Dünyaya fırlatıldık

Kendini yaşamanın önkoşulu bulunduğu topluma zıt gitmek, uç noktalarda kararlar almak ya da marjinal olmaya çalışmak değildir. Her ne kadar bazısı böyle...

Kendini yaşamanın önkoşulu bulunduğu topluma zıt gitmek, uç noktalarda kararlar almak ya da marjinal olmaya çalışmak değildir.

Her ne kadar bazısı böyle olduğuna inansa da bir eser oluşturmak birilerine rağmen yapılan öylesine bir eylemden çok daha fazlasıdır.

Beğenelim ya da beğenmeyelim hepimizin hayatı birer sanat eseri.

Belki replika belki orijinal.

İnsanın dünyadaki varlığı, anlam arayışı yeryüzüne ilk bedenlendiği gün başladı ve bireyin bu varoluş hali filozofların yüzlerce yıldır yakasını bırakmadı.

“Ben kimim?” Sorusuna eşlik eden “Varlık amacım ne?” sorusu birbiriyle yarıştı.

Herkes bambaşka yanıtlar verdi.

Bugün birçoğumuza rehberlik eden o fikirler güncelliğini kaybetmedi.

Çünkü üstüne düşündüğümüz şeyler pek de farklı değil.

Bin yıl önce Atina’da bir filozofun yanıtını aramak için inzivaya çekildiği sorular, bugün hız çağının içinde kaybolmamak için çırpınan çağımız insanının da zihnini meşgul ediyor.

Satırlar arasında gezinirken, yazardan yazara, filozoftan filozofa geçerken aynı soruları görebiliyoruz.

İnsanın kaygıları, endişeleri, mutluluktan beklentisi, yaşam amacı, varoluşunun anlamı her çağda aynı.

Daha anlamlı bir hayatı nasıl yaşarım? Ben ne yapıyorum? Kendimden beklentim ne? Yaşamımı nasıl özgün kılabilirim?

“İnsanlar dünyaya fırlatılmıştır ve hem şans yığını arasında kendilerine yol açmaya çalışır hem de bu yolu keşfetmeye ve azimle takip etmeye zorlanırlar.”

Zygmunt Bauman’a ait bu cümleler uzun zaman önce altını çizdiğim bir kitaba ait.

Şans yığını arasında kendimize yol açmaya ve bu arada da yolumuzu keşfetmeye çalışıyoruz.

Ortaya çıkan şey hepimizin biricik şaheseri.

Bazılarına göre başarısızlığı belki.

Ama en nihayetinde kendi kararlarımızı verdiğimiz yaşamlarımız.

Michel Foucault, “Eğer bir lamba ya da ev sanat yapıtı olabiliyorsa, insan yaşamı neden olmasın ki?” diye soruyor.

Foucault’nun sorusu üzerine düşündüğümde içsel sesim ona katılıyor.

Aldığımız her karar riskten bağımsız değil.

Bu kararlar başarısızlıktan da muaf değil.

Bize rehberlik etmesi üzerine seçtiğimiz o yıldıza güvenmek zorundayız.

Onun ışığının yolumuzu aydınlatmasına, belirsizliklerden çıkış biletimizin o olduğuna inanarak, seçimimizin doğuracağı tüm sonuçlara izin vermeyi denemek zorundayız.

Seçimlerinden ve kendinden razı olacağın bir gün olsun.

SON DAKİKA HABERLERİ

Esra Aydın Diğer Yazıları