MİLLETİ BU HALE GETİRDİLER!

Cumhuriyet Halk Partisi “İkici Yüzyıla Çağrı” başlıklı vizyon toplantısını yaptı. O toplantıya Kocaeli’nden davetli olarak katılan tek basın kuruluşu idik...

Cumhuriyet Halk Partisi “İkici Yüzyıla Çağrı” başlıklı vizyon toplantısını yaptı.

O toplantıya Kocaeli’nden davetli olarak katılan tek basın kuruluşu idik, bununla da gurur duyuyoruz.

Gazetemizin muhabiri Merve Dişli ile birlikte İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin yolunu tuttuk.

Aracı bıraktığımız noktadan insanlar akın akın CHP’nin vizyon toplantısına doğru yürüyordu, biz de aralarına katıldık.

***

Yol boyunca CHP’liler kendi aralarında, az sonra yapılacak olan vizyon toplantısını yorumluyordu.

Hepsinin ortak noktası şuydu:

Birincisi: Hakikaten de CHP’liler iktidara geleceklerine ilk kez bu kadar inanmışlardı.

İkincisi: Ortak kanaatleri Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olduğu su götürmez bir gerçekti.

CHP’de herkes adayın Kılıçdaroğlu olacağına inanmış.

Ve eskiden olduğu gibi CHP’lilerin “Kılıçdaroğlu aday olursa kaybederiz” gibi söylemleri bir kenara bırakılmıştı.

***

CHP’liler her ne kadar lidere dayalı hareket etmeyen, biat kültürünü benimsemeyen bir parti olduklarını iddia etse de uzun yıllar masaya yumruğunu vuracak, kendilerini yönetecek birini aradı.

Kılıçdaroğlu’nun liderlik özelliklerinin olmadığı savunuldu.

İktidar ve ortakları Kılıçdaroğlu’nu küçümseyici hatta aşağılayıcı ifadeler kullanırken, CHP’liler oralı olmadı.

Çünkü Kılıçdaroğlu’ndan lider olmayacağını en başta kendileri sesli olarak dile getiriyordu.

Ama varılan noktada Kılıçdaroğlu sabırla, azimle, inançla en başta kendi yoldaşları olmak üzere, herkese nasıl bir lider olduğunu kanıtladı.

Adalet Yürüyüşü ile başlayan yükseliş öyküsü hızla artarak devam etti.

Cumhur ittifakının ülkeyi artık yönetemez hale gelmesine rağmen hala alternatif olamama sebeplerini fark ederek altılı masayı akıl etti.

O masanın en büyük paydaşlarından biri sayılan İyi Parti’yi meşrulaştıran lider olarak, oy oranına bakmaksızın CHP ile birlikte altı siyasi partiyi bir masa etrafında topladı.

***

Bunlar hiçte küçümsenecek başarılar değil!

İşte, bu hamleler Kılıçdaroğlu’nu önce lider, daha sonra potansiyeli en yüksek cumhurbaşkanı adayı yaptı.

Benim vizyon toplantısında gerek toplantının içeriği bakımından gerekse genel havadan edindiğim izlenim bu yönde.

Kemal Bey cumhurbaşkanı adayı olacak!

O konuşma, o strateji, o kurgu tam da buna hazırlıktı.

***

Toplantıyı iş insanlarının ve İstanbul ilçe Belediye Başkanlarının olduğu bölümden izledim.

Sahneye yakın olduğum için Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu ile olan mesafeli tavrı da dikkatimi çekti.

İmamoğlu biraz endişeli biraz sinirli biraz da hırslı gözlerle toplantıyı takip etti.

***

Kılıçdaroğlu açılış konuşmasını yapmak için davet edildiğinde yer yerinden oynadı.

Gençler “İKTİDAR” sloganıyla adeta salonu inletti.

Onca yıldır CHP Kurultaylarını veya büyük organizasyonlarını takip ederim, ben şimdiye kadar böyle bir inanmışlık böyle bir sahiplenme görmedim.

CHP’de gençler hep arka plana atılır, gençler de genç olduğunu unutup arka plandan bağlı oldukları ağabeylerine destek siyaseti yaparlardı.

Dolayısıyla o toplantıda ilk kez Kılıçdaroğlu ile gençler arasında direkt kurulan bir köprü olduğu fark ediliyordu.

Binlerce gencin oy kullanacağı seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun gençlere yatırım yaptığı her halinden belliydi.

Kaldı ki benim kanaatime göre bu seçimlerin kaderini gençler belirleyecek.

Kalıplaşmış oyların aksine hayata bambaşka çerçeveden bakmasını bilen yeni neslin kararları geleceğin Türkiye’sinde etkili olacak.

***

Diğer yandan;

CHP’nin vizyon toplantısı ile Erdoğan’ın vizyon toplantısını kıyasladığımızda aradaki fark bariz ortaya çıkıyor.

Erdoğan “BEN” derken, Kılıçdaroğlu “BİZ” diyor, ekip diyor.

Erdoğan hala daha maneviyatla ülkeyi düze çıkaracağını savunurken;

CHP akılla, bilimle, takım çalışmasıyla dünyaya rakip olmaktan bahsediyor.

Alt toplamda her iki taraf da soyut kavramlardan bahsediyor.

Ancak aradaki tek fark, CHP o soyut kavramları ete kemiğe büründürmek için 70 kişilik somut bir ekiple karşımıza çıkıyor.

En başta da çok tartışılan Jeremy Rifkin ile…

***

Rifkin’in vizyon toplantısının ilk konuşmacısı olarak seçilmesi dünyaya bir mesaj niteliğindeydi.

Zaten Kılıçdaroğlu toplantısının açılış konuşmasında üstü kapalı olarak, Rifkin ile ilgili eleştirilere “Kim ne derse desin” şeklinde cevap verdi.

O sözler en başta “Kapitülasyonları da ilan edersiniz” diyen Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’a idi.

Aslı Baykal demişken, ulusalcı bir babanın kızıdır evet ama kendileri halis muhlis ABD vatandaşıdır.

Orada doğmamıştır, bile isteye sonradan Amerikan vatandaşlığını tercih etmiştir.

Vatandaşı olmayı tercih ettiği ülkeden birinin CHP’ye Başdanışman olmasını eleştirmesi ne kadar da tezat, öyle değil mi?

Çok ulusalcıysan, çok milliyetçiysen ne diye Amerikan vatandaşı olursun?

İnsan bir sözü söylerken önce dönüp kendine bakar.

Ben ne kadar doğruyum da bu sözü ediyorum der.

Ta oralardan tweet atmak kolay.

Zor olan, sistem içerisinde kalıp mücadele etmektir.

Var mı böyle bir mücadele, hayır yok!

O zaman boş yapmayı bırakacaksınız.

***

Kimse CHP’nin ABD’den oradan buradan icazet almasından, dışarıdan kaynak getirmesinden memnun değil.

Ama ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki, dayanacak hal kalmadı ve artık ne olursa olsun diyor millet.

Hala daha enflasyonun bir puan aşağı inmesiyle övünen bir iktidar var başımızda.

Neymiş, 85 iken 84 olmuş.

Ve bunu enflasyonda düşüş olarak pazarlıyorlar.

Yolda 85 km hızla giden bir arabanın 84’e inmesi demek hızın düşmesi demek değil, çıkmanın durması demektir.

Ama öyle bir anlatıyorlar ki, sanırsınız enflasyon canavarını yerle bir ettiler.

Tüm bunları artık vatandaş yemiyor.

İktidar değişsin istiyor.

***

Bu istem uzun zamandan beri vardı ama halk, karşısında kendisine güven veren kimseyi bulamıyordu.

Bu anlamda CHP’nin açıkladığı vizyon tablosu seçmende epey bir kafa karışıklığı yarattı.

Bakın, CHP aldı götürdü, kesin iktidar olacak falan demiyorum!

Son hamleleriyle ancak ve ancak alternatif olma noktasına geldi diyorum.

AKP gitsin tamam da kime oy vereceğiz sorusu var ya hani?

O soru bir nebze de olsa cevap buldu.

***

Diğer taraftan;

Kılıçdaroğlu’nun bu stratejisinin ardından CHP’nin milli olmaktan çıktığını söyleyenler var.

Ya Allah aşkına neyimiz yerli neyimiz milli kaldı!

O tam bağımsız Türkiye masalının gerilerde kaldığını ne zaman idrak edeceksiniz?

Gerçekten de bizi bizim yönettiğimize inanan kaç kişi var?

Bu ülkede en sağcısı da en solcusu da dışarıdan vize almadan iktidar olabildi mi ki?

En temizi Ecevit bile…

Uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Ha Kemal Derviş, ha Jeremy Rifkin diyeyim, gerisini siz anlayın.

Acaba diyorum!

Bizi bunlara muhtaç edenlerin hiç mi suçu yok?

Epistemolojik kopuş yaşıyorum şu an.

Nerde dururum kim bilir (!)

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları