NERDEN BAKSAN TUTARSIZLIK…

2022’nin son haftasında bir yandan açıklanan EYT müjdesi, diğer yandan Ekrem İmamoğlu’nun hakaret davasının gerekçeli kararı üzerinde yoğunlaşan bir gündemle...

2022’nin son haftasında bir yandan açıklanan EYT müjdesi, diğer yandan Ekrem İmamoğlu’nun hakaret davasının gerekçeli kararı üzerinde yoğunlaşan bir gündemle yılı kapatıyoruz.

2000’li yıllardan itibaren sosyal güvenlik sisteminde reform çalışmaları yapılmaya başlanmış ve 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile pek çok konuda köklü değişiklikler yapılıp, sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılmış SGK, Bağkur ve Emekli Sandığı tek çatı altında birleştirilmişti.

Bu değişimle birlikte emeklilik yaşı ile ilgili olarak da düzenlemeye gidilmiş ve emeklilikte kademeli geçiş öngörülerek, SGK başlangıç tarihine göre emeklilik koşulları değiştirilmişti.

08.09.1999 tarihi ve öncesinde sigortalı olanlar ile bu tarihten sonra sigortalı olanlar arasında çok ciddi farklılıklar oluşmuştu. Bu tarihten sonra sigortalı olan kadınlar, 58 erkekler ise 60 yaşa tabi olarak emekli olabilecekler. 01.05.2008 tarihinden sonra sigortalı olan erkekler için emeklilik yaşı 2036'ya kadar 60, 2044 yılında ise 65'e ulaşıyor. Kadınlar için emeklilik yaşı 2036 yılına kadar 58, 2048'de de 65'e çıkıyor.

Avrupa ve dünya standartları ölçü olarak alındığı için bu yaşlar Türkiye koşullarına uygun değil.

Türkiye’de insanlar 12-13 yaşında çalışmaya başlıyor.

Yarı aç yarı tok,

Soğuk sıcak demeden mesai saati kavramına,

Hafta tatiline bakmadan çalışıp, açlık sınırının altında kazançla ömürlerini heba ediyorlar.

Bu şekilde çalışan bir insanın 60 yaşına kadar çalışmasını beklemek mümkün değil. Böylece yaygın tabirle mezarda emeklilik kaçınılmaz oluyor.

08.09.1999 öncesi sigorta başlangıcı olanlar açıklanan EYT koşullarında prim gün sayısı ve sigortalılık süresini tamamlamışlarsa yaş sınırı olmaksızın emekli olmaya hak kazanmış oldu.

Darısı 1999 dan sonra sigortalı olanların başına diyelim, aynı yaşlardaki kişilerle çalışma süresi yönünden ciddi farklılık olduğu kesin.

Mesela ben 1998 senesinde bir devlet okulunda vekil öğretmenlik yapmıştım. Ama o zamanlar MEB vekil öğretmenlere sigorta yaptırmıyordu. Dolayısıyla sigorta başlangıcım bulunmuyor. Sonrasında ise Şubat 2000 de sigorta başlangıcım olmuştu. Şimdi aynı yaşlarda olduğum pek çok akranım emekli olurken ben EYT den faydalanamıyorum.

Ayrıca bu işten faydalanan pek çok kişinin SGK girişi olmasına rağmen çoğunun fiilen çalışması yok. SGK girişinin emeklilik yaşına etkisi olacağını bilenler çocuklarını 18 yaşını doldurunca eşinin dostunun yanında SGK’lı gösterip SGK başlangıcını yaptırmışlar.

Şimdi EYT den faydalananların pek çoğu bu şekilde EYT li oldu. Hemen hepsi de çalışmaya devam edecekler.

Ne diyelim hem gerçekten mağdur durumda olup EYT düzenlemesi bekleyenlere, hemde piyangodan emeklilik hakkı kazananlara hayırlı uğurlu olsun…

Bu işe baş koyan ve umudunu kaybetmeyen EYT derneklerini ve Federasyon Başkanı Gönül Boran Özüpak’ı da kutluyorum.

Bir kadının azmi, mücadelesi, gücü ve inancı sayesinde milyonlar haklarına kavuşmuş oldular.

***

Gelelim İmamoğlu davasına… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun YSK üyelerine yönelik ‘tam da işte 31 Martta seçimi iptal edenler ahmaktır' şeklindeki basın demeci nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu üyelerine karşı hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilen davada adalete olan inancımız bir kez daha sarsıldı.

Kurul üyeleri şikayetçi bile değilken,

Ahmak sözcüğü ile ilgili hakaret olmadığı yönünde onlarca emsal karar varken,

Mahkemece uzun uğraşlarla(!) gerekçeli kararda “ahmak sözcüğünün, cümle içerisinde kullanılış biçimi ve yapılan vurgu dikkate alındığında, aptal, geri zekalı anlamında kullanıldığı” ve TCK 125. maddesinde tanımlı bulunan hakaret suçunun oluştuğu, aynı şekilde bu sözleri YSK üyelerine karşı kullanıldığı ve TCK 126. maddesi gereğince suçun muhatabının anlaşılabilir olduğu kanaatine varılmış olduğu” açıklanmıştır.

Bunca yıllık meslek hayatımda bu kadar “zorlama karar” görmedim desem yalan olur…

Maalesef FETÖ gitti ama taktikleri kaldı hatıra…

Hukukun ayaklar altına alındığı kişiye özel zorlama kararlar,

Hatta bu kararların üst mahkemelerde onandığını maalesef gördüm ve duydum hepiniz gibi şahit oldum…

Bu yüzden kararın hukuka uygun olmadığını tartışmaya gerek yok, inşallah istinaf mahkemesinden döner.

Lakin kaç gündür aklımda hep aynı dizeler;

“Başım belada!

Adamın biri vurulmuş sokakta,

Cebinde adresim bulunmuş...

Başım belada!

Tabancamı unutmuşum helada.

Nerden baksan tutarsızlık,

Nerden baksan “ahmakça!...”

(Alıntı :Yusuf Hayaloğlu)

SON DAKİKA HABERLERİ

Arzu Yalçın Diğer Yazıları