Bir “UCUBEDEN” kurtuluyoruz…!
Türkiye koalisyon hükümeti anlayışıyla ilk olarak 1961 yılında İsmet İnönü’nün Başbakanlığı döneminde tanışmıştı. Peşi sıra gelen koalisyon hükümetleri...
Türkiye koalisyon hükümeti anlayışıyla ilk olarak 1961 yılında İsmet İnönü’nün Başbakanlığı döneminde tanışmıştı.
Peşi sıra gelen koalisyon hükümetleri Türkiye’yi uzun yıllar yönetmeyi sürdürdü.
Koalisyonların kendi içinde yaşanan kaoslar nedeniyle ülkeye ve millete verdiği zararlar da vardı.
Tek başına çoğunluğu elde edemeyen Başbakan, koalisyon ortaklarıyla ters düştüğünde meclis işlevsel olmaktan çıkıyordu.
Birinin ak dediğine diğeri kara diyordu.
İktidar ortağı olan partiler, kendi iktidarlarına muhalefet ederek sistemin tıkanmasına yol açıyordu.
***
Hatırlayınız…
Türk siyasi tarihinin en son koalisyon hükümetini…
Bülent Ecevit Başbakanlığında kurulan, MHP ve ANAP’ın ortağı olduğu ANASOL hükümetini…
Millet yaşananlardan o kadar bunalmıştı ki, “bunlar gitsin de kim gelirse gelsin” acziyetine dahi düşmüştü.
2001’in ekonomik krizi, kara çarşambası, Rusya krizi, anayasa kitapçığı fırlatma krizi, 1999 Gölcük depremi derken patlak veren problemlerin ardından;
Neredeyse bir kurtarıcı bekler olmuştuk.
O günün koşullarında o kurtarıcı milletin tercihleri neticesinde Recep Tayyip Erdoğan olmuştu.
Erdoğan 2002 yılında gidilen erken seçimle ülkenin Başbakanı olmuştu.
***
Artık koalisyonlardan kurtulmuştuk.
Her şey daha güzel olacaktı, yepyeni bir parti, yepyeni bir yüz, yepyeni bir liderle yarınlar için umutluyduk.
O umutla o rüzgarla AKP hükümeti tam gaz giderken 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini içine alan bir referandum yaptı.
İşte o referandumda seçilecek olan adayın 50+1 alma şartını içeren madde de onaylandı.
Yani seçimlerde geçerli oyların yarıdan bir puan fazlasını alan Cumhurbaşkanı seçilecek, 51 bulunamazsa seçim ikinci tura kalacaktı.
***
Bu sistem ilk olarak 2014 yılındaki seçimlerde uygulandı ve Erdoğan ilk turda işi bitirdi.
Ardından 2018 seçimleri geldi, onda da ilk turda ipi göğüsleyen Erdoğan oldu.
Ancak ne olduysa oldu ve AKP Hükümeti birdenbire “ittifak” konusunu ortaya attı.
Belki de gittikçe yıprandıklarını anladığından dolayı 51 puanı bulamayacaklarını görüyordu.
O kısmı başka partilerle ittifak yaparak geçmeyi düşündüler, öyle de oldu.
AKP hükümeti son beş yıldır MHP ile kesintisiz ittifakla yol yürüyor.
***
Son genel seçimlerde ilk defa ikinci tura kalan Erdoğan’dan geçen gün şok bir çıkış geldi.
Erdoğan 50+1 şartını tartışmaya açtı!
Bu sistemin değişmesi gerektiği fikrini savundu.
“Kimin eli kimin cebinde belli değil, yok altılı masa yok on altılı masa. Bundan sonra kim bilir ortaya daha neler çıkar” dedi.
Sanki bu sistemin bir parçası, sorumlusu değilmiş gibi 50+1 şartını eleştirdi.
Özeleştiri değil dikkatinizi çekerim, baya baya sistemin gelmesinde hiç payı yokmuş gibi eleştirdi.
Ama ben işin orasını çok dert eden taraf değilim.
Sonuçta bu ucube sistemin geçte olsa fark edilmiş olmasını önemsiyorum.
Benim asıl merak ettiğim şey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu noktaya getiren sebepler?
***
Evet, ilk başta bakıldığında 50+1 sistemi koalisyonları ortadan kaldırmak için düşünüldü fakat daha beteri geldi.
Bulunduğu partide güya gidişatı beğenmediği için efelenen, çıkıntılık yaparak medyada yer bulan kim varsa parti kurdu.
Normal koşullarda muhatap bile alınmayacak kişiler, yüzde bir oranında bile oy potansiyeli olmayan particikler, adam yerine konuldu.
Bazısı muhalefet partileriyle bazıları da iktidar partisi tarafından muhataplık bulup kendilerine yer edindiler.
Bir nevi örtülü koalisyonlar doğdu.
***
Örneğin bu konuda CHP en fazla zarar gören partilerin başında geliyor.
Tam 39 milletvekilini sağ partilere kaptırdı.
Onlara sorsanız CHP onlar sayesinde fazla milletvekili çıkardı.
Ama matematikte ve sokakta bu partilerin hiçbiri yok!
AKP için de durum farksız değil.
Her ne kadar uyum içerisinde gözükseler de MHP taşınması gereken bir yük!
Yük ama MHP olmadan AKP de olmuyor!
***
Öte yandan her iki partinin yıpranmışlığı nedeniyle bu beraberlik de artık 51’e yetmiyor.
Bu kez ne oluyor?
Doku uyuşmazlığı yaşadıkları Yeniden Refah Partisi’ne muhtaç hale geliniyor.
Ağız dolusu eleştirdikleri Erdoğan tarafından ittifaka davet edilen Fatih Erbakan siyasi anlamda Erdoğan’ın başına bela oluyor.
Yine aynı şekilde yakın dönem ülke tarihinin en karanlık örgütlerinden biri olan Hizbullah Terör Örgütünün devamcısı gibi görülen,
Ve oy oranı yüzde bir bile etmeyen HÜDAPAR bütün dezavantajlarına rağmen içlerine sinmeye sinmeye ittifaka dahil ediliyor.
Yine yetmiyor, Sinan Oğan’ın kapısı çalınıyor.
Ata ittifakının Cumhurbaşkanı Adayı olarak yüzde 6’ya yakın oy alan Sinan Oğan, Erdoğan tarafından ittifaka davet ediliyor.
Aynı Erdoğan daha sonra çıkıp, “Kimin eli kimin cebinde, belli değil” diyor!
***
Aslında bana kalırsa Erdoğan bu işten fena halde bunaldı!
Yanına aldıklarını toplasan 10 puan bile etmiyor ama onlarsız da olmuyor.
Erdoğan bu kadara kadar birilerine bağımlı hareket etmeyi uzun süre becerecek biri değil!
Tek başına karar almaya, tek lider olmaya alışmış bir kere.
Eğer buraya önlem almazsa ipin ucu her an kaçabilir.
***
Tabi bu duruma diğer partiler ne tepki verecek bilemiyoruz.
Özellikle MHP lideri Bahçeli henüz bir değerlendirme yapmadı.
Kimi çevreler Erdoğan’ın MHP’den kurtulmak istediğini ifade ediyor.
Ama bence AKP için MHP, en sorunsuzu…
Elbette biz görülen yüzü ile değerlendiriyoruz.
Asıl dert MHP de olabilir, bilemiyoruz.
***
Erdoğan’ın 50+1 çıkışına CHP’den ve İyi Parti’den de ses çıkmadı henüz!
Gerek Bahçeli gerek Özgür Özel gerekse Akşener konuyu nasıl ele alacaklar, doğrusu merakla bekliyorum.
Son tahlilde büyük hayallerle getirdikleri ucube sistemden kurtulacağız galiba.
Çünkü her iki tarafta da “Kazanacağız” diye girilmedik kirli ittifak kalmadı ne yazı ki…