Daha Gelmedik mi?

İzmi Oğuz Çocuk Kütüphanesi’ne gittiğimde bu kitap göz kırptı bana. Hem de kapağından. İnanmıyorsanız kesin sizde herhangi bir seyahat halindeyken saniye başı...

İzmi Oğuz Çocuk Kütüphanesi’ne gittiğimde bu kitap göz kırptı bana. Hem de kapağından. İnanmıyorsanız kesin sizde herhangi bir seyahat halindeyken saniye başı bu soruyu soran bir yol arkadaşınız yoktur. Bizde var, hem de iki tane, biri biraz büyüdü de bu soru görevini küçüğüne devretti. Kitaptaki çocuk o kadar yakın ki, kurulan cümleler bile birebir aynı, zaten papağan gibi aynı soru etrafında neredeyse yolu tamamlıyorsunuz. Ayrıca kitabın beni çeken ikinci kısmı da olaya bir keçinin dahil olması. Bundan güzel kitap olur mu deyip, aldım kitabı eve getirdim. Kuraldışı Yayınları basımı üstlenmiş, Petra Postert yazmış ve Jens Rassmus resimlemiş. Selen Akhuy da Türkçe’ye çevirmiş “Daha Gelmedik Mi?” kitabını. Bana da alıp eve getirmek ve bizimkilere uyku öncesi kitabı olarak okumak düştü; galiba en keyifli olan kısmı benimki.

Yazarın çocukları bu denli yakından biliyor olması ve onların gözünden bir yolculuk hikayesini anlatmasını bizimkilerin dinlerken kıkır kıkır gülmelerinden anlıyorum. Arabadaki çocuğun sorusu onların çünkü ve bu kadar yakından görünüyor olmaları onlara komik geldi. Kitaptaki baba, oğluna bir masal anlatırsa belki yolu daha rahat geçirirler diye düşünüyor ama keçi ile kazdan oluşan masalını oğlu Jim devralıyor. Böylece kitap daha da eğlenceli hale geliyor. Hatta çocuğun uyanıp uyuduğu ve masalın rüyasında devam ettiği kısımları çok güzel. Tam da benim çocukluğumdaki gibi. Masalı dinleyerek uyuduğumda genelde o masalla ilgili bir rüya görür, kahramanlarıyla ilgili bir detayı rüyamda canlandırırdım. Jimm de keçi ve kazı arabanın arka koltuğuna alıp, onlara kendi yiyeceklerinden veriyor. O kadar sevimliler ki, sayfalarda durup resimleri sevesiniz geliyor, en azından bende öyle oldu.

Tamam tamam, ciddileşiyorum ve bir kitap tanıtım yazısı için gereken üsluba dönüyorum. Efendim resimler çok güzel ve metni tamamlar nitelikte, hatta bazen söze gerek kalmadan resimle metni tamamlıyorsunuz. Bu anlamda iyi bir resimli kitap. Yazar üç ayrı alanda (Gazetecilik, tarih ve sanat tarihi) eğitim almış ve çocuk kitapları yazıyor. Bu bilgiyi kitabın en arkasında okuyunca ne güzel şey, istediği alandaki eğitimi detaylandırması diye düşündüm. Her alandan edindiklerini çocuk edebiyatına katması da ayrıca güzel bence. Az söz ile çok şey söyleme ve temelde çocukları anlama niyetinde bence yazar. Her akşam oğluna masal anlatan baba detayını da çok sevdim ayrıca. Ama dediğim gibi; galiba kitabın başarısı çizerle birlikte oluşmuş. Çizer de yazar kadar dahil olmuş sürece. Biz bu kitabı alıp kütüphaneden çıkarken, kütüphaneci Füsun hanım elimize dört paket (ailedeki kişi sayısı kadar) leblebi şekeri verdi elime. 59. Kütüphane Haftası nedeniyle düşünülmüş güzel bir detay ve dedi ki Füsun hanım “çocuklar bu şekeri tanımıyor bile, özellikle seçilmiş ve düşünülmüş.” Benim bildiğim ve çocukluğumun şekeri ama doğru, mesela kendi çocuklarıma hiç almamıştım. Dolayısıyla yeni nesil pek bilmiyor bu şekeri. Çocukluğuma yapılan bu küçük davet ve şekerler için tekrar buradan da teşekkür ediyorum. Son olarak Kocaeli Üniversitesi de bu hafta kapsamında bir proje başlattı ve deprem bölgesine kitap ile kırtasiye malzemesi bağışı topluyor. Bu anlamlı projeyi de burada duyurmak isterim. Çünkü hepimizin kitaba erişim ve okuma hakkı üzerinden ama illa ki çocukların eşitlenebilmeleri en çok da her mahallede çocuk kütüphanelerinin yaygınlaştırılmaları ile mümkün. Belki bu hafta her mahalledeki çocuk kütüphanelerindeki türlü etkinliklerle kutlandığında daha güzel olacak her şey. Umarım her yerel yönetim liderinin bu konuda farkındalığı, bilinci, isteği ve bunu yapacak kararlılığı olur.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları