Başlamadan biten kampanya…
Başı, ortası ve sonu belli olmayan seçim kampanyasının sonuna geldik. Hangi ara başladı hangi ara bitti, hiç anlamadık. Türkiye gibi seçimle yatan seçimle...
Başı, ortası ve sonu belli olmayan seçim kampanyasının sonuna geldik.
Hangi ara başladı hangi ara bitti, hiç anlamadık.
Türkiye gibi seçimle yatan seçimle kalkan bir ülkede böyle sessiz bir döneme hiç rastlanmadı!
Aslında en temizi bu…
Bangır bangır gezen, kulak tırmalayan seçim araçları yok!
Afiş savaşları yok!
Rakiplerin birbirinden haberi yok!
“Ben daha iyisini yaparım” diyerek ortalıkta gezen yok!
Proje yarışı yapan yok!
İddia yok!
Yok oğlu yok…!
Muhtar adaylarını ağırlamaktan kafamızı kaldıramazdık, onlar bile ortalıkta yok!
Belediye meclis üyesi adayları desen, birkaç isim dışında onlar zaten hiç yok!
Bunların üstüne bir de mübarek Ramazan ayı eklenince
Seçime olan ilgisizlik çarpı beş etkisinde oluyor.
Kendimden pay biçiyorum.
Yerel seçimlerde normal koşullarda çok dinamik olurum.
Gözüm kulağım her yerdedir.
Erkenden işe koyulur, geç saate kadar azimle çalışırdım.
Bu dönem gerek halkın seçime olan ilgisizliği gerek adayların düşük vites gidişi, gerekse orucun etkisi enerjimi çekti.
Yazmak içimden gelmiyor.
Bana her şey sahte ve yapmacık geliyor.
Bitse de kurtulsak modundayım.
Hem vatandaşın tek derdi geçim olmuşken, seçim umurlarında mı?
Olmadığını yapılan anketlerdeki tutarsızlıktan görüyorum.
O kadar çok kararsız seçmen var ki, neredeyse parti kursalar kazanacak durumdalar.
Ve bu kararsızlar “acaba hangi partinin hangi adayına oy versek”, ya da “partilerden bıktık, bağımsız adaya mı oy versek” diyenlerden oluşmuyor.
Bıktılar, yoruldular, usandılar, siyasilere olan inançlarını yitirdiler.
Sandığa olan ilgisini, saygısını kaybettiler.
Kazananın kaybedenden bir farkı olmadığını öğrendiler.
Kaybedenin çokta üzülmediğini, dert etmediğini, yolunda olduğunu gördüler.
Ama o kararsızları biz nasıl okuyoruz?
Adaylar arasında tercih yapmakta zorlandıkları şeklinde okuyoruz.
Eninde sonunda bir karar verecekler diye bakıyoruz.
Ve o kararsız kitleyi adayların aldığı oya göre eşit şekilde dağıtıyoruz.
Ama bu sefer o iş öyle olmayacak gibi…
Halkın önemli bir bölümü sandığa gitmeyecek!
Bunu biraz da en yakın çevremdekilerin beni şaşırtan söylemlerinden yola çıkarak söylüyorum.
“Amaan kim gelirse gelsin. Bizimkileri seçtikte ne oldu” diyen mi ararsın;
“Bula bula bunu buldular, ne diye gidip oy kullanayım. Kim alırsa alsın” diyen mi…
“Hayat git gide yaşanmaz oldu, ay sonunu getiremiyorum, banane seçimden” diyen mi ararsın…
Eskiden öyle miydi?
Adayların kendi arasındaki rekabet seçmene direkt yansırdı.
Kendisi güle oynaya oy kullanmaya gittiği gibi yanına fazladan kimleri katabileceğinin hesabını yapardı.
Bir oy bir oydur denilirdi.
Şimdi öyle bir hava sezmiyorum.
Partilerden adaylarına, muhtarından azasına, basınından vatandaşına, tepeden tırnağa bir tuhaflık var.
Bir heyecansızlık, bir umutsuzluk, bir boşvermişliktir gidiyor.
Kısacası hangi ara başlayıp hangi ara bittiğini adayların dahi anlamadığı bir seçim kampanyası daha sona eriyor.
Darısı erken seçimin başına diyeceğim ama ağzımdan yel alsın diyerek noktayı koyayım.
Şu siyasi iklimde, şu siyasi figürlerle erken seçimin, normal seçimden farklı sonuç doğuracağını düşünemeyeceğime göre;
Yeni bir seçim bizim için olsa olsa maddi ve manevi yük olur.
O yüzden yok, uzun bir süre seçim-meçim almayalım biz…