Bunu yapmazsa seçimi kaybeder

Türkiye'de benzeri görülmemiş bir ekonomik kriz yaşanıyor… Dünya genelinde yaşanan pandeminin sancıları tüm dünyayı etkilese de hiçbir Avrupa ülkesi, Türkiye...

Türkiye'de benzeri görülmemiş bir ekonomik kriz yaşanıyor…

Dünya genelinde yaşanan pandeminin sancıları tüm dünyayı etkilese de hiçbir Avrupa ülkesi, Türkiye kadar sancılı bir sürecin içine girmedi.

Amerika ve Avrupa ülkeleri, politika faizlerini artırarak paralarını değerli kılmaya ve enflasyonla bu şekilde mücadele etmeye çalışırken ve başarılı da olmaya başlarken, ülkemizde tam tersi bir ekonomi politikası izleniyor. Mevcut hükümet, faiz düşürerek enflasyonla mücadele edebileceğini umuyor!

Lakin, ülkedeki durum ortada. Her şey ateş pahası, vatandaş ayın sonunu getiremiyor.

Asgari ücrete yapılan zamlar, rakamsal bir artıştan öteye gitmiyor, yapılan her zamdan sonra tüm ürünler katbekat zamlanıyor, TL’nin değeri eriyip gidiyor. Öyle ki kur bile enflasyonun gerisinde kaldı, insanlar altın, dolar, euro yatırımlarıyla bile enflasyona karşı parasının değerini koruyamıyor.

2+1 bir dairenin kira bedeli 6-7 bin liradan başlıyor. 2+1 bir daire, en düşük 1,5-2 milyon liraya satışa sunuluyor.

Yani öyle “Karı koca çalışıyoruz, maaşın birini biriktirelim, diğeriyle de yaşamımızı idame ettirelim” diyen bir çiftin, her birinin aylığı 15 bin lira bile olsa ev sahibi olabilmesi için 10 yıl para biriktirmesi gerekiyor.

Çünkü Türkiye’de her şey, değerinin çok üzerinde artmış durumda.

Kilometresi düşük, modeli 2005 sonrası, kazasız bir otomobilin fiyatı en düşük 300 bin lira… Sıfır otomobillere ise yaklaşılmıyor bile. Neden, çünkü ÖTV, aracın satış fiyatı kadar, yani fiyat ÖTV ve KDV ile ikiye katlanıyor.

Bir marketten 3-5 parça ürün aldığınızda cebinizden en az 200 lira çıkıyor. Pazara gidip haftalık alışverişinizi yapmaya kalksanız, 1000 lira yetmiyor.

Ülkede fabrikalar özelleştirildi ya da kapatıldı, tarım ve hayvancılık ülkesinde meyve sebze fiyatları cep yakar oldu, kıymanın kilosu 250 liraya çıktı.

Yani kısacası kötü durumdayız…

***

İşte böyle bir süreçte yaşadık depremi…

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat tarihinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki depremle şehirlerimiz yerle bir oldu. 11 şehir, depremden doğrudan etkilendi, 48 binin üzerinde can yitip gitti.

17 Ağustos 1999 Gölcük depremini yaşamış, o korkuyu bilen, o acı manzaraya şahit olan, depremin değil, binaların öldürdüğünü bilen biri olarak asrın felaketinin her yıl dönümünde çıkıp “Unutmadık, unutturmayacağız” diyenleri izlemekle yetinmedim ben…

Depremin üzerinden 20 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ayakta duran ağır hasarlı binalardan söz ettim sürekli, Kocaeli’de durum buysa İstanbul’u düşünemediğimi, diğer deprem riski olan illeri düşünemediğimi her fırsatta anlattım.

Deprem uzmanları anlattı bunları, pek çok yazar anlattı, pek çok gazeteci anlattı.

İşte bu yüzden kızgınım iktidara…

“Gelmiş geçmiş en güçlü iktidar, 20 yılı aşkın süredir başta olan bir iktidar, tüm bu uyarılara nasıl kulak tıkar, nasıl depreme karşı önlem almak yerine imar barışlarına imza atar?” diye kızgınım…

Eminim ki deprem bölgesindeki vatandaşların büyük bir kısmında da bu kırgınlık ve kızgınlık var. Yakınlarını kaybettiler, evlerini, eşyalarını kaybettiler, uzuvlarını kaybettiler pek çoğu. Yaşama sevinçlerini, mutluluklarını enkaz altında bıraktılar.

***

İşte böyle bir süreçte yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri…

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerin 14 Mayıs 2023’te yapılacağını resmen açıkladı.

Düşünsenize 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara gibi şehirlerde yenilgi almış, oyları erimeye başlamış bir iktidar var ve bu iktidar eriyen oyları geri alacak hamleler yapamadan, üzerine pandemi süreci eklenmiş, bu süreçte esnaflar büyük sıkıntılar çekmiş, vatandaş olmadık saatlerde evlerine kapatılmış; sonrasında tarihte görülmemiş bir ekonomik kriz patlak vermiş, üstüne de on binlerce canımızı yitirdiğimiz depremler eklenmiş…

Ve bu iktidar, haziranda olması gereken ancak depremden önce 14 Mayıs olarak açıklanan seçim tarihinden geri adım dahi atmıyor. Büyük cesaret değil mi?

***

Peki neden bu kadar özgüvenli AKP?

Neden 6’lı masa, “Şu adayla kazanırız, bu adayla kazanamayız” gibi bir tartışmayla neredeyse dağılacaktı? Normal şartlarda şu saydıklarım bir iktidarı baraj altı bırakmaya yetmez mi?

Normal şartlarda ceket koysanız kazanması gerekmez mi AKP karşısında? Yeter ancak AKP, bırakın baraj altında kalmayı, iktidara tekrar talip ve en kötü ankette bile gücünü tam manasıyla yitirmediğini gösteriyor.

Yani 6’lı masa açısından risk hep var!

Makas çok çok açılmadığı sürece, AKP’nin seçimi lehine çevirme şansı mümkün.

20 yıldır iktidarda olup bu denli fanatik bir kitle oluşturan, kemik oyları barajın çok üzerinde kalan AKP, şüphesiz ki siyasi bir deha. Bu yüzden seçimin son dakikalarına göre oyundan asla düşmez, pes etmez. Bu nedenle de rakiplerinin rehavete kapılması, son dakika golü yemelerine, ellerindeki seçimi vermelerine bile sebep olabilir!

Yaşanan ve tüm Türkiye’yi acıya boğan depremin AKP’ye kaybettireceğini düşünerek, sadece bölgeye gidip vatandaşları dinlemekle, iktidara yönelik serzenişleri topluma duyurmakla, depremzedelerin günlük ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmakla yetinirse 6’lı masa, büyük yanılgıya düşer.

Sandıktan çıkacak oylarla büyük şok yaşar.

AKP iktidarının yıkımlarda ihmali olabilir, 20 yıldır kentsel dönüşümü yeterince yapmamış olabilir, bu ihmallerin yıkımın büyük olmasına sebebiyet vermesinden dolayı arama kurtarma çalışmaları aksamı, yetersiz kalmış olabilir, yardımlar hemen vatandaşlara ulaştırılamamış olabilir, tüm bunlara vatandaş tepki gösterebilir lakin, zaman ilerledikçe insanların öfkesinin yerini kaygılar alacak.

Yas bitince hayatın devam ettiği gerçeğiyle yüzleşecek insanlar.

“Bundan sonra ne olacak?” sorusu kafalarında belirmeye başlayacak.

İşte bu kaygıları gidermeye çalışacak cevabı AKP iktidarı çok kısa sürede açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 yıl içinde depremzedelerin evlerine kavuşacağını duyurdu.

Yapılan açıklamanın detaylarında 3+1 bir dairenin yüzde 60’ını devletin karşılayacağı, yüzde 40’lık kısmın ise 24 ay ertelemeli ve 20 yıl TEFE-TÜFE’den etkilenmeyen sabit taksitlerle ödeneceği belirtildi. 2+1 daire isteyenlere ise 2 adet daire verileceği dile getirildi.

Evler 1 yılda biter mi, 2+1 dairelerin ödeme şekli nasıl olacak, 3+1 bir daire kaç para olarak fiyatlandırılacak bunları henüz bilmiyoruz ancak şu haliyle bile cazip görünen bir şey açıkladı hükümet.

İktidara ne kadar kızarsa kızsın ne kadar onu sorumlu görürse görsün vatandaşın öncelikleri var. O öncelik, evine kavuşmak, hayata tekrar dahil olmak.

İşte bu noktada, 6’lı masanın hamlesi çok önemli.

Elbette ki yaşanan acıları, depremi, depremzedeleri siyasete malzeme etmemesi lazım 6’lı masanın lakin olası iktidarlarında depremin, depremzedelerin yarasını nasıl saracağını da kamuoyu ile şimdiden paylaşmalı.

Üstün körü bir açıklamayla değil, “Yaralarınızı saracağız” diye geçiştiren cümlelerle değil, tarih tarih detay detay duyurmalı planını, programını.

Yapamayacağını vaat etmemeli ancak yapılabileceğin en iyisini paylaşmalı.

AKP’nin verdiği sözün daha iyisini sunmalı depremzedelere.

İki kat umut olmalı.

Güven vermeli ve olası iktidarlarında tüm bunları yerine getireceğini taahhüt altına almalı.

Aksi halde, deprem bölgesinden oy alamaz 6’lı masa.

***

Bunun yanı sıra bir de mega şehir İstanbul’un deprem gerçeği var.

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra uzmanlar, bu şehirde 30 yıl içinde 7 büyüklüğünün üzerinde bir deprem meydana geleceğini defalarca dillendirdi.

İstanbul’un depreme hazır olmadığı defalarca belirtildi.

Düzce’de deprem oldu İstanbul konuşuldu, Van’da deprem oldu İstanbul konuşuldu, Elazığ’da deprem oldu İstanbul konuşuldu.

Kahramanmaraş depremi oldu, yine İstanbul konuşuluyor.

Ancak bu kez durum farklı, bu kez iktidar, İstanbul’daki riskli bölgeleri taşımaktan söz ediyor.

Bu kez İstanbul için acil eylem planları aktarılıyor.

Bunlar ete kemiğe bürünmedi henüz ancak bir şeyler bu kez somut şekilde dillendiriliyor.

Yıllardır iktidarda olup yapılmayanın artık yapılmasından söz ediliyor.

Yakında seçim olacağı için bu söylenenler elbette ki vaat niteliği taşıyor.

İşte 6’lı masanın bunu da es geçmemesi, İstanbulluların tedirginliğini giderecek, onları enkaz altında kalmaktan kurtaracak bir plan, program ortaya koyması gerekiyor.

Aksi takdirde İstanbulluların da önceliği can güvenliği olacaktır ve bu can güvenliğini sağlayacağını vaat eden kimse bu konuda güven verecek adımları atacak olan kimse ona yönelecektir.

***

Uzun lafın kısası AKP’nin bu seçimde işi çok ama çok zor lakin 6’lı masanın iktidarı da çantada keklik değil.

Deprem konusu AKP’nin aleyhine görünse de açıkladıkları plan ve programlar, süreci lehlerine çevirebilir.

6’lı masanın bunu gözden kaçırması, rehavete kapılması rüzgarı tersine döndürebilir.

Bu yüzden deprem bölgesinde vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaşan, onların acısını dinleyen Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine güvenle sarılan depremzedelere, müjdeler vermek için çok beklememeli, iki kat umut olmalı!

İşte o zaman kazanır, kazandırır…

SON DAKİKA HABERLERİ

Yılmaz Karabıyık Diğer Yazıları