Psikolojik tedavi gören öğretmen okulda kriz geçirdi
Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şube Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada psikolojik tedavi görmekte olan ve daha önce bu nedenle müfettiş incelemesi geçiren öğretmenin öğrencileriyle birlikte Atatürk aleyhine suç işletmesiyle ilgili olarak ilgili kurumların sorumlu olduğu ifade edildi.
Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şube Yürütme Kurulu tarafından gerçekleştirilen açıklamada, “TBMM’de görüşülmekte olan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile birlikte öğretmenlere yönelik artacak hak gaspları, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırma adımları, güvencesiz ve esnek çalıştırma ortamını büyüterek öğretmen emeği sömürme, girişimleri, öğretmenliği statülere bölerek eşit emeğe eşit ücreti ortadan kaldırarak kendi içinde sınıfsal ayrım yetmezmiş gibi statüsel ayrımla emekle birlikte ekmeği de bölme teşebbüsleri ve güvencesiz çalışma koşullarını ivmelendirerek ÖMK ile birlikte mülakat sistemini kendi siyasi iktidarının tekeline bağlayan AKP iktidarı bir rejim sorunu haline gelmiştir. MEB Bakanı Tekin ise Kanun teklifinde öğretmenlerimizin yaşayacağı travmaları ve bozulan psikolojilerini ise hiç hesaba katmamıştır.
“EĞİTİM SİSTEMİNİ KADÜK BIRAKMAKTA”
Eğitim Fakültelerinden mezun öğretmenleri atamayarak işsiz bırakan,
Eğitim Fakülteleri yerine Milli Eğitim Akademesi’yle bilimsel
yöntem yerine, iktidarının anti-laik eğitim modelini uygulayacağını
açık bir şekilde ortaya koyan ve yaklaşık 600 günden beri atamasını
yapmadığı öğretmenler nedeniyle eğitim sistemini kadük
bırakmaktadır. Özel okul öğretmenlerinin emek sömürüsünü ise
uyguladığı politikalarla büyütmektedir. 100 yıl Maarif Modeliyle
eğitim gerileten, Kamuda Tasarruf ve İşgücü Uyum Programı ile
okulları pislik içinde bırakan AKP iktidarı, MESEM ile çocukları
sömürü çarklarına teslim etmekten geride de durmamaktadır. Çünkü
AKP iktidarı ileriyi görmeyen, gerici bir iktidardır. Yaşatılan tüm
bu süreçler eğitim sistemini kamunun ihtiyaçlarına göre değil,
piyasanın kar hırsına teslim etmeyi de kendine görev edindiğini
bizlere sürekli göstermektedir.
“EKONOMİK KRİZİ GÖRMEZDEN GELİNİYOR”
Tüm bu koşullar altında öğretmenlerin akıl ve ruh sağlığının nasıl
etkileneceği ise Bakan’ın sadece baktığı ama göremediği bir kriz
ortamının da habercisi olmaktadır. Oysa Finlandiya başta olmak
üzere birçok Avrupa ülkesinde öğretmenler ne KPSS ve ne de
Mülakat’a tabi tutulmadan mezuniyet sonrası doğrudan öğretmenlik
görevine atanmaktadır. Unutmamalıdır ki; Öğretmen bir insandır ve
her canlı gibi başta memleketinde olmak üzere, evinde ve işyerinde
yaşayacağı sorunlar çalışma hayatına da yansımaktadır.
Öğretmenlerimizin yaşadığı ekonomik krizi görmezden gelerek, elinin
tersiyle bir kenara iten AKP iktidarı; toplumu böldüğü gibi
öğretmen-veli-öğrenci arasındaki ilişkiyi CİMER ve 147 hattına
dayalı şikayetlerle uygulamaktadır.
“SIKINTILARININ İSE ÜSTÜNÜ ÖRTMEKTE”
Bunlar yetmezmiş gibi İl/ İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve Okul
idaresine sürekli şikâyet edilen öğretmene tüm bu durumları bir
sopa gibi kullanmaya da devam etmektedir. 6331 sayılı İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği Kanunu’nu kamuda uygulamayarak, memleket meselesi
olan kamuyu âtıl bırakmakta ve kamu çalışanların fiziksel ve ruhsal
sağlık sıkıntılarının ise üstünü örtmektedir. Öğretmenlerin belirli
periyotlarla kontrol muayenesi ve destek tedavisine ihtiyaç
duyacağını görmeyen AKP iktidarı ve onun Bakanları; öğretmenin bu
konuda meslek hastalığına evrilebilecek psikolojik tahribatını ise
işleyen bir robot olarak gördüğü öğretmenin sırtına yüklemektedir.
Oysa gelişmiş ülkelerde uygulanan tek bir kontrol ve denetim aracı
olan bu hususu ülkemizde ya unutulmuş ya da ‘bizim
öğretmenlerimizin psikoloji bize bile dayanır’ düşüncesiyle kendi
başına bırakılmıştır.
“ÖĞRENCİSİNE ZARAR VERECEK BİR BOYUTTA”
Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde bulunan Mevlâna İlkokulu’nda bir
öğretmenin yaşadığı /yaşatıldığı sorunda tam da bu konuyu bir kez
daha kamuoyunun gündemine sokmuştur. Uzun bir dönemdir psikolojik
tedavi görmekte olan ve daha önce bu nedenle müfettiş incelemesi
geçiren öğretmen dün ise 5816 sayılı kanuna muhalefet etmek eylemi
nedeniyle açığa alınmıştır. İlgili öğretmenin psikolojik tedavi
görmekte olduğu ve dün okulda atak geçirerek; kendisi yetmezmiş
gibi öğrencilerine de bu suçu işleterek açığa alındığı bilgisi
paylaşılmıştır. Burada sorulması gereken ilk soru ise yukarıda da
ifade ettiğimiz; kamuda uygulanmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinin yaratacağı sorunlarla birlikte, daha da önemlisi
öğretmenimizin çevresindeki bir meslektaşı veya öğrencisine zarar
verecek bir boyutta yaşadığı psikolojik sağlık sorununun geçmişte
yapılan inceleme sonrasında ‘yeterli tedavisini tamamlamadan’
mesleğe nasıl tekrar geri döndürüldüğü soruna kimin yanıt
vereceğidir.
“MEMUR OLAMAYACAĞI TANIMLANMIŞ”
Bir diğer yandan Anayasa’nın 48-A maddesinin 7. fıkrasında açıkça
kimlerin memur olamayacağı tanımlanmış ve bunlar arasında ‘görevini
devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak’
maddesini ise görmezden gelmektedir. 657 sayılı kanunun memur olma
sıfatına haiz olup olmadığı il/ilçe milli eğitim müdürü tarafından
veya okul idaresi tarafından kontrol edilmeye ve sürecin takibi
yapılıp, yapılmadığı ivedilikle kamuoyuna bilgi verilmek suretiyle
yanıtlanmalıdır. Çünkü 5816 sayılı kanuna muhalefet suçunu işleyen
ve öğrencilerine işleten bir öğretmenin bu sürece kadar ulaşması
münferit bir olay olarak tanımlanmayacak kadar büyük olup; doğrudan
ilgili bölgedeki kamu idaresinin de nedendir bilinmez görmezden
geldiği bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir.
“MÜDÜR TARAFINDAN GÖRMEZDEN GELİNDİ”
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak ÖMK yerine; 1966
yılında ILO ve UNESCO ortak kararı olan ‘Öğretmenlerin Statüsü
Tavsiyesi’ uygulansaydı; bu ve ileri de artarak devam edeceğini
düşündüğümüz cinnet geçirme ve psikolojik travma vakaları
olmayacaktır. Eğer ÖMK geçerse bu süreç öğretmenin kendisine,
meslektaşına, öğrencisine veya çevresindeki bir yakına zarar
verecek toplumsal bir yıkıma doğru sürükleyecektir. Uzun bir
dönemdir ruhsal sağlık problemi yaşayan ilgili öğretmenin ilgili
idare ve ilçe milli eğitim müdürü tarafından görmezden gelinerek,
eğitim vermesine devam ettirilmesi sorgulanması gereken bir
konudur. Bir öğretmenin derste ülkenin kurucu değerlerine aykırı
davranışına karşı sadece öğretmenin açığa alınması yeterli
değildir. Çünkü bu olay münferit değil, birbirleriyle illiyet bağı
olan ve kurumların aldığı kararlarla ilgili kamu idaresi de
sorgulamaya ve açığa almaya kadar merkezi bir incelemenin gerekli
olduğunu bizlere göstermektedir.
“NEDEN GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMAMIŞTIR?”
Ayrıca aşağıdaki soruların Milli Eğitim Bakanı tarafından kamu
vicdanının rahatlatmak için yanıtlanmasını gerekmektedir. Olayın
Önlenebilirliği: Öğretmenin daha önce geçirdiği psikolojik krizler
bilinmesine rağmen neden gerekli önlemler alınmamıştır? Bu konuda
idarenin ve ilgili yetkililerin sorumluluğu nedir? Öğretmenlik
Meslek Kanunu'nun Psikolojik Etkileri: Yeni Öğretmenlik Meslek
Kanunu’nun öğretmenlerin psikolojik sağlığı üzerindeki etkileri
yeterince değerlendirilmiş midir? Kanun bu tür psikolojik
sorunların önlenmesi için yeterli önlemler yerine kanun teklifinde
76 farklı yerde tanımlanan disiplin hükümleriyle cezalandırılarak
mı öğretmenlerimizin psikolojisinin düzeltileceğini
düşünmektesiniz? Destek ve Rehabilitasyon: Psikolojik sorunlar
yaşayan öğretmenlere yönelik olarak ne tür destek ve rehabilitasyon
hizmetleri sunulmaktadır? Mevcut sistem bu konuda yeterli mi? Bu
konun işçi sağlığı ve iş güvenliği kanununun kamuda uygulanmaması
bir eksikli midir? Periyodik Sağlık Kontrolleri: Öğretmenlerin
periyodik sağlık kontrolleri neden ihmal edilmektedir? Bu tür
kontrollerin düzenli olarak yapılması konusunda hangi adımlar
atılmalıdır?” diye belirtildi.