Kuşlama

Fatma Kılıç’ın kitabı Kuşlama çocuk haklarından yola çıkıyor. Çocuk işçiliğini kendisine mesele edinen yazar kitabında babasının zoruyla yazın çalışmaya...

Fatma Kılıç’ın kitabı Kuşlama çocuk haklarından yola çıkıyor. Çocuk işçiliğini kendisine mesele edinen yazar kitabında babasının zoruyla yazın çalışmaya zorlanan çocuğun ve arkadaşlarının buna karşı çıkma süreçlerini konu alıyor. Luna Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı emekli bir öğretmen.

Bugün elimdeydi ve az önce bitti kitap. Açıkçası merakı canlı tutan bir yanı var. Gün içinde ara verdiğim zamanlarda karakterlerin neler yaptığını, konuyu nereye götüreceklerini düşündüm. Babalık meselesini de gündemine alıyor yazar. Bunu çocuğun ağzından ele alması da güzel. Çünkü çocuklar içine doğdukları ailelerin davranışlarını bir süre normal görüyorlar. Ne zaman ki etkileşimleri artıyor, büyüyorlar, başka aileler ve onların ilişkileri ile karşılaşıyorlar; işte o zaman karşılaştırma yapma olanakları artıyor. Bu bazen erken olabiliyor, bazen de il dışında okunan okullar sayesinde olabiliyor. Kitabımızda Murat bunu erken yaşlarda farkediyor. Okulda babaları ile yapılanları anlatınca bir arkadaşları hüzünleniyor mesela ve babasının ağlık sorunu nedeni ile mutlu günlerin geride kaldığını düşünüyorlar. İşte bu farketme hali bir sonraki karşılaşmada daha sert oluyor. Yan evdeki Selim’in babası tüm şiddetiyle ortaya döküldüğünde Murat ilk kez kendi babasının ondan farkına bakıyor ve babasıyla mutlu oluyor. Bir yandan da Selim’in babasının şiddeti ve öfkesiyle de korkuyor. Yani yazar bize çocuk istismarını iki türlü gösteriyor. Hem babasından yana psikolojik ve fiziksel şiddet gören; yaz tatili için çocuk işçi olmaya zorlanan Selim ile, hem de işe başladığı yerdeki esnafın kendisine vurduğu tokat ile. Çocuk edebiyatında bu konuların işlenmesi, sorguya açılması ve konuşulması bence güzel. Bir yanıyla da çocukların, büyüklerin, mahallenin muhtarı ile ileri gelenlerinin biraraya gelerek Selim’e destek olması, babasını bu inattan vazgeçirme istek ve kararlılıkları güzel. Elbette kendiliğinden olmuyor, Selim yardım talebinde bulunuyor Murat’tan ve o da bu talebe yanıt veriyor tüm arkadaşları ve onların aileleriyle.

Eski Türk filmlerindeki mutlu sonları anımsattı bir başka yönüyle kitap. Hani iyilerin kazandığı mutlu sonlu filmler vardı ya, işte onlardan biri gibi. Bu nostaljik yanı bir yana, konusu ve kurgusu ile sonuna kadar ilgiyi canlı tutuyor. Çocuk haklarını anımsatıyor, çocuk olma kavramını sorguya açıyor ve bazen “gelenek” denilen şeyi de bir kez daha düşünmemiz gereğini anımsatıyor. En azından bende öyle oldu. Selim’in babası Veli karakteri mesela. Kendisi de küçükken çalışmış, erken yaşta hayata atılmış birisi. Doğru olanın bu olduğunu sorgulamadan içselleştirmiş, çocuğunu duymadan, onun önceliklerini düşünmeden, kendisine yapılanı yanlış diye düşünecek aralığı önce kendine açmadan baba olmuş. Hal böyle olunca da kendi doğrusunu dayattığı oğlunun itirazı ile otoritesi yıkılıyor ve bu onu daha da hırçınlaştırıyor. Neyse ki sona doğru, ben de kazanılan galibiyete rağmen; “acaba evde neler oldu, çocuğa nasıl davrandı” diye düşünürken, aynı düşüncedeki ve endişedeki Murat, bunun cevabını öğreniyor ve paylaşıyor bizimle de. Kitabı okurken bir yandan da yarın (2 Haziran 2024) ve sonraki Pazar sınava girecek öğrencileri düşündüm. LGS mesela, ne kadar çok zaman, enerji ve zorluk çocukların hayatlarında, kaygının daha az olduğu, rekabetin yerini arkadaşlık ve paylaşmanın aldığı bir öğrencilik koşulları olsaydı diye düşünmüyor değilim. Sanki bu da çocuk haklarına bu yönleriyle aykırı gibi geliyor. Küçücük yaşlarda, ebeveynlerin kaygı ve zorlamalarıyla ne olduğu belli olmayan bir maratonun içinde buluyorlar kendilerini. Kısacası çocuk hakları denilince çok fazla şey geliyor insanın aklına. Bu vesile ile sınavlarında herkesin emeğinin karşılığını alacağını umuyorum. Fatma Kılıç’a da böylesi önemli bir konuyu, yani çocuk işçiliği, çocuk istismarını çok yönlü bir şekilde ele aldığı için teşekkür ediyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları