Aşk ve sevginin psikolojisi…
Aşk ne anlama gelir? Sevgi ne anlama gelir? Aşk, sevginin başlangıç haline mi denir? Aşk, bir süre sonra sevgiye mi dönüşür? Aşk olmadan sevgi olabilir...
Aşk ne anlama gelir? Sevgi ne anlama gelir?
Aşk, sevginin başlangıç haline mi denir?
Aşk, bir süre sonra sevgiye mi dönüşür?
Aşk olmadan sevgi olabilir mi?
Aşk nasıl doğar, nasıl yaşar ve nasıl ölür?
Duygusal yaşam deneyimlerimiz de her birimiz bu sorulardan birini mutlaka zihnimizden geçirmişizdir. Belki de hali hazırda bu soruları kendine soranlar vardır aramızda.
Birçok kaynak aşk için, sevginin derin ve tutkulu bir biçimi olarak yorumlar. Sevginin daha uzun süreli aşkın ise sevgiye kıyasla daha kısa süreli bir duygu olduğu ifade edilir. Aynı zamanda hissettiğimiz aşkın sonrasında olgunlaşarak yerini sevgiye bıraktığı ya da nefrete dönüştüğü söylenir.
Yıllardır cevap aradığımız ancak anlamını tam olarak bulamadığımız bu kavramlarla ilgili ben de birkaç yorumda bulunmak istiyorum.
Aşk, yalnızca sıra dışı bir haz yolculuğu değil, derin bir kendini keşfetme yolculuğu anlamına gelir. Aşka, tüm beklentilerimizin, tüm hayallerimizin arzu nesnesi olan sevgili tarafından karşılanacağı, açlığını çektiğimiz sevgiyi ve mutluluğu aşık olduğumuz kişinin bize altın tepside sunacağı gibi çocuksu hayallerle yaklaşırsak aşkın gözü bir süre sonra kör olur. Sevgili tarafından gerçekleştirilmeyen beklentiler hayal kırıklığına neden olur ve aşk yolculuğu bir süre sonra kendini ve karşındakini tüketme yolculuğuna dönüşür.
Her insan sevmek ve sevilmek ister. Her insan hayallerinin gerçek olmasını, rüyalarını süsleyen güzel sahnelerin var olmasını diler. Ama sadece istemek yeterli olsaydı, her insanın doyumlu bir sevgi birlikteliği içinde olması gerekirdi. Araba kullanmayı büyük bir aşk ve arzuyla isteyip bunun için herhangi bir eylemde bulunmazsam hiçbir zaman hayalini kurduğum sürücü koltuğunda sevgiyle yolculuk yapamayacağım gibi.
Sevgi, sevdiğimiz insan aracılığıyla içimizdeki sevgiye uzanan içsel bir yolculuktur.
Sevdiğimizi söylediğimiz insanı amaç haline getirdiğimiz anda haz yolculuğu sona erer ve kaybetme korkusunun acı yolculuğu başlar. Ve aşk önce tutkuya sonra kontrol edilemez bir nefrete hatta intikama dönüşür. Çünkü birini kaybetme korkusu daima kaybetmeye davetiye çıkarır.
Aşkı çocuksu bir illüzyona benzetiyorum. Olumlu ya da olumsuz her duygunun en üst seviyelerde yaşandığı, muhakeme yeteneğinin en az ortaya çıktığı, içinde bulunduğu durumu mantıklı bir perspektifte değerlendirmenin çok da mümkün olamadığı, hazzın en yükseklerde yaşanması için zihnin türlü türlü oyunlar oynadığı bu yoğun duygusal dönemde yanlış kararlar almak, yanlış tepkiler vermek de maalesef kaçınılmaz oluyor.
Sevgi ise, karşılıklı kendimizi keşfetmenin, içimizdeki potansiyeli ortaya çıkarmanın ve paylaşılan yaşamı anlamlı kılmanın, kendini gerçekleştirmenin müthiş bir yolculuğudur. Huzurun hakim olduğu, mutlu anların eşlik ettiği deneyimler kazandırır yaşamımıza.
Günün sözü; “Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi; değişimin mührüdür”. Hz. Mevlana
İçinizdeki sevginin dönüşerek kalbinizi şifalandırması dileğiyle..
Sevgiyle kalın..