Tüm Soruların Cevabı Bende

Fom Kitap tarafından basımı yapılan ve Züleyha Ersingün’ün yazdığı “Tüm Soruların Cevabı Bende” kitabı sıcacık duygular bıraktı okur olarak bende. Mavisu...

Fom Kitap tarafından basımı yapılan ve Züleyha Ersingün’ün yazdığı “Tüm Soruların Cevabı Bende” kitabı sıcacık duygular bıraktı okur olarak bende. Mavisu Demirağ’ın çizimleriyle bütünlük kazanan kitapta arkadaşlık, dostluk, dayanışma, macera, doğa, dostluk, mahalle kültürü ve daha birçok şey var. En güzeli de torun ve babaanne sevgisinin doğa üzerinden anlatımı var. Soru soran, merak eden, araştıran çocuklar var hepsinden kıymetlisi ve güzeli. İşte o çocukların maceraları okur olarak sizi de sarıp sarmalıyor.

Taylan adındaki çocuk, ana kahramanımız ve vefat eden babaannesinin yerine eski bir konağın bahçesindeki manolya ağacını koyuyor dedesiyle birlikte. İçinde, İstanbul olan kitaplardan ayrıca elimdeki. İstanbul sevdalılarını az çok tanıyorum ve oldukça haklı yanları var ama bir yanım da keşke tüm özel ve güzel yerler bu kitaptaki konak gibi şanslı olsa diye geçiriyorum aklımdan. Ayrıca İstanbul sevdalıları kızmazsa ben de İzmir sevdalısıyım zaten. Neyse bu küçük ayrıntıyı bırakırsak yazarın da ifade etmeye ve bizlere hatırlatmaya çabaladığı şey; aslında güzel ve kıymetli olanın paraya ve hırsa karşı yenik düşme ihtimali. Mahalle kültürü, insanların birbirini tanıdığı, selamlaştığı, çocukların beraberce oynayabildikleri ve özgürce dolaştıkları sokaklar var kitapta. Kendi çocukluğuma gittim ve bu kültürü yaşamış olmakla nasıl da şanslı bir çocukluk geçirdiğimi düşündüm sayfalarda gezerken. Galiba kitapta bahsi geçen, kaybolan kültürel mirasa dair çağrışımları çekti beni en çok da. Torun ve babaanne arasındaki ince ve güzel bağ üzerinden anlatılan hikaye oldukça akıcı ve okuması keyifli. Taylan soruları çok olan ve hatta zaman zaman bu sorularla etrafındaki yetişkinleri yoran (!) bir çocuk. Araştırmayı seven Ayşe’nin mahalleye gelmesiyle güzel bir arkadaşlık da başlıyor ve sıradan olanın dışındaki ilişki ağları okur olarak bizleri çekiyor metne. Sorularına yanıtlar arayan ikili bilemedikleri yanıtlar için bolca araştırma yapıp detaylara dalıyorlar. Karşılarındaki en temel mesele ise, eski konağın satılacak olması ve yerine iş merkezinin yapılacağına dair söylentiler.

Her çocuğun hayatında ona dokunan birileri oluyor. Taylan’da da ona en çok dokunan ve sorularıyla mutlu olan kişilerden birisi dayısı. İşte aslında o eski konağı da Taylan’ın dayısının bir Yunan arkadaşı alıyor ve macera başlıyor. Anlatılar üzerinden Taylan’ı, mahalleyi ve İstanbul’u bilen yeni ev sahibi çocuklara bir oyun oynuyor. Leander adındaki yeni ev sahibinin ailesi aslında eski İstanbullulardan. Dolayısıyla anlatıların kendisini sardığı kişi bir şekilde hafızasındakilerin peşine düşüyor. Güzel bir kararla da, bu konağı aslına uygun olarak restore etme kararı alıyor. Böylece o konağın bahçesinde sayısız anısı olan çocuklar için de mutluluk zilleri çalıyor. Özellikle de manolya ağacının içinde olduğu bahçenin bozulmayacağını duyan Taylan için. Çok fazla şey geçiyor her sayfada aklımdan. Çocukluğunu bahçeli bir evde geçirmiş ve benzer şekilde sayısız anı biriktirmiş birisi olarak çok iyi biliyorum o bahçelerin insanı ve hayal dünyasını nasıl beslediğini. Aradan yıllar geçse de ansızın yolumu çocukluğumun geçtiği o eve ve sokaklara düşürebiliyorum hala. Geçtiğimiz gün aynı binada çokça çocukluk anısını birleştirdiğimiz ve bir aile gibi olduğumuz komşularımızdan birisi yine gitti o mahalleye ve resimler yolladı. İki tane çok güzel kavak ağacının olduğu yerde kocaman bir apartman resmi görünce duraladım hemen ve artık o ağaçları hafızamda ve birkaç tane karede göreceğim gerçeğiyle biraz üzüldüm. Tam da Taylan’ın dediği gibi bazen o eski fotoğraflar da aslında bize olanı göstermez. Aslına yakın neyse, ne ile ilişkilendirdiysek işte o besler hayal dünyamızı. Dolayısıyla kitaptaki o manolya ağacının kurtulmuş olması ve aynı yerinde kök salmaya devam edecek olması harika geldi bana. Yine istendiği zaman altında oturup, dallarına bakabilmek ve gölgesinde serinleyebilmek de okur olarak bile içimi açtı. Su gibi akan bir kitap en öz hali ile aslında, bakmayın siz bunca yazdığıma. Yine de insan; kitabın sebep olduğu çağrışımlardan, kişinin kendisinde kalanlardan bahsetmeden geçemiyor işte. Kim bilir başka başka neler bırakacak başka okurlarda.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları