BU ÜÇLÜ İTTİFAKIN HESABI NE?

Vatandaş asgari ücretin yetersizliğiyle dövünürken, emekliye yapılacak zamlarla meşgulken öbür taraftan acayip şeyler oluyor. Türkiye yeni bir açılımın...

Vatandaş asgari ücretin yetersizliğiyle dövünürken, emekliye yapılacak zamlarla meşgulken öbür taraftan acayip şeyler oluyor.

Türkiye yeni bir açılımın eşiğinde.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin işaret fişeğini atarak başlattığı “Apo ve TBMM” açılımı her gün bir adım daha ileri gidiyor.

Aslında Bahçeli o çağrıyı birdenbire yapmadı.

Bunun bir evveliyatı, bir altlığı olduğunu, pek çok konu üzerinde mutabık kalındığını şu an gelinen noktadan anlayabiliyoruz.

Proje olgunlaştıktan sonra Bahçeli’nin terörist başı Abdullah Öcalan’a umut hakkı tanınarak mecliste konuşma yapmaya davetiyle süreç açıktan işlemeye başladı.

DEM Parti projeden haberdar olarak, zaten tetikte bekliyordu.

Çünkü hükümetin Kürt sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik adımlarını hayati önem olarak görüyordu.

Haliyle hiç beklemeden İmralı Heyeti Bahçeli’nin çağrısı üzerine Öcalan ile görüşmek için talepte bulundu.

*

Ve beklendiği şekilde hafta sonu kritik buluşma gerçekleşti.

DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İmralı'da terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan ile tam iki saatlik görüşme yaptı.

Görüşmenin neticesinde tahmin edeceğiniz gibi, Abdullah Öcalan “barış elçisi” olarak İmralı’dan Bahçeli’ye ve Erdoğan’a ve de Türk-Kürt halkına “olumlu, sıcak mesajlar” verdi.

O mesajlar, neydi kısaca bir bakalım:

*

"Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım. Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır. Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir…”

*

Evet, Öcalan’ın mesajları bu yönde.

Peki, gerçekten de Öcalan dağ kadrosuna silah bıraktırabilir mi?

Hala PKK üzerinde tahakküm kurabiliyor mu?

Daha doğrusu, Kürt sorununun çözümü için, barışın sağlanması için Öcalan doğru adres mi?

Açıkçası ben de Öcalan’ın eski kudretinde olmadığını, ondan umudu kesen terör örgütünün kendine yeni liderler yarattığını düşünenlerdendim.

Fakat son yaşanan gelişmelere bakıldığında, tersi bir durum ortaya çıkıyor.

*

Bu konuda uzun zamandır derinlemesine araştırmalar yapan, mevzuyu yakından takip ederek çok önemli bilgiler paylaşan;

Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi’nin Erbil Merkezli bir medya kuruluşunda yaptığı açıklamalar şoke edici.

İmralı heyetinin Öcalan ile yaptığı görüşmeleri değerlendiren Semavi, tarihi adımların peşi sıra geleceğini ifade ederken;

Öcalan ile 4 aydır görüşmelerin yapıldığını ve bu aracıların siyasi değil, sivil insanlar olduğunu,

Görüşmeler sonucunda Öcalan'ın Kandil ve PYD ile temasa geçtiğini, Kandil ve YPG'nin Öcalan'ın sözünden çıkmayarak aldığı kararlara “mecburen” uyacaklarını söylüyor.

*

Devam ediyor…

Abdurrahim Semavi’ye göre; Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde yaşayan Kürtlerden oluşan 300 kişilik bir akil insanlar meclisi kurulacak;

Ve hükümet bu meclisteki kişilerle müzakereler yapacak.

Hatta Apo ile bir görüşme daha yapılacağını ifade ediyor, üstelik tarih de veriyor.

10 ya da 12 Ocak’ta yapılacak ikinci görüşmenin ardından bir kanun çıkartılıp Öcalan’ın ev hapsine alınacağını savunuyor.

Ev hapsindeki Öcalan, hükümetin gözetimi altında evinde siyasetçileri, televizyoncuları falan ağırlayıp iletişimini sürdürecek, PKK’nın feshedilmesine yönelik mesajlar verecek.

Abdullah Öcalan’dan gelen olumlu mesajlara, daha doğrusu barış çubuğuna Türkiye Hükümeti takdir edersiniz ki kayıtsız kalmayıp tarihi adımlar atacak.

*

Tabi hükümetin böyle bir süreç başlatmasının temelinde, Öcalan’ın Kandil ve YPG’ye hala sözünün geçeceğine dair olan güveni var.

Öcalan da o konuda çok özgüvenli.

Çünkü Kandil Ortadoğu’da gelişen şartlar nedeniyle köşeye sıkıştı.

Mecburen kabul edeceklerini düşünüp ona göre strateji belirliyorlar.

Abdurrahim Semavi, 4 ay öncesine dayalı olduğunu savunduğu görüşmelerin sadece Apo ve Kandil ile sınırlı kalmadığını,

Avrupa diasporası ile de çeşitli temaslar sağlandığını anlatmış.

Öcalan’dan Rojova’ya mektup dahi gitmiş.

O mektupta öncelikle Rojova’daki şartlardan, daha sonra Amerika’dan, İsrail’den, İran ve Suriye’den bahsedilmiş.

Abdullah Öcalan Esad Rejiminin yıkılacağını da Kandil’e çok önce söylemiş.

Yani gelişen şartlara göre Kandil’in pozisyon alması gerektiğinin sinyallerini vermiş.

*

Elbette Kandil için Apo’nun dedikleri kanun değil!

Elbette itirazlar var.

Ama hükümetin kararlı tutum ve iradesiyle o sertliğin ortadan kalkacağı hesaplanıyor.

Stratejist Semavi’nin ifadesine göre hem Erdoğan hem Bahçeli hem de Öcalan çok güçlü bir irade ortaya koyup güçlü bir ittifak kurmuşlar.

Mübarek olsun…

İyi hoş, güzel, mübarek olsun da;

Yılın son günlerinde Türkiye gündemine bomba gibi düşen bu olay karşısında acaba bizi nasıl günler bekliyor?

Siyaset bu konuda ne düşünüyor?

Daha önce siyasi kazanımı önceleyerek “açılım” yaptığını zanneden iktidarın,

Saçma sapan, kimseye beş kuruşluk faydası olmayanları “Akil insanlar” diye paketleyip önümüze atmalarını unutmadık.

Cumhur İttifakının hakikaten de bu kez siyasi çıkarımları değil de ülke menfaatlerini öncelediklerine nasıl ikna olacağız?

Gerçekten Kürtlerle kalıcı barış sağlanacak mı?

Bu barış sayesinde Türkiye PKK’yı haritadan silip, Ortadoğu coğrafyasında büyük bir güç olmayı başarıp, tüm dünyaya gövde gösterisi yapabilecek mi?

Yoksa yine başa mı saracaklar?

Yine Kürt halkının duygularıyla oynayıp, havuç gösterip, ardından hoop sandık mı koyacaklar?

*

Güven ne kadar önemli, değil mi?

Bir kez o kapıdan çıktı mı bir daha geri gelmesi asla mümkün olmuyor.

Biz, bu ülkede artık kimseye güvenemez olduk.

İktidarı muhalefeti fark etmeksizin, radikal bir adım attıklarında hemen neyi ne menfaatle yaptıklarını sorguluyoruz.

Bu millet o zamanki sözde açılımda da hükümetin arkasında durmuş ve şans vermişti.

Ama o açılımın tam bir zırvadan ibaret olduğunu anladığında atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.

Şimdi yine büyük bir oyun kuruluyor.

Yine başrollerde Erdoğan ile manevra kabiliyeti yüksek olan Bahçeli var.

Bu iki lidere güvenen herkese güvenebilir.

Ama bu defa bu işin güvenle pek alakası yok.

Durumlar baya farklı…

Ortadoğu’da ve diğer ülkelerde yaşananlar bizi birlik olmaya mecbur bırakıyor.

Bu mecburiyet karşısında bir kez olsun kendilerini değil, Türkiye’nin geleceğini düşünüp ona göre adımlar atmaları en büyük temennimiz.

Böylelikle hiç olmazsa 22 yıllık iktidarlarında yaptıkları onlarca yanlış karşısında, belki son düzlükte günah çıkarmayı başarırlar.

----------

Madem konu BARIŞ;

Bir Barış mesajı da biz verelim.

Efendim, 2025 yılının evvela ülkemize BARIŞ ve KARDEŞLİK getirmesini temenni eder;

Okurlarımızın ve bizi seven sevmeyen,

Ayağımızın takılıp düşmemizi bekleyen,

Düştüğümüzde üstümüzde tepinmek için avuçlarını ovuşturan gizli hayranlarımız(!) dahil ayırt etmeksizin;

Herkesin yeni yılını en kalbi duygularımla kutlarım.

Sonuçta Barış herkes için var(!)

Esen kalın…

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları