Bir kitap eleştirisi: FATMA ABLA
En son bir kadının yaşam öyküsünü okuduğumda, bu isim Marie Curie olmuştu. Yaşam öyküsü demek hafif kalır, hayatının anlatıldığı kitabın kapağında da yazdığı...
En son bir kadının yaşam öyküsünü okuduğumda, bu isim Marie Curie olmuştu. Yaşam öyküsü demek hafif kalır, hayatının anlatıldığı kitabın kapağında da yazdığı gibi “olağanüstü yaşam öyküsü”dür kendisinin hayatı.
Bilmeyenler için çok kısaca söz etmem gerekirse, kendisi Nobel Ödülü’ne layık görülmüş fizikçi ve kimyagerdir. Paris Üniversitesi’nde ders veren ve yine aynı üniversitede profesör unvanı alan ilk kadındır. Yazıldığı kadar kolay olduğunu düşünmenizi istemem.
O dönemde kadın olması ve üstüne bir bilim kadını olması kürsüye geçmemesi için yeterli bir sebepti. Ancak O vazgeçmedi, devam etti. Bireysel alanda elde ettiği her başarı, toplumsal zeminde de faydalarını gösterdi. Hiçbir sıfata ve unvana ihtiyaç duymadan yalnızca üretmek gayesinde olan bir kadındı kendisi.
Yaşamını okuduğumda çok etkilenmiş, yürekten gurur duymuştum. O günden bugüne geldiğimizde, yine bir kadının yaşam öyküsünü okuma fırsatım oldu. Elbette karşılaştırmak niyetinde değilim, zira bu haksızlık olur.
Sadece uzun bir zaman sonra “Başarılı bir yaşam öyküsü” kulvarında elime aldığım ikinci kitap diyebilirim. Bilenler vardır, bilmeyenler için söz edeyim hemen.
İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in, başarılı yaşam öyküsü adı altında yazılan ve yazar Ömer Akın tarafından ele alınan kitap “Fatma Abla” dan söz ediyorum.
Belediye şirketleri olan BEKAŞ ve SARBAŞ’ın yönetim kurulu başkanlığını yapan Ömer Akın, aynı zamanda bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Kendisinin ilk kitabı değil.
Fatma Kaplan Hürriyet’i İzmit’in ikinci Leyla Atakan’ı olarak gören Akın, belli ki kendisinden çok etkilenmiş ve “Neden bir kitap yazmıyorum?” demiş. Hürriyet’in hukuk fakültesinden hocası ve aynı zamanda önceki dönem dekanlarından olan Prof. Dr. Gönül Bakır Hürriyet’in başarılı bir yaşam öyküsü olduğunu Akın’a söylemiş ve “yazmalısın” tavsiyesinde bulunmuş.
Fatma Kaplan Hürriyet’in eşi Murat Hürriyet’e de bu konudan söz etmiş Ömer Akın. Murat Hürriyet’e de nedense çok ilginç gelmiş bu durum ve “Neden yazmıyorsun?” diye sormuş ve Ömer Akın kolları sıvayarak yazmaya başlamış.
Hikaye anne karnından başlıyor
Ben de durmadım tabii ki ve kitabı temin ettim. Kitaba konu olan kişi bir belediye başkanı olunca, görünürlüğün bir getirisi olan eleştiriye de açık olmak gerekiyor.
145 sayfadan oluşan kitap, Aydili Sanat Derneği Yayınları’ndan çıkmış ve kapak resmi İsmail Menekşe’ye ait. Kitap 145 sayfa dediysem de siz tamamının öyküye dahil olduğunu düşünmeyin.
Yazar, Hürriyet’in hayat hikayesini anne karnından başlıyor anlatmaya. Doğduğu gece ve sonrasında ailede yaşanan heyecan dolu saatler işleniyor. 2-3 sayfa bu kısım işlendikten sonra küçük Fatma’nın okula başladığı güne geçiş yapılıyor. Bu bölümlerde hevesli, başarılı bir öğrenci olan Fatma, sınıf başkanlığı için bir arkadaşıyla yarışa giriyor ancak kazanamıyor. Fatma Kaplan’ın ilerleyen sınıflarda folklora olan ilgisi ortaya çıkıyor, bununla birlikte resimde ve takı tasarımında da çok başarılı olduğunu görüyoruz.
İyi bir dereceyle ortaokuldan da mezun ettikten sonra, liseye geçiş yapıyor karakterimiz. Tatillerde takı tasarlayıp satıyor, tezgahtarlık yapıyor.
Lisede okulun gözde öğrencilerinden oluyor, sosyal ortamlarda fark ediliyor. Bu sırada babası işten çıkarılıyor ve ailecek Muratlı’ya taşınıyorlar. Fatma Kaplan’ın da okulu doğal olarak değişiyor. Yeni okulunda da zorlanmıyor Fatma çünkü her şeye kolaylıkla uyum sağlayabilen bir yapısı var o yaşlarda bile.
En sevdiği ders sosyal bilgilermiş ancak benim bildiğim sosyal bilgiler ortaokul derslerinden biri.
Hangi mesleği seçeceğine de o zaman karar veriyor ve babasının yaşadığı haksızlıklardan ötürü avukat olmak istiyor. Kahramanımız son sınıfa geçiyor ve üniversiteye hazırlanıyor. Maddi koşullardan ötürü dershaneye gidemiyor, sağdan soldan eline geçen kitapları gece yarılarına kadar yutuyor. Neyse, derken sınav geliyor ama bir mantık hatası okuru karşılıyor.
Sefa Sirmen’e sempatisi
Fatma, Kocaelispor’a ve Sefa Sirmen’e olan sempatisinden ötürü İzmit’i yazıyor ilk sıraya. Normalde önce sınava girer, gelen puana göre tercih yaparsınız ya Fatma Kaplan’ın öyle olmuyor. O önce tercihini yapıyor, sonrasında sınava giriyor. Ardında da yıl sonunda okul birincisi olarak liseden mezun oluyor. Okur burada tersten işleyen süreci ve anlatılmak isteneni, mantık sırasına göre kendi zihninde oturtup devam etmek zorunda.
Sonuçlar açıklanıyor, hukuk fakültesini kazanan Fatma mutlu ancak babası kara kara düşünüyor nasıl okuturum diye.
Derken İzmit’e düşüyor yolları ve kayıt işlemleri vs. derken yeniden Muratlı’ya dönüyorlar. Fatma çalıştığı fabrikadaki son iş gününü de tamamlayıp iş arkadaşlarıyla vedalaşıyor. Fabrika müdürünün “Bu kız hukukçu değil, siyasetçi olmalı” sözlerini işitiyor. Burada, okura gelecekteki Fatma’nın siyasette olacağının sinyalleri veriliyor. Ardından üniversite yılları başlıyor. En detaylı ve uzun işlenen kısım da burası oluyor. Folklor yarışmaları, Kocaelispor maçlarına olan tutkusu ve eşi Murat Hürriyet ile nasıl tanıştığı anlatılıyor.
En nihayetinde mutlu son, mezuniyet geliyor. Büro stajını yapıyor ve avukatlara yaptığı takıları satarak para kazanmaya devam ediyor. Avukat Veysi Yavuz’un bürosunda da profesyonel iş hayatına adım atıyor.
Sonrasında çok hızlı bir şekilde Murat ve Fatma’nın evlilik sürecine geçiş yapılıyor. Kocaeli’nde Cumhuriyet Halk Partili bir belediye olmadığı için nikahlarını kıydırmak istemiyorlar. Buradan da gelecekte “CHP’li bir belediye gelecek ve nikahınızı kıyacak” mesajını alıyorsunuz. Parti sevdalısı olan çiftimiz, nikahları için partili bir muhtar aramaya başlıyorlar ve buluyorlar.
Fatma Kaplan Hürriyet siyasete nasıl girdi?
İlerleyen süreçte siyasette varlık göstermeye başlayan Fatma Kaplan Hürriyet’in yeni sayfası açılıyor. Yönetim kurulunda hukuk işlerinden sorumlu olmasını istiyorlar. Tabii heyecanlanıyor ve düşünmek istiyor. Eşi Murat Hürriyet’e konuyu açıyor ve o da Fatma Kaplan Hürriyet’i cesaretlendiriyor. Hatta siyasette çok başarılı olacağını ve gerekirse kendisinin de kenara çekilip onu destekleyeceğini söylüyor. Burada Murat Hürriyet’in neden kenara çekildiğini anlayamıyor okur. Kitabın bu kısmına kadar kendisinin siyasette aktif rol oynadığına dair bir bilgi yok çünkü.
Ardından Hürriyet Hukuk Bürosu açılıyor ve Fatma Kaplan Hürriyet anneliğe adım atıyor. Sonrasında ise “Leyla Atakan Olma Yolunda İlk Adım” başlığıyla CHP İzmit Belediye Başkan Aday Adayı olan Fatma Kaplan Hürriyet’in macerasına atılıyoruz.
85. Sayfadan itibaren Fatma Kaplan Hürriyet’in yaptığı ziyaretler ve basın açıklamaları başlık başlık veriliyor. Kendisi bu bölümde artık bir vekil olarak karşımıza çıkıyor ve programlardan geriye kalan konuşmalar kitaba yediriliyor.
Ardından yeniden belediye başkanlığı gündeme geliyor ve günler birçok plan, program, konuşma, ziyaret şeklinde ilerlerken, en nihayetinde Fatma Kaplan Hürriyet’in zaferini kucaklıyoruz.
Ekonomik zorluk Hürriyet’in şahsına özel değil
Genel olarak bakacak olursak kitapta Fatma Hanım’ın çok yönlülüğü işlenmiş, kısıtlı imkanlarla nasıl okuduğu anlatılmış. Yani aslında günümüz Türkiye’sinde okumak, hayata atılmak bir mücadele. Öğrencilerin birçoğu dar alanlarda yaşam savaşı veriyor. Tüm bu anlatılanlar, zorluklarla okuyan ve şimdi belediye başkanı olan Hürriyet’in şahsına özel değil. Her neyse…
Yazar bir başarı öyküsü yazmaktan çok, atılan her adımı olduğu gibi kitaba doldurmuş. Bir bakıyorsunuz Fatma Hanım masaya yumruğu vuruyor “yeter” diyor. Ardından sarı çizmeler mi dersiniz, yoksa aranan Leyla Atakan’ın sonunda bulunması mı dersiniz size kalmış. Ben, okur olarak basın bülteni okur gibi oldum bir yerden sonra. Madem böyle bir şey yapmak istiyordunuz, kitap tamamlandıktan sonra en sona bir bölüm ekleyebilirdiniz. Böylece kitap okuma eylemi, kesintisiz şekilde devam edebilirdi. Öyle de olmayınca olay örgüsünden çok gazete sayfası çeviriyormuş hissine kapılıyorsunuz. Bununla birlikte yazar sadece kitabı yazmış ve geçmiş. Önüne bilgiler konulmuş, kendisi de kâğıda geçmiş gibi. Yazılmış olmak için yazılan bir kitap tadında.
Editoryal hatalar var
Editörden geçmeyen bir kitap olamaz ancak henüz kitabın üçüncü sayfasında Fatma Kaplan Hürriyet’in 450 gram doğduğunu görüyorsunuz. Eğer kendisi doğa üstü bir canlı değilse bu pek mümkün değil. Bir kitap çıkmadan önce incelikle elden geçirilmeli, farklı kişilere okutulmalı, fikir alınmalı. Hele ki siyasetin içinde, göz önünde olan biriyseniz ince elenip sık dokunmalı.
Neden hep ikinci versiyon?
Rahatsız olduğum diğer şey de neden birilerinin ikinci versiyonları olmak zorundayız? Leyla Atakan bir başarı elde ettiyse, etmiştir; örnek olduysa da olmuştur. Yeni bir hikâye yazmak gerekmez mi? Fatma Kaplan Hürriyet başka bir karakter ve başka bir öyküye sahip. Kendimizi birileriyle eşleştirmekten ve bu eşleştirmelerden de övünç duymaktan vazgeçmeliyiz.
2024 yılının son aylarındayız, 1800’lerde değil. Kadınlar siyasette, eğitimde, sağlıkta, üretimde kısaca hayatın her alanında artık. Kadın ve siyaset ilişkisinin ötesine geçebilmeliyiz.
Ve geride büyük izler bırakma gayesinden de biraz uzaklaşabilmeli siyasetçiler. Koltuğa oturan kadın-erkek fark etmiyor, koltuğun etkisinden mi nedir kendi öyküsünü anlatma, geride eserlerini bırakma derdine düşüyor.
Öylesine hizmet edip gitmiş olmak ağır geliyor galiba. Büyük isimlerle yan yana getirilmek belli ki gururlarını okşuyor. Ancak “el seni övsün, sen kendini değil” ne güzel bir söz değil mi? Bizim toplumda öyle çalışmıyor, o ayrı.
Yapacağınız en doğru şey hakkaniyetli, adil ve düzgün şekilde vatandaşa hizmet edip kenara çekilebilmeniz. Diğer türlüsü, yapılmış olsun diye yapılan eylemlerden ibaret kalıyor.
Dipçe: “Kutsal bir davaya inanç, kayda değer bir dereceye kadar, vaktiyle kendimize duyup da kaybettiğimiz inancın bir ikamesidir.” E.H