Kılıçdaroğlu suçlu ama sen değilsin!
Bir; fanatik AKP’liler… İki; iktidarda kim olursa olsun çıkarına bakarak, gücü sevenler… Bu ikisini geç, geriye kalana aç BaBaLa TV’deki Kemal...
Bir; fanatik AKP’liler…
İki; iktidarda kim olursa olsun çıkarına bakarak, gücü
sevenler…
Bu ikisini geç, geriye kalana aç BaBaLa TV’deki Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4 saatlik performansını izlet; pek çoğunun fikri değişebilirdi…
HDP, PKK, FETÖ ile yaftalanan Kılıçdaroğlu, üzerindeki bu algıları büyük ölçüde kırabilirdi…
İzletebildiniz mi?
Kılıçdaroğlu’nun sesini halka duyurabildiniz mi?
Ana akım medyanın ambargosu altındaki Kılıçdaroğlu’nun sesini halk
duydu mu?
Ana akım medyada halkın duyduğu; “Selahattin Demirtaş,
Osman Kavala çıkacak” oldu…
Ana akım medyada halkın duyduğu; “HDP, FETÖ, PKK,
Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” oldu…
Peki sen kaç eve girdin?
Peki sen kaç sokağa girdin?
Peki sen algıyı kırmak için ne yaptın?
İlk turda bitmeyen bu işi, ikinci turda bitirebileceğine inandın
mı, yoksa yenilgiyi peşinen kabullendin mi?
Sordun mu hiç kendine, bu sonucun sorumlusu olarak görürken
Kılıçdaroğlu’nu, “Ben ne yaptım” diye?
Hiç aradın mı suçu kendinde?
Sen asla kendini suçlamazsın!
Çünkü en iyi muhalif sensin!
İktidarın değişmesini isteyen ancak milletvekili aday listesini
beğenmediğin için sandığa küsen sen, suçsuzsun!
İttifak ortaklarına milletvekili kontenjanı verildiği için küplere
binip, sol cenahın oylarıyla iktidarın gelebileceği hayaline
kapılan sen, suçsuzsun…
Kılıçdaroğlu uyardığı halde; Muharrem İnce’ye, Sinan Oğan’a
taraftarlarını kızdıracak şekilde hakaretler savuran sen,
suçsuzsun…
Kılıçdaroğlu, uyardığı halde; deprem bölgesine yaptığın iki kuruş
yardımın bile hesabını soran, oradan çıkan oylar üzerinden o iki
kuruşluk yardımını haram eden sen, suçsuzsun…
İnsanlara üstten bakan, halka inemeyen sen, suçsuzun…
Karşı tarafın tahrik eden diline kızarken tahrikin alasını yapan, rakibi kanalize eden sen, suçsuzun…
CHP’nin oyu yüzde 25’i geçemezken ittifak ortaklarını küçük gören, onlarla birlikte yol yürümekten rahatsızlık duyan sen, suçsuzsun…
Altı birbirine benzemez partiyi yan yana getirip, parlamenter sisteme dönüş için mücadele veren, muhalefetin ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde iktidarı değiştirme gücü elde etmesini sağlayan, umutsuzluğu umuda dönüştüren Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini savunan sen, onun kazanamayacağı imajını topluma yayan sen, suçsuzsun…
Aday yapıldığında sahaya çıkan, seçilemediğinde yerinde oturan sen suçsuzsun…
Vekilliği cepte görüp, paraya kıyamayan, duvarları, billboardları boş bırakan sen suçsuzsun…
Mevcut iktidarın, ekonomik krizin üzerini milli duygularla kapatarak, muhalefeti terör örgütleriyle bir gösterdiği algı sürecinde yapılabilecek en doğru hamleyi yapan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı yanına çeken Kılıçdaroğlu, yaptığı bu hamle ile suçlu, “Bizi çantada keklik görüyor” diyerek bu desteğe tepki gösterip sandığa gitmeyen sen suçsuzsun…
Şimdi sen, Kılıçdaroğlu üzerinde algı yönetildiğini kabul ediyorsun, şimdi sen Kılıçdaroğlu’nun ağır ithamlarla yaftalandığını düşünüyorsun, şimdi sen Kılıçdaroğlu’na iftira atıldığını düşünüyorsun, şimdi sen yarışın adil olmadığını düşünüyorsun ve seçim sonuçlarından Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tutuyorsun öyle mi?
Şimdi sen “Kılıçdaroğlu istifa etsin, yerine Ekrem
İmamoğlu gelsin” diyorsun öyle mi?
Neden? Bu iki ismin birbirine tezat düşen yanı neydi seçim
sürecinde?
İmamoğlu’nun kazandıracağını size düşündüren neydi?
“Mansur Yavaş gelsin” deseniz, “CHP’de
ulusalcılar, milliyetçiler başa gelsin” talebiniz olduğunu
düşüneceğim, haklı bir yan da bulacağım belki ama siz söylemlerinde
fark olmayan İmamoğlu’nu öne sürüyorsanız, niyetiniz tamamen
duygusaldır…
Çünkü sizin derdiniz, bu seçimi kaybettirdiğiniz
saçmalıklarınızın üzerinin örtülmesi…
Çünkü sizin derdiniz, eksi bakiyenizin bu değişimle silinmesi…
Çünkü sizin derdiniz, iktidara yürümek değil, kendi küçük
iktidarınızı korumak, koltuk kapmak…
Bakın ilk istifa çağrısı kimden geldi, oradan pay biçin
kendinize…
İmamoğlu’nu genel başkanlığa kim önerdi, oradan anlayın
dediklerimi…
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’dan bahsediyorum; hani şu, AKP’li
kadın meclis üyesine aleni terbiyesizlik yapan ve üstüne özür
dilemek yerine cama çıkıp oynayan Tanju Özcan’dan…
Disipline verilen Tanju Özcan’dan…
Anlayın işte!
CHP’nin özünden koptuğunu savunan ve en başından bu yana
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olanlara diyecek söz yok, bunu
saygı çerçevesinde savunan, seçimlerde aleyhine çalışmayan, her
şeye rağmen destek verenlere diyecek söz yok; lakin koltuk peşinde
olan, kendi çamurunu örtmek, kendi ikbalini sağlamak, kendi
beceriksizliğine günah keçisi bulmak derdinde olanlar, hiç
heveslenmesin boşa, Kılıçdaroğlu kalsa da gitse de sizin siyasi
geleceğinizin final bölümü halk tarafından çoktan çekildi…
Geri kalan sizin iç meseleniz, beni bağlamaz!