“Devlet aklı” mı, “Siyasi beka” mı?

Türkiye’nin artık anlık değişen gündemlerine zor yetişir olduk. Bundan sadece iki-üç ay önce Sinan Ateş davasını konuşuyorduk. Sonuç: Sinan Ateş’i ailesinden...

Türkiye’nin artık anlık değişen gündemlerine zor yetişir olduk.

Bundan sadece iki-üç ay önce Sinan Ateş davasını konuşuyorduk.

Sonuç: Sinan Ateş’i ailesinden başka hatırlayan yok!

Kara para aklayıcıları Dilan ve Engin Polat çiftini konuşuyorduk!

Tutuksuz yargılanmak üzere salınıverdiler ve şaşkınlığımız sadece bir gün sürdü.

Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak davasını konuşuyorduk!

Yeni bir davaya kadar o da rafa kalktı.

*

Diyarbakır’da ailesi tarafından yaşadığı evde vahşice katledilen küçük Narin’i konuşuyorduk!

Narin cinayeti belki de gündemde en uzun kalan konulardan biriydi.

Fakat ne yazık ki vahşette sınır tanımayan canilerin;

İki yaşında minicik Sıla bebeğin -insan demeye dilimin varmadığı- bir sapık tarafından hayattan koparılması;

Ardından yürek dayanmaz denilecek türdeki cinayetle, iki genç kızın kafasının kesilerek annesinin önüne atılması sonrası Narin cinayeti aydınlığa kavuşmadan soğumaya bırakıldı.

Kadın örgütleri ayaklandı.

Yaşanan kadın ve çocuk cinayetlerine ve de kadına şiddete verilen cezaların yetersizliğinden dolayı sivil inisiyatifler sokak eylemleri başlattılar.

Fakat bizde olay bitmiyor!

Buradan netice almadan bu kez bir sağlık skandalıyla karşı karşıya kalındı.

Yenidoğan çetesi…

Bebekler üzerinden rant sağlamak için onları yoğun bakımda tutarak ölüme terk eden gözü dönmüşler;

Bizlere “Bir insan daha ne kadar kötü olabilir, zirve burası mı” sorusunu sordurdu.

*

Son bir haftadır aklımızın almadığı, zihnimizin durduğu olayın yankıları sürerken şimdi de Türkiye’de siyasetin vardığı noktayı gözler önüne seren bir gelişme yaşandı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli bebek katili diye anılan, İmralı Adasında cezasını çeken Abdullah Öcalan’ı namı diğer “Apo”yu meclise çağırdı.

Herkes şoke oldu!

Şoke olmayan sadece cumhur ittifakı temsilcileri ve destekçileri ile CHP oldu.

Devlet Bahçeli’nin “Şayet tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın” sözlerine karşın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den beklenmedik yanıt geldi.

Özgür Özel; "Türkiye'de bir daha şehit gelmeyecekse, bir daha kan akmayacaksa, bir daha anaların gözünden yaş gelmeyecekse, askere silah doğrulmayacaksa bu ülke bir ve beraber olacaksa… Bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir. Kim ne söz söylüyorsa bütün geçmişten yaşadıklarımıza rağmen bu sözlere kıymet veriyoruz ve CHP olarak diyoruz ki; bu ülkede terörün bitmesine, annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz."

*

Peki CHP neden böyle dedi?

Çünkü bunun asla gerçekleşmeyeceğini biliyor.

Özgür Özel aslında Devlet Bahçeli’ye “restini gördüm, eli yükseltiyorum” diyor.

Hadi getirin meclise Apo’yu görelim, diyor.

Bakmayın siz Bahçeli’nin konuştuğuna…

Ne Apo’nun tecridi kalkar ne TBMM kürsüsüne gelir ne de iktidar buna cesaret eder!

Bahçeli’nin bu stratejik hamlesinin altında çok başka nedenler yatıyor.

*

Bir kere her şeyden önce Öcalan’ın PKK örgütü üzerindeki etkisinin ne olduğuna bakmak lazım.

Evet, Abdullah Öcalan PKK'nın kuruluşu ve ideolojik çerçevesi üzerinde büyük bir rol oynadı.

Ancak zamanla Kandil Dağı'ndaki lider kadro, özellikle Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan gibi isimler, örgütün saha operasyonlarını ve stratejik hamlelerini yönetmeye başladı.

Örgütün askeri ve siyasi kararlarında bu isimlerin etkisi arttı.

Hatırlarsanız son yıllarda Apo’nun barış görüşmelerine dair verdiği mesajlar, siyasi çözüm önerileri Kandil tarafından benimsenmedi.

Dolayısıyla, Öcalan'ın örgüt üzerindeki ideolojik etkisi hâlâ devam etse de,

PKK'nın askeri ve stratejik kararlarına baktığımızda Öcalan’ın sembolik kaldığını söylemek mümkün.

*

Yani, PKK'nın yönetiminde, Kandil'deki liderler daha belirleyici bir konuma sahipler çünkü Apo’dan umudu kestiler.

Dağ kadrosunun barışçıl çözümmüş, toplumsal mutabakatmış falan umurlarında değil!

Mesela Bahçeli bunu bilmiyor mu?

Neden bu çağrıyı Apo’ya değil de Selahattin Demirtaş’a yapmadı, neden bir uçtan öbür uca gidiyor?

Çünkü Demirtaş zaten bunu istiyor!

Demirtaş, barışçıl çözüm yollarını ve Kürt meselesinin diyalog ve de siyasi süreçlerle çözülebileceğini savunmuştur.

Ve bunları savunan Demirtaş, teröre destek verdiği gerekçesiyle soluğu Apo’nun yanında almıştır.

*

Demem o ki; Devlet Bahçeli bunadığından veya paşa gönlü öyle istediğinden dolayı böyle konuşmuyor.

O da bunun mümkün olamayacağını iyi biliyor.

Bazıları buna “Devlet aklı” bazıları da “Siyasi bekanın devam hamlesi” diyor.

Sükunetle süreci izlemek, toplumu galeyana getirecek şeylerden kaçınmak lazım.

Şehitlerimiz üzerinden siyaset devşirmeye çalışanlara da paye vermemek lazım.

Çok ama çok garip şeyler olduğu kesin.

Bugün İyi Parti Lideri Musavat Dervişoğlu, Bahçeli’nin Apo’yu meclise davet etmesine karşın;

“Cesetlerimizi çiğnemeden o cani başı bu meclise giremez. ‘Ben asamadım asabiliyorsan sen as’ deyip Bahçeli Erdoğan’a ip atmıştı”, “Siz bu milletin vefasını astınız. Al şimdi bu köşede bu ipi başının ucuna as” diyerek Bahçeli’ye idam ipi fırlattı.

Bahçeli de o ipi İyi Parti grubundan isteyerek odasında baş köşeye astı.

Yalnız garip olan şu ki; Bahçeli sadece ipi değil, İyi Parti logolu karton çantayı da idam ipiyle beraber astı.

Bu açık bir gözdağı mıydı, neydi?

Hakikaten de ülke bambaşka bir yere doğru gidiyor.

İnşallah bu işin sonunda bir iç karışıklık olmaz!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları