Değişmeyen hikâye; şiddetin öznesi kadın

İnsan yavrusunun doğup büyümesi, doğadaki diğer canlılara göre çok daha uzun ve zahmetli bir sürece sahip. Yediğin, içtiğin bir kenara dinlediğin, stres...

İnsan yavrusunun doğup büyümesi, doğadaki diğer canlılara göre çok daha uzun ve zahmetli bir sürece sahip.

Yediğin, içtiğin bir kenara dinlediğin, stres yaptığın, mutlu olduğun her şey bedeninde taşıdığın canlıya hormonlar aracılığıyla aktarılıyor.

Artık her anne adayı bunlara elinden geldiği kadar dikkat ediyor.

Dünyaya getireceği yavrusunu en iyi şekilde ağırlamak istiyor.

Kucağına aldığı ilk günden, yaşamı terk edene dek onun için en iyisini istiyor.

Emeklemesiydi, ilk sözcüğüydü, ilk okul günüydü derken insan yavrusu büyüyüp serpiliyor.

Bütçenin en büyük kısmı onun eğitimine ve hayallerine ayrılıyor.

Bir birey inşa ediyor herkes sahip olduğu kadarıyla.

Gecesi gündüzü, ergenliği, yetişkinliği derken baştan sonra emek veriliyor.

Aileler çocukları okusun, hayata atılsın diye çabalarken diğer yandan da “aman yavrum dikkat et, zaman kötü”, demekten de geri durmuyor.

Zaman mı kötü yoksa toplumlar mı çıldırdı bilemiyorum.

“Modern zamanlar” derken neyi kastettik?

Hukuk mu? Teknoloji mi? Eşitlik mi? Tıp mı?

Peki, insanlık?

Nereye gidiyoruz, tam olarak ne yapıyoruz bilen var mı?

Bir sonraki dönemeçte birinin yolumuzu kesmeyeceği ne malum?

Güvenliğimizden kim sorumlu? Biz mi?

Suç makinesine dönmüş insanlarla aynı sokağı ve caddeyi paylaşıyoruz. Nereden hangi deliliğin önümüze fırlayacağı belirsiz.

Her an tetikte ve panikatak halinde mi yaşamalıyız?

Gruplar halinde ve gözümüzü dört açarak ya da…

Tehlike ıssız sokaklarda değil. Tehlike giyilen kıyafetlerde değil. Tehlike dışarı çıkılan saatlerde değil.

Tehlike tam olarak politikada; ayağımıza çelme takan eril zihniyette.

Psikolojisi bozulan, canı sıkılan, deliren kadının yoluna çıkıyor.

Şiddet kendini tekrarlayarak kadının üstüne kara bulut gibi çöküyor.

Alkollüsü, sosyopatı içindeki canavarı kadınlar üzerinden ortaya çıkarıyor.

Hikâye değişmiyor; faili belli.

Kadını kamusal alandan çekerek mi çözeceğiz bu güvenlik sorununu?

Yoksa cezasızlığa güvenen erkekliğin önünü keserek mi?

Adalet sosyal medyadan yükselen seslere göre mi sağlanacak?

Ses yoksa salalım, ses çoksa tutalım!

Hiçbir kadın, hiçbir genç kız kendi yolunda giderken birilerinin canı istediği için! Apartman köşesine sıkıştırılamaz.

Hiçbir aile bu korkularla yaşamaya mecbur bırakılamaz.

Bu ülke daha kaç travma yaşamaya mecbur bırakılacak? Bu kadar korkunun, güvensizliğin kol gezdiği caddelerimizde daha kaç politikacı “Önce Allah’tan korkmalı” naraları atacak?

Çok fazla soru, çok fazla isyan ve çok fazla öfke var.

Ve katlanarak büyüyor.

Ne yazık ki sizler yalnızca yönetimde olmaya, koltuklarda oturmaya talipsiniz; çözüm üretmeye değil.

Ancak kadınlar meydanlarda olmaya devam edecek.

Buradayız; gözünüz kör, kulağınız sağır olsa da.

Buradayız; her zaman olduğumuz gibi.

SON DAKİKA HABERLERİ

Esra Aydın Diğer Yazıları