Önce deha sonra kalpazan... Bir şey deniyorlar
Show TV bir şey deniyor gibi... Önce “Deha” dizisi yayınlanmaya başladı, kara para aklama yöntemlerini inceliyor, seyircinin gözüne sokuyor adeta. Şimdi de...
Show TV bir şey deniyor gibi... Önce “Deha” dizisi yayınlanmaya başladı, kara para aklama yöntemlerini inceliyor, seyircinin gözüne sokuyor adeta. Şimdi de “Kalpazan” isimli dizi yayına girdi. Para basımı ve sahte para konusu işleniyor dizide. Zor bir güne koyulan dizinin kadrosu da hikayesi de çok iyi. Dizide bir abi kardeşin para basmasını anlatılıyor. Abi kardeş bir az siyah ve beyaz gibi. Hikâyenin beyaz tarafını Adem (Timuçin Esen), siyah tarafını ise Kartal (Çağlar Ertuğrul) oluşturuyor.
Bir dizinin tutması için iyi hikâye, iyi senaryo ve doğru oyuncular gerekiyor. Bunun yanına rakipler de çok önemli. Bazı günler televizyonun ölüm günleridir. Bu yıl da Pazartesi bunlardan biri. Çünkü burada sabit bir kitlesi olan bir değil iki dizi var. Pazartesi akşamı Kızıl Goncalar ve Selahattin Eyyubi gibi dizlerin karşısına geldi Kalpazan, üstelik bu iki dizi daha şimdiden iki diziye final yaptırdı. Tam bir ölüm gurubu sizin anlayacağınız. Bu yüzden Kalpazan’ın doğru bir strateji izlemesi çok önemli.
Diziye en sevdiğim kısımdan başlamak istiyorum. Deniz Baysal ve Çağlar Ertuğrul’un üçüncü partnerliği. Diğer ikisinde çok başarılı işler çıkardılar. Onların uyumu bu dizide de kendini göstermiş. Ayşe (Deniz Baysal) ve Kartal’ın sahneleri diziye nefes katıyor. İkilinin didişmeleri, inatlaşmaları hem tanıdık bir his veriyor hem de yeni bir heyecan. Orda polis ve suçlu hikayesi var. Daha şimdiden sahte sevgili oldular buradan çok keyifli sahneler çıkar…
Gelelim Adem’e ve ailesine… Timuçin Esen karaktere o kadar benimsemiş ki görsellerde bile silikleşiyor. Bu kadar sessiz, korkak, efendi ve sakin bir karakteri seyrederken bile insan geriliyor. Adem’in bu etkisizliği sadece seyirciyi değil başta eşi Canan (Şükran Ovalı) olmak üzere herkesi delirtiyor.
Ben bu dizide hayallerini hayatına sığdıramamış bir erkeğin kötü babalığını gördüm. “Ben sıradan bir memurum” demeyi en başında kendine yediremeyen bir babanın çocuklarına hayallerle kandırıp olamadıklarını anlattığını izledik aslında. Bir annenin kendi yapamadıklarını, içinde kalanları çocuğunda hayal etmesini gördüm. Dizi aşırı iyimser ebeveynliğin çocuklara nasıl zarar verdiğini de gösteriyor. Eksik kalmış insanların hırsını da… Adem ve Canan biri memur diğeri güvenlik görevlisi olan bir çiftken kızları başarı bursuyla okuduğu özel okulda sınıf atlama çabasını izledik. Bu şaşırtıcı değil çünkü anne babası da bunun peşindeydi sadece yöntemleri farklı. Hikâye her ne kadar görünürde bir babanın evlatları için... diye başlayan dramatik cümlelerle süslense de özünde hep içinde olan o güçlü olma hırsı Adem’in bir yerde patlıyor.
Dizide Adem ve ailesinin sahneleri çoğu zaman ilerlemiyor. Kartal ve Ayşe bu anlamda dizinin tek nefes kanalı. İyi hikâye, iyi kadro ama senaryo alarm veriyor. Dizi hem çok yavaş hem de her yerinden dram çıkıyor. Bu kadar zor bir günde ayakta kalması için senaryonun hareketlenmesi ve mümkünse dramın dozunun düşmesi gerek. Yoksa bu güzel hikâyeye yazık olur.