Deprem Farkındalık ve Anma Koşusu Gebze’den başladı
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyonu tarafından 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 25’nci yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirilecek olan Deprem Farkındalık ve Anma Koşusu Gebze’den başladı
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 25’nci yıldönümü vesilesiyle
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyonu tarafından Deprem Farkındalık ve
Anma Koşusu bugün Gebze’den başladı. Koşu öncesi TMMOB Gebze
Bileşenleri tarafından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Gebze İlçe Temsilciliği Yürütme
Kurulu Başkanı Tanfer Yeşiltepe yaparak, “Tarihimizin en yıkıcı
depremlerinden biri olan 17 Ağustos depreminin üzerinden tam 25 yıl
geçti. 20 binden fazla yurttaşımızın hayatını kaybettiği, 50 binden
fazla kişinin yaralandığı, yüzbinlerce yapıyı yerle bir eden 17
Ağustos Depremi’nin 25. yılında kaybettiklerimizi bir kez daha
özlemle anıyoruz.
“BENZER ACILARI YAŞIYORUZ”
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden bugüne geçen çeyrek asırda,
üzülerek görüyoruz ki; meydana gelen depremler ve diğer doğa
kaynaklı afetler sonucunda yaşanan can kayıpları, sosyal ve
ekonomik travmalar siyasal iktidara hiçbir şey öğretmemiştir.
Hepimizin hafızasına kazınan Büyük Marmara Depreminin ardından,
2003’te Bingöl’de, 2011 Van’da, 2020’de Elazığ-Sivrice ve İzmir’de
ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve 20 Şubat 2023
Hatay depremlerinde de benzer acıları tekrar tekrar yaşadık,
yaşıyoruz. Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet
yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat
çeken açıklamalara itibar edilmemiş, yıllar süren çalışma ve
raporlar göz ardı edilmiştir.
“BİLİMSEL İLKELERE UYULMADI”
Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan
felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Ancak
görüyoruz ki hiçbir ders çıkarılmamış. Şimdiye kadar Marmara,
Elâzığ, Van, İzmir depremlerinin ardındandın karşılaştığımız
manzara değişmedi. Kentleşmenin ve planlamanın bilimsel ilkelerine
uyulmadı. Bugün Hatay’da, Kahramanmaraş’ta yaşanan da böyledir. 11
ilimizi etkileyen 6 Şubat depreminin ardından da benzer hatalar
ısrarla yapılmaya devam edilmektedir. 6306 sayılı yasa kapsamında
Bakanlıkça resen belirlenebilen rezerv yapı alanı uygulamasıyla;
milyonlarca yurttaşımız hem yerinden edilmekte hem de güvencesiz
konutlarda yaşamaya mahkum edilmektedir. Bu açıkça keyfi ve plansız
bir uygulamadır.
“POLİTİK TERCİHİN ÜRÜNÜDÜR”
Kar hırsıyla kentin değerli arazilerine, zeytinliklerine rezerv
alan kararı çıkarılarak verilen imar izinleri, coğrafi riskler göz
ardı edilerek kurulan şehirler, plansız-çarpık kentleşme ve
mühendislik hizmeti almayan yapılar yurttaşlar için büyük bir
tehdittir. Her kent kendi doğal, kültürel, coğrafi ve tarihi
mirasıyla korunmalıdır. Devletin asli sorumluluğu tüm
yurttaşlarımızın güvenli ve sağlıklı bir kentte yaşamasını
sağlamaktır. Çok iyi biliyoruz ki bilimi, planlamayı ve denetimi
dışlayarak, insan hayatının, doğanın ve çevrenin ranta kurban
edilmesi, ısrarlı ve bilinçli bir politik tercihin ürünüdür. Çeyrek
asırlık bir yıkımın ve acının ortasında bir kez daha iktidara
sesleniyoruz; Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar,
üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir
anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Yapılaşmadan kaynaklanan
risklerin bertaraf edilmesi için çağdaş bir ‘risk yönetim’ sistemi
oluşturulmalıdır.
“DENETİM SÜRECİ MODELİ BENİMSENMELİ”
Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı
işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını
sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci
modeli benimsenmelidir. Kentsel rant için değil, depreme hazırlıklı
şehirler kurabilmek için imar planları oluşturulmalı, parsel
bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar ve su
havzaları dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılmamalıdır.
Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumlar mutlaka devreye
sokulmalıdır. Büyük beklentilerle hazırlanan Ulusal Deprem
Stratejisi ve Eylem Planının gerekleri yerine getirilerek; başta
okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanteri
çıkarılmalı, mevcut yapılar hasar görebilirlikleri ve riskleri esas
alınarak gruplandırılmalıdır.
KOŞUCULAR GÖLCÜK’E KADAR KOŞACAK
Depremlerde can kayıplarının önlenmesi için izlenmesi gereken tek
yol, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin bilimsel-teknik
doğruların ışığında kamucu bir yaklaşımla uygulanmasıdır. Afetlerin
zararlarının en aza indirilmesi için bilimsel ve teknik
gereklilikler ikirciksiz olarak uygulanmalıdır. Doğup büyüdüğümüz
topraklar ve yurttaşlarımız bunca acıyı hak etmiyor.
Bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak verin!” dedi. Yapılan
basın açıklamasının ardından Deprem Farkındalık ve Anma Koşusu için
beş koşucu Gebze’den koşmaya başladı. Koşucular Gölcük’e kadar
beşer kişilik gruplar halinde koşarak depreme dikkat
çekecekler.