duygusal.
Bunun için kendisi hayatının devamında çareler arayabilir, onu rahatsız eden bir durum varsa tabi.
Yoruldum demiş Markao, haklı da olabilir, özellikle zihin olarak çok yorulmuş olabilir.
Bu konuda yalnız değilsin Markao…
Şanlıurfa deplasmanına otobüsün koridorunda giden, üzerine yağan karla karışık yağmurda yarı aç yarı tok bağıran taraftarın yorulduğu gibi.
Takımın yükünü çekmeye çalışan, her durumda galibiyet için seninle birlikte sahada çok koşan, senin gibi paranın lafını haftalarca, aylarca yapmayıp çabalayan arkadaşlarının yorulduğu gibi.
Yönetim kurulunun her hafta kaynak bulmak için verdiği uğraşta yorulduğu gibi.
Kocaelispor uğruna ölümden dönen Efe Kartal’ın anne babasının beklerken yorulduğu gibi…
Yine Kocaelispor uğruna geçmişte hayatını kaybedenlerin geride bıraktıklarının yorulduğu gibi…
Teknik Direktörlerin işlerinin yanı sıra dış unsurlarla uğraşmaktan yorulduğu gibi.
Gece gündüz bazen gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalışmakta olan personelin yorulduğu gibi.
Net 22 bin 100 lira asgari ücretin (bu para ayda kazanılan para) olduğu ülkede her mevsimde, her tatilde, durum ne olursa olsun, bazen 20 saat çalışan, takımın küme düşmesinden, maç kaybetmesinden, şampiyonluğu kaçırmasından, transferin bozulmasından sorumlu tutulan, sosyal medyada trol hesaplar tarafından, dışkı, çöp, hain, adamcı, avantacı, onursuz ilan edilen ve hepsi de bu şehrin çocukları olan, bu işi yapabilmek için okullar okuyan, kariyer hayali olan gazeteci çocukların da yorulduğu gibi...
Takımın alacakları için yönetimle görüşen, taraftarla takımın arasında köprü olan, basın mensuplarına saygı ve sevgisini hiç bırakmayan, kaos ortamında takımı toparlamaya çalışan bir yandan da sahada canını dişine takan Gökhan Değirmenci’nin de yorulduğu gibi.
Yanlış anlaşılmasın, Markao’ya sallamıyorum.
Bilakis, onun gibi hepimizin çok yorulduğundan ve birçok şeye katlanıldığından bahsediyor.
Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
Gökhan demişken bir parantez açayım…
Kaleci transferi gündeme geldiğinde ‘Gerek yok’ yorumları yapıldığında Gökhan’ı da acımasızca eleştirilen yine içinde hiçbir kötü niyet olmadan düşüncesini paylaşanlara hainden başlamak üzere bin bir yakıştırma yapmıştı.
Yönetimin kaleci alalım düşüncesine Ertuğrul Hoca gerek yok demişti.
Bakın yine Ertuğrul Hoca’yı yazmak zorunda kaldık.
Çünkü konunun hep içinde, ve bir durumdan bahsediliyor.
Ertuğrul Sağlam, Ertuğrul Sağlam olarak bunu demedi ki, takımın teknik direktörü olarak demişti.
Bunu söylerken de hem performansına hem de karakterine güvenmişti.
Gökhan Değirmenci tercihi ve kararlığı hakkındaki yorumu sizlere bırakıyorum diyeceğim ama gözlerimiz de her şeyi görüyor.
Bizim son haftalara girerken tek bir çaremiz var.
Olabildiğince birlik içinde olup camiada huzur ortamını oluşturmak.
İnanın bana oynayacağımız maçlar, oynadıklarımızdan zor olacak.
Futbolcu kardeşlerimin terine, emeğine saygısızlık asla etmek istemem ama var olan bir gerçek olan futbol şansı da her zaman bizimle olmayacak.