Bu hafta sonu koltuklar sallanacak!
Cumhuriyet Halk Partisi, 1950 yılından bu yana hiç iktidar yüzü görmüş mü? Cumhuriyet Halk Partisi, 2019 yerel seçimlerine kadar mega kent İstanbul’u...
Cumhuriyet Halk Partisi, 1950 yılından bu yana hiç iktidar yüzü görmüş mü?
Cumhuriyet Halk Partisi, 2019 yerel seçimlerine kadar mega kent İstanbul’u kazanabilmiş mi?
Cumhuriyet Halk Partisi, 2023 seçimlerine kadar hiçbir genel başkanını Cumhurbaşkanı yapmaya bu kadar yaklaşmış mı?
Hayır…
Yani CHP, 1950 yılından bu yana sandıkta iktidar deviren, iktidarı zorlayan bir parti olamamış…
CHP, başarıdan başarıya koşan bir parti olamamış…
CHP, üzerindeki algıları uzun yıllardır kıramamış…
O vakit, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 9-10 seçim kaybettiği yönündeki söylemlerin de bir gerçeklik payı yok…
Var olan, kazanılmış olan kaybedilir, olmayanı kaybetmek gibi bir tabir varsa ben bilmiyorum…
***
AKP, karşısına CHP’yi koymuş, yani “Ya AKP kazanacak ya da CHP” demiş, CHP’yi tehdit olarak gören sağ seçmenin oyunu bu strateji ile almayı başarmış, tabii bunu yaparken de kendi görüşlerine zıt olan seçmeni, CHP’ye itmiştir…
Olayın özeti budur…
AKP’nin uzun yıllardır süren başarısının sırrı da CHP’nin kalıplaşan oyları da bundandır…
Çok partili ülkemizde çok alternatifli seçimler görmeyiz bu nedenle…
Halk anketlere bakar, kendi görüşlerine tam manasıyla yakın olan partileri şanslı görüyorsa oyunu verir, görmüyorsa görüşüne yakın olan CHP ya da AKP’yi tercih eder…
CHP, yüzde 25, çok zorlasa yüzde 28 oya razı olur; AKP ise sağ seçmenin oylarıyla iktidar koltuğunu korur…
Bu partilerin dışında köklü partilerden MHP, milliyetçi, ülkücü seçmenin oylarıyla barajı aşar, yeni adıyla HEDEP ise kendi kesiminin oylarıyla Meclis’e girmeyi başarır…
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ittifak yoluna gitmeseydi, bir masa kurarak ilk defa AKP’yi devirebilecek bir birlikteliği oluşturmasaydı, her girdiği seçimde mevcut oyunu sabit tutsa ya da üzerine 1-2 puan ekleseydi, kimse çıkıp da Kılıçdaroğlu seçim kaybetti demeyecek, CHP dışındaki isimler dahi bugün Kılıçdaroğlu’nun gitmesi ya da gitmemesini tartışmayacaktı…
Çünkü iktidarı devirebilecek bir güç olmayacaktı CHP…
Çünkü iktidarı devirebilecek bir gücün varlığına inanmayacaktı muhalif seçmen, umutlanmayacaktı…
Bunu yapmadı Kılıçdaroğlu, İYİ Parti’ye omuz verdi, geçici 15 vekille seçimlere girebilmesini sağladı bu partinin…
Oysa İYİ Parti, seçime sokulmasaydı, tepki oyları CHP’ye gidecekti ve Kılıçdaroğlu, oyunu artırdığı için parti içi muhalefetin sesini kesecek, koltuğunu sağlama alacaktı…
Kılıçdaroğlu, CHP’nin oy artırmasını değil, muhalif seçmenin talebi olan AKP’nin gitmesini amaçlıyordu çünkü, yüzde 1-2 oyla koltuğunu sağlama almayı değil, iktidarı devirmeyi planlıyordu…
İyi Parti’nin seçime girememesiyle gelecek olan yüzde 1-2’lik tepki oyundan, İyi Parti’nin seçime girip AKP’den uzaklaşan sağ seçmenin oyunu alabilmesi çok daha önemliydi…
Öyle de oldu, CHP ile İyi Parti ittifaka yöneldi, milliyetçiler ile solcular bir araya geldi; 2019 yerel seçimleri Millet adı verilen ittifak adına zaferle sonuçlandı. İstanbul gibi Ankara gibi önemli iller, CHP’li isimlerin eline geçti.
Yani mantığa ters bir şekilde 9-10 seçim kaybettiği söylenen Kılıçdaroğlu, bu stratejiyle CHP’ye kazandırabilmişti…
***
AKP için önemli bir kayıptı bu…
İstanbul giderse ülke gider demişti çünkü çok önceleri Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Ve İstanbul gitmişti…
Elindeki belediyeleri kaybeden AKP için tehlike çanları çalmıştı…
Gelecek genel seçimlere kadar, oylardaki erimenin önüne geçmek için bir şeyler yapması gerekiyordu…
Lakin her şey üst üste geldi…
Önce pandemi patladı…
Bu süreçte alınan yarı günlük kapatma kararları, esnaflara gereken desteğin verilememesi ve benzeri pek çok etken, halkın tepkisini çekmişti…
Yerel seçim kaybı sonrası patlayan pandemi de AKP’ye eksi yazmıştı…
Pandemi sona ermişti ancak bu kez de küresel ekonomik kriz, Türkiye’ye sıçramıştı…
Tüm dünyada enflasyon oranlarında artış yaşanırken Türkiye’de enflasyon önü alınamaz boyutlara ulaşmış, üstüne bir de tüm dünyanın aksine başlatılan faiz indirimleriyle döviz uçtukça uçmuş, kriz daha da derin bir hal almıştı…
Ve seçime birkaç ay kala yaşanan, 11 kentte yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli deprem, Millet ittifakını iyice güçlü kılmış, AKP’yi ise yaralamıştı…
Millet ittifakı içinde bu kez Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve Deva Partisi de vardı…
İyi Parti ve CHP’nin gücüne, bu partiler de güç katmıştı…
Kısacası tüm şartlar Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde kurulan 6’lı masanın lehineydi…
Ama seçime 2 ay kala İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in masadan hışımla kalkışı işi değiştirdi…
Akşener, masayı “noter masası”, “kumar masası” gibi kelimelerle tabir ediyor, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda kazanamayacağını tüm kamuoyu önünde haykırıyor, bir de CHP’li iki belediye başkanına sırf popüler oldukları için “aday olun” çağrısı yapıyordu…
Akşener, sonradan o masaya döndü ama ok yaydan çıkmıştı artık…
Bu hamlesi öncelikle İyi Parti’nin hızlı yükselişini terse çevirmişti…
Bu, Millet ittifakının Meclis çoğunluğunu elde etmesinin önüne geçecekti…
Kılıçdaroğlu’nu kazanamaz aday olarak göstermişti, partililerine bu adayın kendilerine dayatıldığının mesajını vermişti, bu İyi Partililerin tamamının Kılıçdaroğlu’na destek vermesini engelleyecekti…
Sinan Oğan faktörü, daha düne kadar CHP’nin başına geçirilmek istenen Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilirken yaptığı suçlamalar ve medyada, sokaklarda farklı grupların oluşturduğu algı, kırılamadı…
Önce Meclis çoğunluğu alınamadı Cumhur’un elinden, ardından ise umutlar kırık bir şekilde gidilen ikinci turda Erdoğan, seçimi kazanmayı başardı…
Son birkaç ayda terse döndürülen rüzgara rağmen, Kılıçdaroğlu yüzde 48 civarında oy almayı başarmıştı aslında…
Lakin, değişim çağrılarının önüne geçemedi bu yüzde 48 oy…
Düne kadar baba-oğul ilişkisi kurdukları, aday olunca yaptığı veda konuşmasında arkasından gözyaşı dökenler, tüm faturayı Kılıçdaroğlu’na kesmeyi, hiçbir özeleştiride bulunmadan genel başkanının koltuğuna talip olmayı tercih ettiler…
“Daha ulusalcı, daha milliyetçi, daha Atatürkçü bir CHP olmalı” diyerek çıkmadılar yola…
Seçim zamanı yeterince çalışmayan örgütleri değiştirmek niyetiyle de çıkmadılar…
“Nerede ne yanlış yaptık, onu tespit edelim, değişelim” diyerek de çıkmadılar yola…
Genel başkanın koltuğuna talip olmaya, genel başkanın koltuğuna talip olanın onların koltuklarını da sağlama alacak olmasına “Değişim” dediler…
Seçimin kaybedilmesinde payı olan Meral Akşener’e o dönem tepki gösterenler, bugün CHP’den tamamen kopan Akşener’i haklı görürmüşçesine Kılıçdaroğlu’nu “Kaybettiren” ilan ediverdiler…
Yani yerel seçimlerin kazanılmasını sağlayan ittifakın mimarı Kılıçdaroğlu değilmiş gibi genel seçimlere bu denli umutla girilmesini sağlayan oluşumu o oluşturmamış gibi onun adaylığında diretenler kendileri değilmiş gibi 1950 yılından bu yana iktidara gelemeyen CHP’yi Kılıçdaroğlu iktidardan etmiş gibi bir algıya giriştiler…
Ve bunun adına da “Değişim” dediler…
Seçim süreçlerinde okeye dönen, seçim günü CHP’ye oy vereceğini söyleyen yürüme engelli seçmenin sandığa taşınma talebini umursamayan, ortada bir hata varsa bunu seçim sürecinden önce söylemek yerine alınan her kararı alkışlayanların ağzındaki “değişim” ile CHP değişmez…
Başlayacaksa onlardan başlamalı değişim…
Ki görünen o ki başlayacak…
CHP kongrelerinden çıkan genel tablo buna işaret ediyor…
Genel tablo, kurultayda Kılıçdaroğlu’nun güven tazeleyeceğini ve asıl değişimi onun başlatacağını söylüyor…
Yerel yönetimlerdeki, örgütlerdeki başarısızlığını değişimle kapatmaya çabalayanların, koltuklarını sağlama alma çabaları, umutları, bu hafta sonu final yapacak…
Evet, bu hafta sonu koltuklar sallanacak!