Kim bu gözlerindeki yabancı!

14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimleri ne İyi Parti lideri Meral Akşener, ne CHP’nin parti meclisi üyeleri, sözcüleri, MYK üyeleri, örgütleri ne...

14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimleri ne İyi Parti lideri Meral Akşener, ne CHP’nin parti meclisi üyeleri, sözcüleri, MYK üyeleri, örgütleri ne de ittifakın diğer paydaşları kaybetti; bu sonucun tek sorumlusu, tek suçlusu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, öyle mi?
Neymiş bu Kılıçdaroğlu böyle?
Tek başına ülkeyi tekrar AKP’ye teslim edivermiş(!)

Siyasetin düzenbazlığını, sahtekarlığını, samimiyetsizliğini, vefasızlığını film gibi izletiyorlar insana!
İyice soğutuyorlar kendilerinden…
Duygu yüküyle döküldüğünü sandığımız gözyaşlarının sahteliğini belgeliyorlar resmen!

***

Gerçekten her şey yolunda gitti, her biriniz layıkıyla çalıştınız, her biriniz oluşturulan algıları kırmak için çabaladınız da bir çuval inciri Kılıçdaroğlu mu mahvetti?
Sorumlu o mu diyorsunuz yani?

Peki sormazlar mı adama; hani 6’lı masanın mimarıydı?
Hani AKP karşısında ilk defa kazanma şansının yakalanması onun sayesindeydi?
Hani masayı kuran, en fazla oya sahip partinin genel başkanına düşerdi Cumhurbaşkanlığı adaylığı?
Hani dürüst liderdi, hani sözünün eriydi, hani koltuk değil, millet sevdalısıydı?
Siz söylemediniz mi bunları?
CHP grubuna veda ederken Kılıçdaroğlu, siz dökmediniz mi o gözyaşlarını?

Genel Başkanı için gözyaşı döken gözlere ne oldu?

Kılıçdaroğlu’nun en güvendiği isme ne oldu?

Kim bu gözlerindeki yabancı Sayın Özer?

Dün göremediğinizi bugün mü gördünüz?

Değişim dediğiniz şey bu mu?

Dün adaylığı için gururlanıp vedasına ağladığınız adama, bugün veda ettirme çabası mı?

Yoksa dökülen o gözyaşları, kalacak olan genel başkanlık koltuğu için miydi?

Duygulanmaktan değil, sevinçten miydi?

“Niye ağladınız hüngür hüngür Sayın Özgür Özel” diye sorarlar değil mi adama?

CHP’de ister değişim olsun ister olmasın, bu beni çok bağlayan bir durum değil!

Parti içi demokrasidir, kurultay yapılır delegelerin oylarını alan koltuğa oturur…

Kılıçdaroğlu gidebilir de kalabilir de CHP’nin varlığı sürecektir…
CHP, tabela partisine dönüşecek bir parti değildir…
CHP kökleri olan, liderci olmayan bir partidir…

Benim takıldığım, bunun adına “Değişim” denilmesi…

Değişim, daha düne kadar adaylığı için direttiğiniz adama, öz eleştiri yapmadan, üzerinde oluşturulan algıları bile göre fatura kesmekle oluyor mu?

Kılıçdaroğlu ile kazanamayacağına inanmadıysan eğer, baştan karşı çıkmadıysan adaylığına, onun vedasında gözyaşı döktüysen, onun için “dürüst lider” tanımlaması yaptıysan, iktidarın tek başına değil, ittifakla olacağına inandıysan; bugün çıkıp da koltuğuna talip olduğun insanı sert şekilde eleştiremezsin…

“Partimizin 39 milletvekilini verdi” diye suçlayamazsın…

Zamanında Muharrem İnce’nin başkanlık yarışına destek vermediysen, adama hain gözüyle baktıysan, onun o dönemki söylemlerine katılmadıysan bugün koltuk sevdasına benzer söylemlere girişemezsin…

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 6’lı masayı “Noter masası”, “Kumar masası” olarak nitelediğinde “ Kadın haklı” demediysen, üstüne bir de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kameralar önünde duygulanarak ağladıysan, bugün çıkıp da verilen 39 milletvekilinin hesabını soramazsın…

Belki Ekrem İmamoğlu ile birlikte başlattığınız, sizi genel başkanlık koltuğuna, İmamoğlu’nu ise bir dahaki seçimde Cumhurbaşkanlığı adaylığına taşıyacak “değişim” adını verdiğiniz süreçten başarıyla çıkarsınız, mümkündür ama bu siyasette samimiyetsizliğin, vefasızlığın, arkadan dolanmanın değişmediğini kanıtladığınız gerçeğini değiştirmeyecek…

“Halka Kılıçdaroğlu’nu anlatamadık, halkın yüzde 52’si ona oy vermiyor” diyerek girebilirdiniz yarışa, dün bildiğiniz ve desteklediğiniz şeyleri, bugün yeni öğrenmiş gibi yaparak değil, tüm faturayı Kılıçdaroğlu’na kitleyerek değil…

Sonuçta hepiniz oradaydınız!

Birlikte çaldınız, birlikte oynadınız…

Ha bir de ağladınız!

Yalan mı?

SON DAKİKA HABERLERİ

Yılmaz Karabıyık Diğer Yazıları