Ekonominin ‘KİRA’lık katilleri!

Defalarca yazdım, yazmaya da devam edeceğim. Kiralar, bu ülkenin en büyük sorunu. İddia ediyorum, kiralık ev ve iş yerleriyle ilgili bir çözüm bulunmazsa...

Defalarca yazdım, yazmaya da devam edeceğim.

Kiralar, bu ülkenin en büyük sorunu.

İddia ediyorum, kiralık ev ve iş yerleriyle ilgili bir çözüm bulunmazsa ister kredi kartlarıyla ilgili düzenlemeler yapsınlar ister faiz artırsınlar ister faiz düşürsünler, ne yaparlarsa yapsınlar ekonomiyi düzeltemezler!

Nasıl ki akaryakıt fiyatlarına gelen zamlar, nakliye masraflarını artırıp hemen hemen her üründe fiyat artışına neden oluyorsa kiraların da akaryakıt fiyatları gibi domino etkisi var!

Bugün kafeteryalarda, restoranlarda yediğimiz, içtiğimiz ürünlerin fiyatlarının yüksek olmasına serzenişte bulunuyoruz, fırsatçılık ettiklerini savunuyoruz lakin bu işletmelerin ödedikleri astronomik kira ücretlerinden hiç söz etmiyoruz.

İşletmesinin bulunduğu dükkan kendi mülkü değilse, pek çok işyeri, ürünlerinin maaliyetine bunu yansıtmak durumunda kalıyor.

Çünkü mülk sahipleri öyle fiyatlar istiyor ki adeta bu işletmelerin büyük hisseli kar ortağı haline gelebiliyor.

Tabii ki sırf yüksek kira bedellerine sığınıp, kafasına göre çayın, çorbanın fiyatını haddinden fazla artıranları bu kefeye koymuyorum ama kira bedelleri, fırıncının da kafeterya işletmecisinin de lokantacısının da tuhafiyecisinin de mağazasının da manavının da ve benzeri esnafların da ürünlerine doğrudan etki ediyor.

Gelelim konut kiralarına!

Asgari ücret 2800 lira iken 500-600 lira olan, imkanlar doğrultusunda mecburiyetten oturulabilecek kalitede zemin kat daireleri bile bugün 7-8 bin liraya bulmakta zorlanıyor vatandaş.

Asgari ücret 2800 lira iken 800 lira ila 1000 lira arasında değişen fiyatlarda olan 2+1, yerine göre 3+1 daireler, bugün 15-20 bin lira!

Asgari ücret 6 kat artmış, 17 bin lira olmuş; ev kiraları 10 ila 20 kat arasında artış göstermiş.

Bir zamanlar asgari ücretin 3’te biri durumunda olan daireler, bugün asgari ücrete yakın ya da asgari ücretle aynı düzeyde.

Keza bu rakamlar, Kocaeli üzerinden örneklendi, İstanbul’da durum çok daha içler acısı.

Yani bu artışa ne ekonomik krizi gerekçe gösterebilirsiniz ne de ev sahiplerini haklı kılacak başka bir bahane üretebilirsiniz!

Burada fırsatçılık var, vicdansızlık var.

İnsanlar ev alamıyor, inşaat maaliyetleri çok yüksek, kredi limitleri düşük ve faizler uçuk.

Hayat şartları ayın sonunu getirmeyi güçleştirirken hem kira ödeyip hem de ev satın almak için birikim yapma şansınız da yok.

En azından hanesine 50 bin liranın altında gelir giren vatandaşlar için durum bu.

Yani insanlar, bu daireleri, bu rakamlara kiralamak mecburiyetinde, başka şansları, alternatifleri yok.

Kiralık evlerinden sokağa çıkıp, boykotta bulunma mümkünatı yok.

Çünkü barınmak boykot edilemez zaruri bir ihtiyaç.

İşte bunu fırsat bilip, ellerindeki dairelerini böylesi yüksek meblağlara kiralıyor ev sahiplerinin büyük bir kısmı.

Dedim ya kira meselesini ilk kez yazmıyorum diye, daha önce yazdığım yazıların sosyal medya etkileşimlerinde kimi ev sahiplerinin “Hep ev sahiplerini suçluyorsunuz, ülke ekonomisini bu hale getirmişler, her şeyin fiyatı artmış, tabii ki insanlar 3 milyon liralık evini bu rakamlara kiralayacak” şeklinde yorumlarına, tepkilerine denk geliyorum.

Buna kendilerini de inandırmışlar, vicdanlarını böyle kandırıp, böyle rahatlatıyorlar.

Birincisi sırf kiraya vermek için 2-3 milyon liraya ev alan çok fazla insan olduğunu sanmıyorum.

Bu evlerin büyük bir kısmı, hali hazırda var olan, yani fiyatların bu denli yükselmediği dönemde alınmış ya da atadan kalmış evler.

Yani ekonomik kriz bu denli patlak vermeden önce bu evlere sahiptiler ve evleri, ekonomik krizle birlikte 7 ila 10 kat civarında değerlendi.

O dönem ellerinde ev değil de altın ya da döviz olsaydı, paraları bu kadar değerlenmeyecekti.

Yani yatırımları enflasyondan en az etkilenen hatta enflasyondan sebep en fazla değerlenenler ev sahiplerinin ta kendileri oldu.

Evet, ülkede her şey ateş pahası, her şeyin fiyatı arttıkça arttı, ayın sonunu getirmek iyiden iyiye zorlaştı, bu kriz sizlerin de belini büktü, maaşlarınızı eritti, lakin bu, kiracıların maaşlarına çökmenizi haklı ya da helal kılmıyor.

Bu krizden en az sizin kadar kiracılar da etkilenirken daha önce asgari ücretin 3’te 1’ine kiraya verdiğiniz evleri, bugün asgari ücret düzeyine çekmenizin ne vicdanlarda ne de inananlar için Allah katında yeri var!

***

Tüm bunların sorumlusu elbette ki mevcut iktidar.

Devletin ne için var olduğunu unutmuş, vatandaşın barınma problemini çözme gayretine girmemiş, insanları ev sahiplerinin insafına bırakmış bir vurdumduymazlık içindeler!

Kiraya yüzde 25 oranından fazla zam yapılamayacağına dair bir karar almışlar, gerisini salmışlar!

Kim takıyor bunu sizce?

Hangi ev sahibi razı geliyor buna?

Ya da hangi kiracı, ev sahibi ile papaz olmayı, başını belaya sokmayı, huzursuzca o evde yaşamayı göze alabiliyor?

Göze alanların haberlerini sıklıkla okuyoruz ana akım medyadan “Ev sahibi-kiracı kavgasında kan aktı” şeklinde!

Yüzde 25 zam kısıtlaması çözüm değil ki?

Hatta çoğu ev sahibine de haksızlık!

Eğer kiracı, eski kiracıysa ve yüzde 25 zam kısıtlamasına sığınıp ev sahibinin yüzde 25 üstü zam talebine direnmeyi göze alıyorsa bu kez mağdur edilen ev sahibi olabiliyor!

Buna örnek vereyim…

Diyelim ki yüzde 25 zam kısıtlaması kararının alındığı 2022 yılının haziran ayından önce, ocak ayında, ev sahibi evini kiraya verdi. 2022 yılının ocak ayında asgari ücret 4 bin 253 lira idi. Ev sahibinin evini asgari ücretin 3’te 1’i oranında kiraya verdiğini düşünelim; bu 1400 liraya tekabül ediyor. Hadi düz hesap 1500 lira olsun. 1 Temmuz 2022’de asgari ücret 5 bin 500 liraya çıkıyor ama kirada yükseliş olmuyor, çünkü kira artış zamanı hala gelmedi.

2023 yılının ocak ayında asgari ücret 8 bin 500 liraya çıkıyor, ev sahibi kiracısına en fazla yüzde 25 zam yapabileceği için kiralık dairenin fiyatı 1500 liradan 1875 liraya yükseliyor. Bu rakam asgari ücretin 4,5’te 1’i.

2023 yılının temmuz ayında asgari ücret 11 bin 402 lira oluyor ama ev sahibi, 2024 yılının ocak ayına kadar zam yapamadığı için bin 875 lira kira almaya devam etmek durumunda. Yani ev sahibinin kira kazancı, düşüyor asgari ücretin 6’da 1’ine.

Geldik 2024 yılının ocak ayına, asgari ücret 17 bin 002 liraya çıkıyor ama ev sahibi, yüzde 25 sınırına takıldığı ve kiracısına daha yüksek zammı kabul ettiremediği için kira bedelini en fazla 2 bin 343 liraya çıkarıyor, yani yuvarlak hesap 2 bin 350 lira. Bu da asgari ücretin 7’de 1’inden daha aşağı bir seviye demek.

Evini kiraya verdiğinde asgari ücretin 3’te 1’iydi aldığı kira, şu an düz hesap 7’de biri.

İşte bu da ev sahiplerine haksızlık!

Ev sahibi de kiracı da vicdanlı, hakkaniyetli olmalı, olmuyorlarsa da devlet, vatandaşın hakkını korumalı.

Tavan fiyat belirlemeli mevcut iktidar, muhitine, evine, evlerin özelliklerine, genişliğine, yeniliğine göre kriterler oluşturmalı.

Bir kiracı evden çıktığında benzer muhitte, aynı özellikte bir evi aynı fiyata tutabilmeli.

Bir ev sahibi kiracısını çıkarıp, çok daha yüksek bir fiyata evini kiralayamamalı.

***

Diğer yandan kiraların bu denli yüksek olmasının bir diğer dezavantajı da kentsel dönüşümü sekteye uğratması.

Deprem ülkesi olan ülkemizde vatandaşların evlerini, onların rızasıyla yıkıp kentsel dönüşüme sokmak için kiralık ev fiyatlarına neşter vurulmak zorunda.

Çünkü yapılan kira yardımları, ev sahiplerinin istediği kira bedelinin 5’te 1’i civarında.

Bunu bugün İzmit Cedit Mahallesi’nde görüyoruz.

İnsanlar kira artış tarihleri geldikçe ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar.

Geçenlerde bir tanıdıktan dinledim, Cedit’teki evleri tamamlanana kadar kiraya çıkan bir hak sahibinin 6 bin lira olan kirası, 15 bin liraya çıkarılmak istenmiş, 12 bin lirada karar kılınmış. Yani kirası 2 kat artırılmış. Ev sahibi ile huzursuzluk yaşamamak, evi terk etmek zorunda kalıp bir peşin kira, bir depozito, bir emlakçı parası ve bir de nakliye parası ödemek istemeyen, bu külfetin altına giremeyen vatandaş, bu zammı kabul etmek durumunda kalmış.

Peki bu vatandaşa verilen kira yardımı ne, 3 bin 750 lira.

Şimdi siz, daireler yeni kiracılara 15-20 bin lira civarında kiraya verilirken bu denli düşük bir kira yardımıyla nasıl kentsel dönüşüme vatandaşı ikna edebilirsiniz ki?

İşte bu kira konusu bu kadar sıkıntı ülke için sadece ekonomiyi değil, depreme karşı sağlam şehirler inşa etmeyi de engelliyor.

Devlet, kiralarda tavan fiyat belirlemek için TBMM’de komisyon oluşturmak ve vatandaşın barınma sorununu çözme adına toplu konut projelerini sıklıkla geliştirmek mecburiyetinde.

Vatandaşı kaderine terk edemezsiniz, ev sahiplerini kiracıların, kiracıları da ev sahiplerinin insafına bırakamazsınız.

Sizi uyarıyorum, iktidar olduğunuzu hatırlayın ve bu kira sancısından bu toplumu kurtarın.

Kiralık konut ve dükkanları, ekonominin ‘KİRA’lık katilleri olmaktan çıkarın!

Yoksa çok daha büyük krizler doğacak!

SON DAKİKA HABERLERİ

Yılmaz Karabıyık Diğer Yazıları