Ne “Manevra” ama…
Demokrat Parti kökenli, İyi Partili isim olan Muhammet Ertürk’ün, Seçimlerden önce AKP İl Başkanı ile pazarlık yaptığına dair bir haber yayımladık. Ya da...
Demokrat Parti kökenli, İyi Partili isim olan Muhammet Ertürk’ün,
Seçimlerden önce AKP İl Başkanı ile pazarlık yaptığına dair bir haber yayımladık.
Ya da pazarlık demeyelim çünkü pazarlık iki kişilik bir eylemdir.
İl Başkanı Şahin Talus, kendisine yapılan teklifi pazarlık unsuruna dönüştürmeden ret ettiğine göre ortada bir pazarlıktan söz edilemez.
***
Devam edelim...
Muhammet Ertürk İzmit Belediyesi 1. Sıra meclis üyeliği ve başkan yardımcılığı talebini bizzat özel bir görüşmede Şahin Talus’un yüzüne iletmiş.
Talus, daha kafadan bunun olmayacağını söyleyince olay kapanmış.
Ama Muhammet Ertürk için kapanan defter sadece AKP defteri…
Yoksa hedefinden filan vazgeçmemiş.
Başkan yardımcılığını kafaya koymuş bir kere, bir şekilde o makama kavuşacak!
***
Kendisi hali hazırda İzmit Belediyesi’ne iş yapan bir iş insanı.
İzmit Belediyesi’nden alacakları olduğu biliniyordu …
Hiç olmazsa zararımı böyle tazmin ederim(!) diye mi düşündü ne düşündüyse,
Alacaklı olduğu belediyenin meclis listesine kontenjan birinci sıradan giriverdi.
Başkan Hürriyet kazanınca Muhammet Ertürk de kazanmış oldu.
***
Seçimlerin ardından Ertürk’ün başkan yardımcısı olmak istediği konuşuluyordu.
Bununla alakalı bir haber yapmıştık.
Haberimiz üzerine bize ulaştı.
Bunun asla doğru olmadığını, makam mevkiyle işi olmadığını, başkan yardımcılığı istemediğini anlatmıştı.
Sanki itibarına yönelik bir habermişçesine gergin ve telaşlıydı.
Biz de kendisine böyle haberlerin doğal olduğunu, isminin başkan yardımcılığına yakıştırılmasının kötü bir şey olmadığını ifade ettik.
***
Ama şimdi Muhammet Ertürk’ün o telaşının sebebini bugün daha iyi anlıyorum.
Muhammet Bey meğer CHP’den önce AKP ile temasa geçmiş.
AKP’den umduğunu bulamayınca CHP’ye yönelmiş.
İki zıt kutup arasında hem de bu kadar kısa bir sürede manevra yapan biri öyle veya böyle istediğini aldı.
CHP’li meclis üyelerinin üzerinden atlayarak geldi, İzmit Belediyesinde altı aylığına başkan yardımcısı oldu.
Yaşar Kardaş ile birlikte iki İyi Partili meclis üyesi başkan yardımcılığı almış oldu.
CHP’li meclis üyeleri ise altı ay sonra boşalacak koltuğu “23 Nisan koltuğunu” bekleyen çocuklar gibi bekliyor.
Muhammet Ertürk gibi kıvrak zekalı, manevra kabiliyeti son derece iyi siyasiler olduğu sürece sıra onlara biraz zor gelir…
***
Ez cümle…
Siyaseti böyle yapanları tasvip etmiyorum fakat takdir ediyorum.
Şu bir gerçek;
“Almadan vermek Allaha’a mahsus” diyenler hızla makamları zapt ediyor!
Hiç kimsenin ideoloji diye bir derdi filan kalmamış.
Etiket, makam, mevki hepsinin önüne geçmiş.
O gün AKP Ertürk’e “evet” deyip kapıları açsaydı,
Bugün Muhammet Bey, Hürriyet’e muhalefet ederek kendini kanıtlamaya çalışan düz bir meclis üyesi olacaktı.
Neyse ki tam zamanında manevra almış(!)
--------------------
BİLAL ERDOĞAN’A MAŞALLAH!
Bugün bir haber gözüme çarptı.
Haberde diyor ki;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, yüzlerce kurumda yönetici…”
“Nasıl yani” dedim ve haberi okumaya koyuldum.
Gazeteci Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre Bilal Erdoğan eğitim camiasının içine öyle nüfuz etmiş ki,
Hani neredeyse insanın “Alın Bilal Bey’i, Milli Eğitim Bakanı yapın” diyesi geliyor.
***
Öyle ya…
Hepsi de karar alma mekanizması olmak üzere;
7 anaokulu, 1 kreşi, 6 ilkokulu, 1 Türk müziği ilkokulu, 6 ortaokulu, 3 lisesi, 2 üniversitesi, 1 enstitüsü, 110 öğrenci yurdu ve 255 gençlik merkezinde yöneticilik yapıyor.
Bunların içerisinde İlim Yayma, TÜRGEV, TÜGVA, ENSAR, OKÇULUK VAKFI, Darülaceze, İslam Bilimi ve Tarihi Araştırma Vakfı, ne ararsanız var.
Bu kadar çok görevi aynı anda idare edebilen, yöneten biri bence bir bakanlığı hak ediyor(!)
Geçmişte Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak, Elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki teziyle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olmamış mıydı?
Burada rüştünü ispat eden(!) Berat Bey, üç yıl sonra Hazine ve Maliye Bakanı olarak paranın başına geçmemiş miydi?
İyi bir CV’ye sahipti Berat Albayrak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için bulunmaz bir fırsattı.
Hem güvenilir, hem donanımlı, hem liyakatli…
Yani NEPOTİZM ile filan alakası yoktu(!)
***
Fakat bazen iyi bir CV’ye sahip olmak yetmeyebiliyor.
Maliye Bakanlığı Berat Albayrak’a on beden büyük geldi.
Sürekli değişkenlik gösteren ve bir türlü istenen performansı gösteremeyen bakanlar yüzünden Türkiye çok vakit kaybetti.
Aynı durum Milli Eğitim Bakanlığı için de geçerli.
Eğitim resmen yap-boz tahtasına döndü.
Gelen dağıttı, giden arkasına bile bakmadı!
Ve hiçbirine hiçbir şey olmadı!
Sizin anlayacağınız bir türlü aranan BAKANA ulaşılamıyor.
***
Dün Bilal Erdoğan ile ilgili bu haberi okuyunca, belki de aranan BAKAN, Bilal Erdoğan’dır diye aklımdan geçiverdi(!)
Dershanesi var diye tutupta dershane işletmecisini bakan yaparsanız, o da eğitimi bir eğitmen gözüyle değil, işletmeci kafasıyla yönetmeye kalkar!
Eline yüzüne bulaştırıp kaçar.
Yerine daha beteri gelir…
O yüzden Bilal Erdoğan örneğini veriyorum.
Bilal Bey baya baya bu işlere kafa yoruyor.
Mütedeyyin kesimin tamamına hitap eden ne kadar vakıf, dernek, üniversite, okul varsa hepsinin bir şekilde içinde yer alıyor.
Erdoğan’ın da ailesinden başka güveneceği pek kimse kalmadığına göre, bu fırsatı değerlendirebilir(!)
***
Size saçma gelebilir fakat samimi söylüyorum.
“Yok canım, Cumhurbaşkanının oğlundan bakan olur mu” demeyin!
Ha oğlu ha damadı…
Damadını kabul ettik de oğlunu mu etmeyeceğiz?
En fazla üç gün konuşulur, geçer gider, önemli olan “icraat”…
Ayrıca Berat Albayrak’tan daha fazla itibarı olduğu kesin…
Haberi okuyunca direkt aklımdan geçenleri paylaşayım dedim.
Yurdumdan manzaralar böyle…