Gökçe ve Çalık’ın ivmesi yükseliyor

Yerel yönetimlerde partizanlık yapanları anlamıyorum. A partisinden seçilen belediye başkanıyla B partisinden seçilen belediye başkanının karşıt fikirlerinin...

Yerel yönetimlerde partizanlık yapanları anlamıyorum.

A partisinden seçilen belediye başkanıyla B partisinden seçilen belediye başkanının karşıt fikirlerinin kentin hizmet almasında engel teşkil etmesini ise hiç anlamıyorum.

Elbette sistem gereği belediye başkanları temsil ettikleri partilerin oylarıyla yarışa girerler ve belediye başkanı olurlar.

Ancak o yarış maalesef bir türlü bitmek nedir bilmiyor.

Varsa yoksa rekabet, varsa yoksa siyaset…

***

İlimizde 2019 senesine gelinceye kadar Kocaeli, büyükşehir dahil olmak üzere 12 ilçe belediyesi AKP yönetimindeydi.

AKP iktidarının en güçlü olduğu o dönemlerde belediye başkanları için her şey güllük gülistanlık idi.

Para sorunu yok, bürokrasi engeli yok, ne yapıyorsun diyen yok, niye yapmıyorsun diyen yok!

Zaten dönemin büyükşehir belediye başkanı o yıllarda 4 çocuğunun geleceği ile(!) pek bir meşguldü.

Haliyle ön teker nereye giderse arka tekerlekler de oraya gidiyordu.

Tam bir başıboşluk hakimdi.

Muhalefet deseniz, öğretilmiş çaresizlik ile olan biteni izlemekle meşguldü.

Ya izliyor ya da bir halta yaramayacak basın açıklamaları veya sosyal medya paylaşımlarıyla muhalefetçilik oynuyorlardı.

Sorsanız hepsi denetleme görevlerini tam yapıyordu ama o iş öyle değildi.

***

Derken 2019 yılı geldi çattı.

AKP, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak Tahir Büyükakın’ı belirledi.

CHP ise büyükşehir belediyesini kazanamayız şeklindeki kronik düşünceden hareketle tıpkı 2014 seçimlerinde olduğu gibi İzmit Belediyesine yoğunlaştı.

Dönemin yıldız isimlerinden Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’i aday yapan CHP, 15 yıl aradan sonra İzmit’te başarı sağladı.

Başarıya susayan, AKP’nin despot yönetim anlayışından bunalan herkes Başkan Hürriyet’e inanılmaz bir kredi açtı.

İzmit artık kabuğunu kıracak bambaşka bir merkez ilçe olacaktı ve Hürriyet ile 5 yılın sonunda büyükşehir yönetimi CHP’ye geçecekti.

Fakat geçen beş yıllık dönem içerisinde CHP adına hiçbir şey beklendiği gibi gitmedi.

Hürriyet’in hırsı, izlediği yönetim anlayışı, kişiliği, tarzı sayesinde İzmit sürekli gerilimli günler yaşadı.

Büyükşehir belediye başkanlığı hedefi olan Hürriyet, o makama erişmenin yolu olarak, AKP ve Büyükakın’la kavgayı seçti.

Sadece Büyükakın’la değil, kendi partisiyle de kavgaları oldu.

Ve her kavgadan mağduriyet yaratmada usta olan Hürriyet, mağduriyetin ödülü olarak büyükşehir belediyesine yürüyeceğini düşündü.

Ama işler beklediği gibi gitmedi.

Beş yılın sonunda Hürriyet, o çok istediği büyükşehir adaylığından arkasına bakmadan kaçtı.

Kaçtı kelimesini kötü anlamda söylemiyorum, durumu izah edecek başka kelime olmadığı için kullandım.

***

Evet kaçtı çünkü kazanamayacağını o da görüyordu.

Yani kavganın bir işe yaramadığını, halkın sükunet ve uyum beklentisi olduğunu fark etti.

Dolayısıyla izlediği stratejiyle hedefi tutturmasının mümkün olmayacağını biliyordu.

Bari elimdekinden olmayım diyerek rotayı yeniden İzmit’e çevirdi.

Ancak orada da garip bir şey oldu.

CHP tarihinde ender rastlanan bir durum yaşandı.

Bir belediye başkanından, ikinci döneme devam etmesi için partisinin ön seçim sandığından çıkması istendi.

Bunların hiçbiri durduk yere olmuyordu tabii.

O noktaya getiren haklı sebepler vardı ki zaten kamuoyu bunların hepsini biliyor.

***

Uzatmayalım, Hürriyet aday oldu ve seçimi kazandı.

Ancak CHP bu kez İzmit’in yanına iki ilçe daha eklemeyi başarmıştı.

Derince’de Sertif Gökçe, Karamürsel’de Ahmet Çalık seçimi kazanmıştı.

CHP adına bu müthiş bir şeydi.

CHP’liler için Hürriyet alternatifsiz değildi artık.

El bebek gül bebek, evin tek çocuğu olma şımarıklığı geride kalmış, tabiri caiz ise aileye iki evlat daha gelmişti.

2024 yerel seçimlerinin üzerinden 5 ay geçti.

Kısa gibi görülse de şu beş ayda yaşananlar bize pek çok ipucu verdi.

***

Birincisi; Hürriyet aynı Hürriyet…

Asla değişmiyor, hatalardan çıkarsama yapmıyor, yine örgüt üstünde paralel bir örgüt kurma kafasıyla hareket ediyor.

Halbuki bunun ona kazandırmadığını deneyimlemişti.

Yapması gereken tek şey, görev ve sorumluluklarını olabildiğince iyi yapmak ve samimi bir gülüş idi.

Fakat kişiliği buna engel…

Beş yıl sonra olur da Sertif Gökçe, Ahmet Çalık veya bir başka isim büyükşehir belediye başkanı olur diye, işi gücü bırakıp ilçeleri geziyor.

Bu sadece bana mı iğreti geliyor bilmiyorum ama Ekrem İmamoğlu Türkiye turuna çıktığında da böyle düşünmüştüm.

Beylikdüzü gibi bir ilçeden sonra herkesin rüyalarını süsleyen dünya şehri İstanbul’un başına geçmişsin, derdin ne…?

Bir belediye başkanının hedefleri olabilir, doğaldır fakat öncelikli işi sorumlu olduğu bölgeye hizmet etmektir, orada köklenmektir.

Başkan Hürriyet’i Gebze halk pazarında, Darıca’da esnaf gezisinde görmek siyasetin ne kadar göstermelik, algıya yönelik yapıldığının kanıtı değil mi?

Halbuki İzmit’te yapacağı her iş onu on katı ileri taşır.

Sürekli sokaklarda, esnafın taburesinde, evlerde hanımların bir araya geldiği ortamlarda bulunsa;

Ne bileyim, İzmit odaklı çalışsa, hakikaten de samimice gülümsese daha inandırıcı olup daha hızlı mesafe almaz mı?

Yarın bir gün Sertif Gökçe veya Ahmet Çalık da başlarsa Gebze’ye, Darıca’ya, hatta İzmit’e gelmeye nasıl olacak?

Allahtan her iki başkan da oturaklı insanlar.

İkisi de örgütün ne olduğunu bilen, kendi başlarına savrulmayacak kadar hiyerarşiye önem veren disiplinli başkanlar.

Umarım onlar da havaya girip, Derince ve Karamürsel’i meclis üyelerine emanet edip Gebze senin, Kartepe benim dolaşmazlar.

***

Bir diğer konu ise yazının başında bahsettiğim partizanlık meselesi…

Biz zaman zaman Büyükakın ve Hürriyet’i bazen ayrı partilerde oldukları için, siyasetin doğası gereği anlaşamadıklarını, anlaşmayı istemediklerini dahi düşündük değil mi?

Ama Sertif Gökçe ve Ahmet Çalık gelince kazın ayağının hiçte öyle olmadığını gördük.

Mesele parti meselesi değil!

Mesele makama saygı, hiyerarşiyi önemseme hepsinde ötesi asıl mesele halkın hizmet almasını önceleme…

Gökçe ve Çalık, ilçelere hizmet gitsin de nereden giderse gitsin diye bakıyorlar.

Tahir Büyükakın’a saygıda kusur etmiyorlar.

Saygıysa saygı, ilgiyse ilgi gösteriyorlar.

O da bu saygı karşısında bu belediye bizden değil diye bakmadan büyükşehrin imkanlarını diğer ilçelerde olduğu gibi Derince ve Karamürsel halkının hizmetine sunuyor.

***

Bu uyumdan rahatsız olan var mıdır peki?

Art niyet beslemiyorsanız bence rahatsız olmanız söz konusu dahi değil!

Sertif Başkanın ve Ahmet Başkanın yükselen trendine bakınca bu uyumun halk tarafından kabul gördüğü anlaşılıyor.

Bugüne kadar hangi CHP’li başkan AKP’li büyükşehir belediye başkanının posterini kendi fotoğrafının yanına asmıştır?

Hangi CHP’li başkan “bizim ilçemizde şehir tiyatrosu oynansın” diye büyükşehirden istekte bulunmuştur?

Demek ki istemek ve istemeyi bilmek çok önemliymiş.

Bunun yanında büyükşehir belediyesine ait sınırlarda yani ortak alanlarda kriz çıkmaması, diyalogla her işin çözülmesi;

Önce halk, önce halka hizmet anlamına geldiğinden o başkanların hepsi kazanan taraf oluyor.

Sadece başkanlar değil, şehir kazanıyor…

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları