BÜYÜKŞEHİR NEDEN NET?

Çok farklı bir seçim olacağa benziyor. Büyükşehir konusunda hemen hemen sonuç net! Akılsız ve hastalıklı muhalefetin icraatları sayesinde Kocaeli yine...

Çok farklı bir seçim olacağa benziyor.

Büyükşehir konusunda hemen hemen sonuç net!

Akılsız ve hastalıklı muhalefetin icraatları sayesinde Kocaeli yine büyükşehirde erkenden havlu attı.

Beş yıldır uyguladığı belediyecilik anlayışıyla başarı grafiği anketlere yansıdığından tekrar adaylaştırılan;

Ancak CHP’nin başarısız bulduğu Tahir Büyükakın’ın karşısına şöyle iddialı bir aday çıkmadı.

Hem başarısız bulup hem de karşısına çıkmaya cesaret edememek… ne yaman çelişki!

***

Şöyle de bir şey var tabi:

Muhalefetin en iddialı, en favori büyükşehir adayı olarak görülen Fatma Kaplan Hürriyet bu yarışa dahil olmak istemeyince;

“Hürriyet’in göze alamadığı büyükşehir adaylığını biz nasıl göze alalım” deyip, potansiyel olabilecek isimler birer birer kabuğuna çekildi.

Eee… CHP Genel Merkezi’nin hali hazırda Kocaeli’yi kazanmak gibi bir derdi de olmayınca; ahbap-çavuş ilişkisi mi dersiniz, kurultay kardeşliği mi dersiniz, artık adı her neyse;

CHP tuttu, Derince’de anketlerde düşük çıkan Atasoy Bilgin’i büyükşehir belediye başkan adayı yaptı.

Atasoy Bilgin ve onu seven, çok yakınında olanlar dışında kimseyi memnun etmeyen, heyecanlandırmayan bu adaylık, CHP’yi Kocaeli hayalinden en az bir on yıl daha uzaklaştırdı.

***

Öyle ya… Beş yıl sonra CHP, Kocaeli’yi kazanmak istediğine halkı ikna etmek için ne anlatacak?

Hep mi sil baştan yapacak?

Büyükşehir adaylığından önce İzmit planları yapan, bunun yanı sıra Kocaeli’nin en önemli ikinci ilçesi Gebze’yi kaderine terk eden CHP, nasıl olupta büyükşehir iddiası ortaya koyacak?

Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz!

Atasoy Bilgin çok iyi insan olabilir, iyi bir mühendis, dürüst bir insan da olabilir, bunların hiçbirine sözüm yok.

Lakin girdiği arena o kadar zor ki!

Ve o arenanın zorluğunun o kadar farkında değil ki!

Buna nasıl cesaret ettiğini merak ediyorum.

***

Muhtemelen bu soruların cevaplarını yakın zaman içerisinde daha net alacağız.

Adaylığı açıklandığı günden beridir yaptıklarına, tavrına, çalışma biçimine, izlediği yola baktığımda üç aşağı beş yukarı neyin ne olduğu anlaşılıyor.

Ama biz yine de erken konuşmayalım, CHP adayını izlemeye devam edelim.

***

Büyükşehir adaylarından bir de YRP Adayı Doğan Aydal…

Şişik egosuyla, üsttenci üslubuyla çoğu insanı irrite eden Aydal için uzun cümleler kurmaya gerek var mı?

Değerli meslektaşım Cemalettin Öztürk dünkü makalesinde durumu öyle güzel özetlemiş ki, bize söylenecek pek söz bırakmamış.

Mesela şöyle demiş:

“Doğan Aydal’ın ikide bir Halk TV’ye çıkması, her çıktığında Kocaeli’yi diline dolaması, kendini savunurken bu kadar saçmalaması sadece şöyle açıklanabilir: “AK Parti’ye biraz oy kaybettireyim de, gerisi önemli değil”. Çünkü gerçekten seçilmek isteyen, gerçekten kendini bu şehre layık gören biri, bu şehirde yaşayanları her fırsatta aşağılayıp, beni seçin yoksa kaybedersiniz demez.”

***

Evet, sevgili Cemalettin Öztürk’ün dediği gibi,

Aydal’ın, kendisine oy vermeyenleri örtülü olarak sanki cehaletle eş değer tuttuğunu içeren sözlerin ne anlama geldiğini biz anlıyoruz.

Vatandaşlar da anlıyor elbette.

O yüzden Aydal’a bu şehir bir 50 gün sabretsin.

Sonra adını bile hatırlamayacağımız gibi;

Onun da Kocaeli’ye işi düşmedikçe uğramayacağına eminiz.

Zaten Kocaeli gibi bir derdi olsaydı, beş yıldızlı otel odasından değil, Kocaeli’nin herhangi bir ilçesinde ikametini aldırdığı hanesinde olurdu.

Etik ve şık olan böyle yapmasıydı.

Ama siz bunu yapmayıp üstüne bir de “Valla ben Kocaeli’yi tercih edip gelmişim, siz bilirsiniz. İster seçersiniz ister seçmezsiniz. Benim gibi birine oy vermezseniz siz kaybedersiniz” anlamına gelen sözlerle Kocaeli seçmenini aşağılarsanız biz de “buyrun çıkış orada” deriz.

O kadar da değil yani…!

***

Kimseyi hafife almak gibi bir derdim yok.

Ama hakikatleri yazmak gibi bir huyum olduğu doğrudur.

Kocaeli, geçerken uğrayanların; CV’si ile halkı ezmeye çalışanların bağra basıldığı bir şehir değildir.

Dil var ya o dil!

O kadar önemli ki!

Dünyanın en iyi eğitimini de alsanız, nafile!

İnsanı anlamak için, yüreklere dokunmak için elbette eğitim şart!

Ama bu öyle sizin bildiğiniz Akademik eğitimle olacak bir iş değil!

Bilmem anlatabildim mi?

***

Bir de İyi Parti’nin adayı var…

Eskiden AKP üyesiydi, sonra İyi Parti’ye geçip büyükşehir belediye başkan adayı oldu.

Gencay Yıldıztekin’i eski tanırım.

Efendidir, saygılıdır, sınırını, yerini bilir.

O da iyi bir insandır ama bu dönem büyükşehir belediyesini kazanmak adına şanslı görmediğimi belirtmek isterim.

Bunun için Gencay Bey’in kendinden önce üyesi olduğu partide iklimin hiç müsait olmadığını belirtmek isterim.

Ayrıca Gencay Bey’in, polemiklere girerek adından söz ettirip, kendini fark ettirecek bir karaktere sahip olmaması da siyaseten dezavantaj.

Dolayısıyla Gencay Yıldıztekin’in en büyük başarısı, İyi Parti’ye alabildiği kadar oy aldırmak olacaktır.

Böylelikle kendi siyasi geleceği adına olumlu bir adım atacaktır.

Onun da yolu açık olsun.

-----------------

BİZE UĞRAMASANIZ DA OLUR!

Yerel seçim atmosferindeyiz.

Basın mensupları olarak bizlerin daha fazla mesai harcadığı ve harcayacağı günlere girdik.

Daha önce de demiştim; özellikle seçim dönemlerinde gazetecileri çok sever siyasetçiler!

Neden?

Çünkü seslerini duyurmak için inanılmaz bir araçtır gazeteler.

Bu manada adaylar yola çıkarken, kendine bütçe oluştururken gazetelere de ayrı bir parantez açar.

Bazıları bunu “susturma aracı” olarak görüp avantayla karıştırsa da kendi adıma kimseye öyle açık çek vermeyeceğimi yüzlerine ifade ediyorum.

Evet, iş birliği yaparız, evet adınızı ve çalışmalarınızı duyurmada aracı oluruz.

Ama olası olumsuzluklar karşısında da haberimizi yapmaktan imtina etmeyiz.

Herkes işini yapacak, kimse kimseyi ipotek altına almayacak.

İletişime geçerken bu realiteyi bilin…!

***

İkinci bir konu ise, gazetecileri kullanma cüreti gösteren adaylar…

Adam tabela partisinden aday olmuş, habire basına metin yolluyor.

Hatta basını ayağına çağıranlar bile var.

Kazanacağına kendi dahi inanmıyor ama reklamını yapmamızı istiyor.

Muhabir gönderip sözlerini yayımlamamızı, fotoğraflarının çekilmesini istiyor.

Yok arkadaş!

Bizim gazetemizde böyle fırsatçılara yer yok!

***

Bir de iddialı olan adayların safa yatma halleri var ki en çokta ona takılıyorum.

Göstermelik ziyaretlerle gazetecileri kafa kola alacaklarını zanneden akıllı siyasetçiler!

Kısa günün karı, bedavadan bütün basında haberimiz çıktı diye sevinenler…

İş reklam vermeye geldiğinde “bütçem az” diyen, geleceğin ve şimdinin başkanları!

Kaybedersem param boşa gitmesin diyenler…

Açık hava reklamlarına, PR ajanslarına, sosyal medyaya milyonlar gömenler…

Amma ve lakin iş yerel gazetelere gelince kafasını kuma gömenler…

Kusura bakmayın ama yerel gazeteler sizin kucak dolusu para döktüğünüz ajanslardan, sosyal medyadan çok daha kıymetli.

Bir kere yerel gazeteler soyut değil, somut.

Sıcaklık var, samimiyet var, yorum var, her şey gerçek, hiçbir şey mekanik değil.

Bu işler bittiğinde ortada ne ajans kalacak ne sosyal medya.

Yine kalacağız baş başa…

Ayrıca bizim de vaktimiz kıymetli.

Kimsenin egosuna hizmet etmeye ayıracak boş zamanımız yok.

Hiç gelmeseniz de olur.

Biz zaten işimiz ve sorumluluğumuz gereği bütün adayları yakinen takip ediyor, haberlerimizi yapıyoruz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları