Ben Artık Büyüdüm

İthaki Yayınları’nın basımını üstlendiği “Ben Artık Büyüdüm” kitabındaki minik filin bir benzeri bizim evde yaşıyor. İnanmazsanız bir ara gelip...

İthaki Yayınları’nın basımını üstlendiği “Ben Artık Büyüdüm” kitabındaki minik filin bir benzeri bizim evde yaşıyor. İnanmazsanız bir ara gelip bakabilirsiniz; o kadar iddialıyım yani. Tamam, biliyorum bir kitap tanıtım yazısı için çok kişisel bir giriş oldu ama bunları hissederek okudum kitabı. Susanna Iserin tarafından yazılıyor kitap. Şimdi yazarın diğer kitaplarına baktım da, onun bizim evdekini tanıdığı gibi, biz de onu tanıyoruz aslında. Çocuk dünyasını çok yakından bilmesi ile diğer kitaplarını da keyifle okumuştum. Dolayısıyla Türkçe’ye çevrilen tüm kitaplarını okuyabilirsiniz siz de. Marta Cabrol da az pay sahibi değil bu çalışmada. Resimleri ayrıca izleneceklerden. Kitabın çevirmeni de Emrah İnce.

Küçük fil annesine büyüdüğünü söylüyor ve annesi de ona ilk önemli görevini veriyor. Yalnız görev yerine getirilirken türlü badireler atlatılıyor ve küçük fil epey yoruluyor. Bazı yerlerde kendini kaybediyor, eve getirmesi gereken çikolatanın neredeyse tamamını yiyiyor mesela. Burada bizdeki anıyı anlatmasam olmaz. Biz de evdeki ufaklığa görev verdiğimizde aynı bu küçük fil gibi mutlu oluyor ve hemen “görev adamı” pozisyonuna geçiyor. Bir defasında komşularımızdan birisinin tabağını kurabiye ile doldurup iade etmesi için vermiştik ve bizimki komşuya gidene kadar bir kısmını yemişti. Açıklamasında da “Ne var, kenarı kırılmıştı, ben de yedim işte” olmuştu. Aradan epey zaman geçti ama hala bunu konuşup gülüyoruz haline. Kitaptaki küçük fil de minik bir parça alıyor çikolatadan ama sonra biraz daha, biraz daha derken epey bir kısmını bitiriyor. Olanlar keşke sadece bununla sınırlı kalsa ama kalmıyor işte. Bir sürü şey eksik, kırılmış veya yanlış alınarak eve geliniyor. Haliyle annenin kollarına kendisini bırakınca da tüm duygular kaynağına ulaşıyor ve bizim küçük fil bir güzel ağlıyor görevi yerine getiremediği için. Hangimiz ilk büyüme çabalarımızda hata yapmadık ki? Anne de çok güzel şekilde yavrusunu kucaklıyor ve onu çabası için övüyor.

Kitapta sadece anne değil, küçük filin gün içinde muhatap olduğu herkes oldukça pozitif. Her şeyden önce küçük filin şehirde bir sürü yere tek başına gidebileceği kadar güven var etraftakilere. Bu çok güzel, çok önemli bir ayrıntı ve büyümek için serbestlik tanınması gereken çocuklar için ilk akla gelenlerden. Açıkçası ben kendi çocukluğumdaki serbestliği kendi çocuklarıma tanımakta zorlanıyorum ve eminim pek çok ebeveyn de benim gibidir. Son dönemde yaşanan olumsuz olaylar nedeniyle endişenin yükseldiği bir ortamdayız ve fazla korumacı davranıyoruz ama bu sefer de çocuğun gelişimini sekteye uğratıyoruz. Tam da bu nedenle, bence, keşke herkes ama en çok da tüm politik liderler, karar vericiler, kent planlamacıları, eğitimciler ve çocukla işi olan herkes çocuk edebiyatına dalsa. Oralardaki artı yönleri görse ve mesela bir çocuğun güven içinde, sağlıkla büyümesi için tüm koşulları oluşturma noktasında hemfikir olsa. Bu, fikri ortaklık, her karar ve eylemde görünür olsa. Sonra mesela bizler de güven için de, “hadi bakalım bugünkü alışveriş sana ait, git listedekileri al ve gel” diyebilsek. Tam da kitaptaki anne filin yapabildiği gibi. Bence tüm çocuklar kendilerine tanınan hakları sonuna kadar hak ediyorlar.


SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları