HAY SİZİN ADALETİNİZE…!

Bir çocuk gelir dünyaya. Dokuz ay karnında taşırsın, sancılar çekersin ama kucağına aldığında dünyalar senin olur. Gece uykunun en tatlı yerinde uyandırır, of...

Bir çocuk gelir dünyaya.

Dokuz ay karnında taşırsın, sancılar çekersin ama kucağına aldığında dünyalar senin olur.

Gece uykunun en tatlı yerinde uyandırır, of etmezsin.

Yorgun gelirsin eve, bir gülüşüyle tüm yorgunluğun geçer.

Ateşlenir elin ayağına dolaşır. Ayağına taş değsin istemezsin, gözünden sakınırsın.

Onun için gece gündüz çalışır çabalar, ona güzel bir gelecek sunmak istersin.

Evlattır onun adı, canından değerlidir.

Ne var ki sonra biri gelir, otoyolda gider gibi, D-100’de gider gibi yani sadece araçlara özel bir yolda seyir halindeymiş gibi basar gaza, gözünün önünde ezer yavrunu…

Öyle hızlıdır ki evladının üzerinden geçtikten 10 metre sonra anca durabilir.

*

Annesi ve babası olarak canın gitmiştir, yarım kalmışsındır, huzurun, yaşama sevincin, mutluluğun bitmiştir.

Gözünün önünden hiç gitmeyecek o acı görüntü vardır artık zihninde. Yavrunun küçücük bedenini toprağa verirken kendini de gömmüşsündür o mezara.

Bir nebze olsun vicdanına su serpilsin, evladına bunu yapan cezasını çeksin istemişsindir.

Kısacası sadece adalet istemişsindir.

Yargılayanlardan empati beklemiş, vicdan beklemişsindir.

Fakat bir darbe de oradan gelmiştir, evladını ezdikten 10 metre sonra durabilen şahıs, denetimli serbestlikle salıverilmiştir.

Evladın ve onunla birlikte siz kara toprağın altına girerken buna sebep olan kişi, elini kolunu sallaya sallaya gezmeye devam edecektir.

Allah aşkına, Adalet mi bu şimdi?

*

İzmit Yenidoğan Mahallesi Nurettin Paşa Caddesi’nde oyun oynarken bir anda yola çıktığı iddia ediliyor 3 yaşındaki Ertuğrul Poyraz Akbulut’un.

O sırada sokaktan hızla geçmekte olan araç, minik Ertuğrul Poyraz’ı önce yola savuruyor, sonra üzerinden geçiyor ve 10 metre sonra durabiliyor… Ve tüm bunlar baba Müslim Akbulut’un gözü önünde oluyor.

Elbette ki çocuğu ezen şahıs bunu kasıtla yapmadı, elbette ki onu bilerek bu hayattan koparmadı.

Ancak sokak arasında çocuklar oynar, bir anda yola çıkabilir…

Bu ihtimal hep vardır. Kedi, köpek de çıkabilir. Onlar da can taşıyor keza. Tüm bunları düşünerek ona göre hızını ayarlamalıydı sürücü, bunun bilincinde olarak sürmeliydi aracını.

Bu bir magandanın havaya ateş açması, yanlışlıkla birini vurması gibi bir şey.

Bunu kaza diye geçiştirebiliyor muyuz? Hayır, bunu yapan magandalar cezasını çekiyor.

Sokakta yapılmaması gereken hızın sonucunda bir çocuk ezilip ölüyor, buna nasıl kaza, kusur denebiliyor peki?

*

Bundan 10 yıl önce iş yerimden eve giderken benzer bir vaka yaşadım.

Sokak arasında olması gereken hız ile ilerlerken aracın önüne bir çocuk atladı.

Çocuk düştü ve iki tekerin arasında kaldı.

Yaptığım ani fren ile birlikte çocuğun kolları ve bacakları ezilmedi.

Şayet hızlı gitseydim araç durmayacak, muhtemelen küçücük çocuğun uzuvlarına zarar verecektim.

Arabayı durdurup indiğimde çocuğu aracın altından kendim çekip aldım.

Alnı kanıyor, hiç tepki vermiyordu.

O an dünyam başıma yıkıldı zannettim.

Çünkü neresine ne olduğunu anlayamamıştım.

Sarıldım, bir taraftan da ambulansı aramaya çalışım derken etraftan insanlar yetişti.

Çocuk dizimde öylece yatıyor ve ambulans bekliyoruz.

O anda dizimde yatan çocuk benim için sanki Barış’tı, Başar’dı yani kendi çocuklarımdı, hiçbir fark yoktu.

Ambulans gelip çocuğa müdahale etti ve hiçbir şeyi olmadığını söyledi.

Ufak tefek sıyrıklar dışında çocuk iyiydi ve korkudan ağlamaya başlamıştı.

Ekipler kontrol amaçlı çocuğu hastaneye götürdüler, ben ise asayiş şubede ifade vermeye gittim.

Ardından çocuğun adresine ulaştım ve akşamında evine gittim.

Çocuk yara bantları içinde sokakta oynuyordu.

Gördüm, sarıldım ondan defalarca kere özür diledim.

Özür hediyemi kabul ederse vicdanımın rahatlayacağını söyledim.

Arada sırada ziyaretine gelmek için müsaade var mı dedim.

Ailesi de olgun insanlardı.

Beni rahatlatmak için çaba sarf ettiler ama ben o çocuğun yüzündeki yaraları gördükçe kendime isyan ediyordum.

O çocukla bir gönül bağı kurmuştum, birkaç kez hep evlerinde ziyaret ettim.

Çünkü diğer türlü içim rahatlamıyordu, gece yattığımda, günün olmadık saatinde o kaza gözümde canlanıyordu.

Yani bir insanın canına zarar vermek inanılmaz kötü bir şeymiş.

Yaşadığım bu küçük kazanın ardından hep şöyle dua ettim:

“Allahım bir gün trafik kazası yaşayacaksam, ne olur benim yüzümden kimsenin burnu kanamasın.

Benim ecelim ondansa senden gelene amenna ama kaderimde kimsenin canını almayı yazma, bu korkunç bir şey” diye dua ettim.

Demem o ki, minik Ertuğrul’u ezen şahıs bundan sonra gün yüzü göremez, görmemeli.

İsteyerek yapmadı evet ancak o sokakta o hızla araç sürerek bir çocuğun canını aldığı için suçludur.

Ve bu şahıs cezasını çekmedikçe o ailenin acısı katlanarak büyümeye deva edecektir.

Sürücüyü aynı gün adli kontrol şartıyla serbest bırakan adalet mekanizmasının içerisinde yer alan herkese açık çağrımdır.

Öyle olaylar vardır ki kanunun ilgili maddesiyle bile örtülemeyecek kadar önem taşır.

Bir evladın canını alan bir insana sıradan trafik suçu işlemişçesine muameleyle hukukun boşluklarından yararlanarak ona özgürlüğünü geri vermeniz, körelmiş vicdanlarınızın eseridir.

Aynısını kendi çocuğunuza yapsalardı görevinizi kötüye kullanmak dahil ne gerekiyorsa yapar, ortalığı ayağa kaldırırdınız.

Allah sizi benzer acıyla sınamasın.

O trafik canisi belki de tekrar arabasına atladı, direksiyona oturdu, şöyle bir deniz kıyısına arabasını sürdü, zevki sefa içinde dolaşıyor,

Bir insanın canını aldığı halde nasıl serbest kaldığına kendi bile şaşırıp;

Kendince ADALETİN varlığına şükrediyordur.

Yazık ya, gerçekten yazık!

Hay sizin ADALETİNİZE, hay sizin olmayan VİCANINIZA…!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları