Güzel ahlak korkudan beslenmez
Her çağda güncelliğini koruyan iki konu var. Bu konular popülaritesinden hiçbir şey kaybetmiyor. Birinci sırada elbette din var. Yeri sarsılmazdır, tüm...
Her çağda güncelliğini koruyan iki konu var. Bu konular popülaritesinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Birinci sırada elbette din var.
Yeri sarsılmazdır, tüm zamanların bir numarasıdır.
İkincisi de kadın, bakın bu da kıymetli bir yere sahip.
Bir de bu ikisi üstünden siyaset yapıldı mı oh tadından yenmez!
Kürsüye çıktın ve konuşacak konu bulamadın.
Üzülme, patlat oradan bir din dersi konunun ne olduğu fark etmez; alkışlan.
Verdiler eline bir mikrofon; konuşacaksın.
Hemen kadınlardan, annelikten giriş yap; alkışlan.
Kabak tadı verse de çanak tutan çoktur böyle durumlarda.
Çünkü içi boş, zeminsiz, bilimden uzak konuşmacıların dinleyici kitlesi de kendine benzer; yavandır.
Ne söylediğinin bir önemi yoktur. Konu iyi seçildiyse içeriğiyle kimse ilgilenmez.
Malum nitelikle pek ilgili değiliz; zaman alıyor.
Kim oturup düşünecek de üstüne sorgulama yapacak değil mi?
Daha büyük planları hayat geçirmek varken.
İşte geçenlerde Hulusi Akar da eline bir mikrofon almış ve demiş ki “Ne konuşsam?”
Fazla düşünmeye gerek yok; köreltilmiş bir din kültürü ve ahlak bilgisi yeterli olur.
Hem zaten herkesin rahatlıkla konuştuğu, ahkam kestiği bir konuda bu milletin vekillerinden biri olarak “ben konuşmayacağım da kim konuşacak” demiş olması olası.
Öyle bir konuşma yapmış ki orada din desen var, eğitim desen var, bilim desen var.
Hatta toplumsal cinsiyet üstüne bile derin saptamalarda bulunmuş.
Mesela şöyle diyor, “Eğitimin amacı ne? Eğitim bilgi değil arkadaşlar. Bilgi üniversitede oluyor. Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanma. Eğer biz 4-12 yaş arasındaki insanlara, çocuklarımıza Allah korkusu verirsek, kuldan utanmayı verirsek, vatan sevgisini, bayrak sevgisini verirsek, başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek…. Dünyanın neresine giderse gitsin bu çocuktan korkmayın. Eğer verilemezse bu sefer ateistle mi uğraşacaksınız deistle mi uğraşacaksınız, LGBT ile mi uğraşacaksınız şaşırırsınız.”
Peşinden de eğitim, eğitim, eğitim diye devam ediyor cümleleri.
Konuşmanın tamamını dinlemek isteyen bakabilir.
Vaaz dinlemek istiyorsanız camiye gidebilirsiniz ya da bir tarikat liderinin eteğinden yer tutabilirsiniz.
Konuşabiliyoruz diye konuşmamalıyız.
Bir vekilin din elbisesi giydirilmiş eğitim tavsiyelerine ne eğitim ne de bilim dünyasının ihtiyacı yoktur diye düşünüyorum.
Çünkü sizin de bildiğiniz gibi ön teker nereye giderse arka teker de oraya gidermiş.
Devletin en üst kademelerinde başlayan büyük yozlaşma toplumun her katmanına sirayet etmişken, kalkıp kuldan utanmadan bahsetmek kara komedi gibi olmuş.
İçinde ötekileştirme, aşağılama ve korkunun yer aldığı bu cümlelerde ahlak güzelliğine dair bir kırıntı göremedim ben.
Benden olmayan kötüdür, bana benzemeyen yoldan çıkarıcıdır, dinsiz olan ahlaksız ve her kötülüğü yapmaya muktedirdir öyle mi?
Keşke dini vecibeleri yerine getiriyor olmak, güzel ahlakın bir garantisi olsaydı ama değil işte.
Nezaketten, zarafetten, anlayıştan uzak cümlelerin ülke çocuklarına ve gençlerine yol göstermesini beklemiyoruz elbette.
Eğitim öncelikle ailede başlar ve aile kendinde olanı çocuğuna verebilir ancak.
Siz göz göre göre komşunuzun hakkını yiyor ve bundan rahatsız olmuyorsanız çocuğunuza haktan, hukuktan bahsetmeniz anlamsızdır.
Beş vakit namaz kılmanız da sizi kurtarmaz.
Yeğenini, eşini, damadını niteliğine bakmadan oraya, buraya işe yerleştiriyorsan seni kestiğin kurban güzel ahlaklı yapmaz.
Vergi kaçırmak için türlü türlü taklalar atıyor ve fakat her gün farklı bir son model araca biniyorsan verdiğin zekât seni kurtarmaz.
“Devletin malı deniz yemeyen ...muz” diyor ve oturduğun koltuğu kişisel meselelerin için kullanıyorsan seni tuttuğun oruç kurtarmaz.
Güzel ahlak korkudan beslenmez; tam tersi onda sevgi vardır, zorlama yoktur.
Tüm canlılara yaradılışlarının bir gereği olarak duyulan o saf sevgi.
Ve bu sevgi de yine sevginin olduğu yerde yeşerir.
Kendiliğinden gelişir.
Bünyeye bir kez işledi mi hayat boyu vicdan terazinizi elinizde taşırsınız.
İşte böyle zihinler yeşermeye verimli topraklar gibidir.
Yaban otlarının araya karışmasına izin vermeyin…