MÜZAKERE Mİ, MÜCADELE Mİ?
Seçimlerin ardından alınan sonuçlara paralel olarak siyasette tansiyonun düştüğünü söylemiştim. 22 yıldır kesintisiz, tek başına iktidar olan AKP’nin güç...
Seçimlerin ardından alınan sonuçlara paralel olarak siyasette tansiyonun düştüğünü söylemiştim.
22 yıldır kesintisiz, tek başına iktidar olan AKP’nin güç kaybına uğradığı, ikinci parti konumuna düştüğü seçimin ardından ayaklar yere basmaya başladı.
Aslında hala şaşkınlık içerisindeler.
Nasıl oldu da biz bu tokadı yedik, diyorlar.
Sebeplerini araştırıyorlar, analiz ediyorlar, yanlışları düzeltmek için yeni yollar deniyorlar.
Kolay değil, dile kolay 22 yıldır, bunca olumsuzluğa rağmen astığım astık, kestiğim kestik şeklinde hüküm sürüyorlar.
Bunu da iki sebebe bağlıyorlar.
Birincisi; Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği, siyasi zekası
İkincisi; Akılsız muhalefet…
***
Birinci şıktan gidelim.
Erdoğan hala en güçlü lider.
Ama her lider gibi o da yoruldu, yıprandı. Eski enerjisi, eski heyecanı kalmadı.
Üst üste yanlış kararlar alıyor.
Mesela bugüne kadar hangi ismi Bakan yaptıysa elinde patladı.
Kime sırtını dayadıysa, dayandığı kişi onu aşağı çekti.
Hiçbiri var olanın üzerine bir şey koymadığı gibi, olanı da bozup gitti.
AKP kısır bir döngünün içine girdi.
Aynı isimler etrafında dön baba dön…!
Yeni yüzler, yeni yıldızlar yetişmez oldu.
Milletvekili tercihlerinde dahi bürokratlar ilk sıralara yerleşince bürokrasi atamalarındaki siyasi yapılanma ortaya çıktı.
Durum buyken teşkilattan gelenlerin hevesleri kırıldı.
***
Kentimize bakın mesela.
Koskoca Büyükşehir Belediyesi, kendi şehrinde Genel Sekreterlik yapacak bir adam dahi bulamadı.
Bulsa şimdiye kadar atanırdı, öyle değil mi?
Bir ara basında eski Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan’ın adı geçti.
Duyunca “yok artık” demiştim.
Bari İsmail Baran’ı yapaydınız(!)
Adam hiç olmazsa uslu uslu yerinde oturuyor, işine gidip geliyor!
Tabi bu işin latifesi.
Genel Sekreterlik makamı Baran’a on gömlek fazla gelir.
Yunus Pehlivan dönemini bilen biri olarak ifade edeyim ki genel sekreterlik gömleği Pehlivan’da da iğreti durur.
Ancak iş o değil.
Konu, AKP’de yeni kadroların yetişmiyor olması.
***
Kocaeli böyle de diğer yerler farklı mı, hayır!
Çünkü sadece Erdoğan değil, Erdoğan ile birlikte AKP de yıprandı.
Teşkilatlarda eski heyecan filan kalmadı.
Uzun süredir heyecanını yitirmelerine ek olarak bir de ülke genelinde esen CHP rüzgarı eklenince hepten oyundan düştüler.
Baksanıza, bu kent hatta Türkiye iki gündür AKP’li meclis üyesi İbrahim Efe olayını konuşuyor.
Efe’nin yaptığının savunulur en ufak bir yanı yok, bu doğru.
Ama AKP’de bugüne kadar ne isimler neler yaptı, neler söyledi, neler yaşandı fakat hep zeytinyağı gibi üste çıkmayı başardılar.
İlk defa dilleri lal oldu.
İlk defa ne tavır alacaklarını bilemediler.
İlk defa yanlışı savunamadılar.
Oysa yapacakları şey belliydi.
İbrahim Efe derhal istifa ettirilecekti.
Ama Efe’ye istifa kararı aldıracak güçlü teşkilatın yerinde yeller esiyor!
Bu saatten sonra İzmit Belediye meclisine gelecek yüzü olmadığına göre neyi beklediklerini hakikaten merak ediyorum.
Konudan konuya geçiyorum belki ama örnekleme açısından değinmeden olmuyor.
***
Yazının başında ikinci şık olarak “Akılsız muhalefet” seçeneğini söylemiştim.
Evet, Erdoğan iyi bir lider.
22 yıldır aralıksız olarak kitlesini peşinden sürüklemeyi başarıyor.
Ama bunu yaparken sadece kendi kitlesini değil, muhalefeti de dizayn ediyor. Daha doğrusu ediyordu.
Bu işin küresel ellerle yapıldığı, malum güçlerin sadece iktidarı değil muhalefeti de kontrol altında tuttuğu gibi teorilere girmeyeceğim!
Gayet yüzeysel söyleyeceğim.
Artık dış güçler midir, nedir, kimdir, bilmem ama CHP’yi kurulduğu günden beridir yüzde 25’e hapseden birileri olduğu bir gerçek.
Son seçimle birlikte elde edilen başarıdan sonra CHP’yi marke edenler ne yaparlar bilmem.
Ancak CHP’nin yeni genel başkanı;
Göreve geldikten sonra parti içi uygulamalarıyla açık açık, direkt eleştirdiğim, umutsuz vaka gördüğüm Özgür Özel,
“Akılsız muhalefet” olgusundan çıkmak için iddialı işler yapıyor.
Şaşkınım…
***
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan ile diyalog kanallarını zorluyor.
Israrla “müzakere” diyor.
Buna karşın CHP’nin eski genel başkanı Kılıçdaroğlu ne diyor?
“Sarayla müzakere olmaz, mücadele olur” diyor.
Yanlış, hem de çok yanlış!
Biz Demirel, Özal, Erbakan, Çiller, İnönü, Mesut Yılmaz, Ecevit, Türkeş dönemlerini biliriz.
Tüm farklılıklara rağmen liderlerin siyasi nezaketi öncelediklerini biliriz.
Devlet adamlığı terbiyesiyle davrandıklarını biliriz.
Televizyon kanallarında tartışma programlarında şimdiki gibi şaklabanlık yapan sözde yorumcuları değil,
Liderlerin karşılıklı konuşmalarını, sohbetlerini biliriz.
***
Ta oradan buraya nasıl evrildiğini bilenler olarak, liderler arasında iletişim özlemiyle yanıp tutuşuruz.
Şimdi Özgür Özel böyle bir adım atmışken;
Cumhurbaşkanı buna olumlu yaklaşmışken
“Sarayla müzakere olmaz mücadele olur” sözü olsa olsa akılsız muhalefetin işi olur.
Böyle muhalefet bugüne kadar olduğu gibi ancak iktidarı besler.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, müzakere-mücadele denklemine bugün Denizli’den cevap verdi
Ve dedi ki:
"Müzakere de eden mücadele de eden yepyeni, dinamik, sonuç alan bir siyaset için yola çıktık"
Olay bu kadar basit.
***
Bu müzakereler sadece CHP başarılı olsun diye yapılmıyor!
Hakikaten de herkesin barışa, kardeşliğe, ortaklaşmaya, doğru adımlara ihtiyacı elzem olduğu için atılıyor.
NORMALLEŞME böyle böyle olacak.
Diğer türlü gelinen nokta ortada!
Bir sağ-sol çatışması yaşanmıyor belki ama sen-ben kavgası hayatın her alanına nüfuz etmiş durumda.
Dolayısıyla Özgür Özel’in müzakere kararını destekliyorum.
Erdoğan’ın buna ılımlı yaklaşmasını da takdirle karşılıyorum.