Kongar ve Kalkandelen Sınıf Okulu’nda ders verdi

Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi tarafından düzenlenen Sınıf Okulu’nun bu haftaki konuğu gazeteci-yazar Prof. Dr. Emre Kongar ile gazeteci-yazar Zülal Kalkandelen oldu.

CHP Gebze İlçe Binası Konferans Salonu’nda gerçekleşen programa CHP Kocaeli İl Eğitim Sekreteri Turgay Seyis, CHP Gebze İlçe Başkanı Gökhan Orhan, Darıca İlçe Başkanı Hüseyin Cihan Özaltan, Gebze Belediyesi Eski Başkanı Mehmet Emin Akın, CHP Çayırova İlçe Kadın Kolları Başkanı Şengül Honca Çiftçi, Darıca İlçe Kadın Kolları Başkanı Sultan Ekinci, EMEP Partisi Gebze İlçe Başkanı Yusuf Akar, Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şube Başkanı Doç. Dr. Savaş Karabulut, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Gebze İlçe Temsilciliği Yürütme Kurulu Başkanı Tanfer Yeşiltepe, CHP Gebze Belediyesi Meclis Üyeleri Ahmet Kadı, Engin Sözbir Gülcan Aksu ve çok sayıda kişi katıldı.

“FİİLİ OLARAK EĞİTİME MÜDAHALE VAR”
İlk olarak moderatör Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi Yürütme Kurulu Üyesi Remzi Kaya konuşarak, “Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri’nin katkılarıyla hazırlanan sınıf okulu eğitim programına katılan herkese teşekkür ediyorum. Son süreçle ilgili olarak gelişmeleri görüyoruz. Fiili olarak eğitime müdahale var. Bu müdahaleye karşı direnç göstermenin ve bu gerici yapılanmaya dur demenin zamanı geçmiştir. Şiarımız emeğin dili, dini, ırkı, mezhebi, cinsiyeti, renk ve etnik kökeni arasında bir ayrım yapmadan üretilenlerin yönetime sahip oldukları bir yaşamı inşa için mücadeleye devam etmeleridir. 20 yıllık bu süreç sonrasında yeni bir yaşamın mümkün olduğunu söyleyerek ayağa kalkma zamanıdır. AKP iktidarının birçok özelliğini biliyoruz.

“EĞİTİM OLMADAN AHLAK OLMAZ”
Ama ısrarla, eğitimle ilgili talepleri gün yüzüne daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Okullarda artık şalvarlı, takkeli şahıslar öğrencileri ders vermeye başladılar. Yine AKP'nin iktidarının gerici anti laik bilimden yoksun, diyanetin eğitmen dahil olduğu bir süreci üremeye ant içtikleri yüzüncü yıl tarih modelinin eğitimde neler götüreceği ve neler getireceği de kamuoyunun gözleri önündedir. Israrla eğitime saldırmalarının tek bir nedeni var. Bizim için en büyük ahlak eğitimi kendisidir. Eğitim olmadan ahlak olmaz. Bunlar var olan ahlakı eğitim üzerinden uygula alanına sokmaya çalışıyorlar. Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi olarak Sınıf Okulu’nun ilk dersini 14 Eylül’de başladık. Bugün de değerli iki isim olan Prof. Dr. Emre Kongar ve Zülal Kalkandere’nin katılımıyla ikinci dersimizi yapıyoruz” dedi.

“15-16 HAZİRAN RUHUNU TEKRAR YAKALAYABİLMELİ”
Remzi Kaya’nın ardından Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şube Başkanı Doç. Dr. Savaş Karabulut da, “Burası işçi sınıfının okulu. Gebze 15-16 Haziran işçi direnişinin başladığı bir kenttir. Bu kent tarihine yakışır bir şekilde işçi sınıfının mücadelesine öncüsü olma karakterine sahiptir.
O yüzden de sadece 50 yıl önce başlatılan bu Gebze işçi sınıfı direnişinin tekrar başlaması için de aslında bu sınıf okulunun bölgedeki tüm emek ve demokrasi güçlerinin, bölgedeki cumhuriyetçilerin, bölgedeki işçilerin, iş sendikalarının, memur sendikalarının ortak bir şekilde mücadele altında birleşmesi ve 15-16 Haziran ruhunu tekrar yakalayabilmesi için bu sınıf okulunu yapmayı planladık ve hayata geçirdik. Ekmek için, hürriyet için, iş için, aş için, ortak bir şekilde mücadele etmek için bu sınıf okulunu hayata geçirdik. O yüzden de işçiler safları sıkılaştıracaksa buradan başlayacaklar. Mücadele alanında safları sıklaştıracaklar” diye konuştu.

“ TÜRKİYE NE DEMOKRATİK NE LAİK BİR DEVLET”

Yapılan konuşmaların ardından Gazeteci-yazar Zülal Kalkandere Devrim ve Karşı Devrim-Yüzüncü Yılında Laiklik konusunda konuşarak, “Gebze’ye ilk kez geldik. Öyle bir dönem ki laikliği kaybettiğimiz bir dönem. Türkiye bugün ne demokratik ne laik ne de sosyal bir devlet. AKP’nin yıkımı öyle büyük ki demokratik mücadelenin topluca yapılması gerekir. Laikliğin genel anlamda ne olduğu ve Türkiye’de AKP’den önce de laikliğe neler yapıldığını ifade etmek isterim. Laiklikle ilgili olarak bir karışıklık sadece siyasilerde var. Öncelikle kavramın kaynağına bakınca Yunanca’dan geliyor. Bu kavramın çağdaşlaşma ve devrimcilik kavramıyla yakın anlamlı. Laiklik bir çağdaşlaşma ve düşünce sistemi. Ülkenin referanslarını dinden almayarak yönetmesi ve hukuk kurallarının insanlar tarafından yazılmasıdır. Laikliğin olmadığı bir ortamda demokrasinin de olması mümkün değil. Laikliğin din ve devlet işlerinden ayrılması doğru ama yeterli değil. İnanmayanların da inancını da koruma altına alır.

“AKP ARTIK BİR KARŞI DEVRİM TARİKATIDIR”
Laikliğin ortaya çıkmasının temel ilki nedeni var. Bunların birbirinde farklı toplumların barış içinde yaşaması. Yeni çıkan sorunlara yönelik bilimsel çözüm bulunması. Bunun Müslüman ülkelerde sağlanması çok önemli. Laiklik sürekli olarak çarpıtılıyor. İnanmayanların da inanmama özgürlüğünü koruma altına alınmalı. Türkiye’de tepeden bir laiklik geldi gibi yaklaşımlar var. TBMM’nin açılması laikliğe giden ilk devrimdir. Cumhuriyetle egemenlik kayıtsız şartsız millete verildi. Bunlar olmazsa zaten laiklik olmazdı. Bugün tarikat ve cemaatler tüm iktidarı sarmış durumda. Türkiye’de karşı devrim 1950’lerde değil çok daha önceden başladı. İlk meclisten itibaren bu karşı devrim başladı. Sağ partilerin içinden çıkanlar laikliği dinsizlik gibi göstermeye çalışıyorlar. Tarikat ve cemaatlerin önünün açılmasının nedeni emperyalizmdir. AKP bir tarikatlar ve cemaatler koalisyonu olarak iktidara gelirken bugün AKP artık bir karşı devrim tarikatıdır” dedi.

“GEBZELİLERİ VE BU SALONDAKİLERİ KUTLUYORUM”
Gazeteci-yazar Prof. Dr. Emre Kongar da İşçi Sınıfını İnançla ve Kimlikle Aldatmak konularında, “Gebzelileri ve bu salonda olanları ve tüm STK’ları kutluyorum. Ben teşekkür etmem tebrik ediyorum. Zülal Hanımı dinlerken çok güzel bir cümle kullandı. Özal dönenimde neoliberalizm dinle birleşip işçiyi ezdi dedi. İlk insanlar toplayıcılıkla hayatını sürdürüyor. İnançları ise pagan. Sürüler halinde yaşıyorlar. Reislik en ilkel yönetim biçimidir. Ardından tarım devrimi oluyor. Ekip biçmeyi öğreniyor. Toprak değer kazanıyor. İnsanlığın nasıl geliştiğini anlamadan işçilerin neoliberalizm ezildiğini anlayamayız. Yerleşik hayatla birlikte dinler oluyor. Padişah yer yüzünde Allah’ın temsilcisi. Savaşlar toprak ve din adına yapılıyor. En belirgin bizim dinimizde Sünnilik ve Alevilik var. Bu mezhepler neden çıkıyor? Halife kim olacak diye. Daha sonra sanayi devrimi olup köylüler işçi oluyor. Kavga bu sefer hammadde adına çıkıyor. Günümüz bilişim devrimi.

“İŞÇİLERE VE DEMOKRATLARA BUNLARA ANLATACAĞIZ”
Bilişim devrimi sürüden gelen kimlik ne olursa olsun eşittir. Soğuk savaş Türkiye’de sınıf bilinci ve laikliği bitirdi. Her yıl üretim dönemi yeni üretim dönemiyle birlikte yeni kimlik getiriyor. Ama eski kimliği yok etmiyor. Türkiye’de Demokrat Parti’nin iktidarı gelmesiyle yeşil kuşak, tarikatları ortaya çıkaran, Atatürkçülüğü ezen bir yapı ortaya çıktı. Dolasıyla işçilere ve demokratlara bunlara anlatacağız. Her kim ki kimlik üzerinden siyaset yapıyorsa ona oy verme diyeceğiz. Türkiye’de de işçi sınıfı böyle baskılanıyor. İşçi sınıfı bilinci ve kimliğinin bastırılması ve aldatılmasıdır demagojidir” diye belirtti. Yapılan konuşmaların ardından gazeteci-yazar Prof. Dr. Emre Kongar ve gazeteci-yazar Zülal Kalkandere katılımcıların sorularını yanıtladı.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber