"Cumhurbaşkanı deprem günü bizlere hesap sordu!"
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki Gölcük Merkez Mahallesi 1. Etap Temel Atma Töreninde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem günü neler yaptıklarını sorarak kendilerinden hesap sorduğunu söyledi
Gölcük Merkez Mahallesi 1. Etap Temel Atma Töreni bugün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin katılımıyla gerçekleşti. Açılışa Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, AKP Kocaeli Milletvekilleri Veysal Tipioğlu, Sami Çakır, Cemil Yaman, MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, AKP Kocaeli İl Başkanı Şahin Talus, Gölcük Belediyesi eski Başkanı Mehmet Ellibeş, KOÜ Rektörü Nuh Zafer Cantürk katıldı.
"MEHMET BAŞKANA TEŞEKKÜR ETMELERİ TAKDİRE ŞAYAN"
Programda konuşan Bakan Özhaseki şunları söyledi: “Bugün burada uzunca bir dönemdir emek verilen konutlarımızın temel atma merasiminde birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum. Allah utandırmasın. Bir an önce kazasız belasız bir inşaat dönemi. Sonra da sahibi kardeşlerimizin içerisinde huzurla oturmalarını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Evet hakkı teslim etmek güzel bir şey. Bazen belediye başkanlarının yaptıkları geçmişte çabuk unutulur. Sonraki gelen onun hiç adından hayırla bahsetmez. Ama burada bir vefa örneği gösterilerek Mehmet Bey'e teşekkür etmeleri, yeni başkanımızın, büyükşehir belediye başkanımızın takdire şayan bir şeydir. Ellerine sağlık. Allah emeklerini de zayi etmesin diye ben de dua ediyorum ki yıllardır tanışırız.
"10 YERDE KENTSEL DÖNÜŞÜM VAR"
Zaten bir taraftan da ben Kocaelili sayılırım. Hanımım buralı Barbaros Hayrettin mezunu. Bizimkiler hep buradalardı zaten. Yazlarımız da burada geçerdi. Kendi memleketimdeyim diyebilirim. Ve bakanlığımızın burada birçok işi var. Biraz önce beraber oturduk, ders çalışmak için değerli başkanımla. Herhalde en az on yerde kentsel dönüşüm proje Var. On yerde millet bahçesi projemiz var. Asıl önemlisi de Marmara Denizi'nin dip çamurunu temizleme faaliyetimiz var. Ben seksenli yıllardan itibaren geldiğimde artık yavaş kopmaya başlamıştı Marmara Denizi. Özellikle doğum baseninde başlayan o koku hakim olmaya başlamıştı. Balık çeşitleri de iyice azalıyordu. Dipteki çamurlar oradaki hayatiyete son verdiği için oksijen kalmadığından dolayı yukarıya doğru canlı hayatın tamamını perişan ediyordu. Büyük bir proje. Yaklaşık 1,5 milyarlık bir proje. Başladık. Devam ediyor temizliyoruz inşallah. Birkaç seviye kalmadan Marmara'nın o eski güzel halini inşallah hep birlikte göreceğiz.
"ŞEHİRLER İNSAN HAYATINA BENZER"
Değerli kardeşlerim şehirler aslında canlı organizmalar. Onları taşla topraktan ibaret görmek doğru değil. Zamanında hepimizin iptal ettiği şehirlerle ilgili özellikle şehirlerimizin medeniyetin doğduğu yerler olarak tarif etmesi hakikaten bizim için düstur olabilecek bir sözdür. Bir başka bilim adamı da şehirleri daha çok insana benzetir. Eğer insan kendisine iyi bakar ve alması gereken gıdaları alarak hayatını devam ettirip de uzun süreler yaşar. Ve çoğu hastalıklardan da emin olur gibi bir tespitle şehirlerimizi insan hayatına çok benzetir. Eğer siz şehirlerinize bakarsanız, ihtimam gösterirseniz, oradaki bakımı eksik etmezseniz o şehirler gerçekten ileriye doğru çok varlıklı bir şekilde devam ederler. Ama o ihtimamı göstermezseniz Allah korusun. Yavaş yavaş gerilemeye başlarlar.
"KOCAELİ’DE UYUM GÖRÜYORUZ"
Güzel bir sözde bir şehrin geleceği oradaki yerel yöneticilerin ufuklarıyla doğru orantılıdır. Yerel yöneticiler kendi Aralarında uyumlu, barışık, düzgün projeler ortaya koyuyor. Hep birlikte bu projelere sahip çıkıyor. Ve risk alarak o projelerin peşinde koşuyorsa o şehirlerin geleceği aydınlık. Değilse affedersiniz birbirlerinin ayağının altına karpuz kabuğu koymaya başlıyorlar. Siyasiler bir tarafa çekiyor. Yerel yönetim bir tarafa Valilik bir tarafa. Askeriye bir tarafa çekiyorsa o şehirlerin işi iyice zorlaşır. Çok şükür Kocaeli'de uyum görüyoruz. Birliktelik görüyoruz. Güzellik görüyoruz. Inşallah bunun neticesinde şehrimize bir fayda olarak döner diye düşünüyorum. Değerli kardeşlerim Özellikle bir konunun altını burada çizmem lazım. O da şu üzerinde yaşadığımız bu güzel Anadolu coğrafyası dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak ifade ediliyor. Mezopotamya ve Anadolu coğrafyası. Insanların topluca yaşadığı en eski iki yerleş Bu arada cennet gibi de bir vatana sahibiz. Ancak bir dezavantajımız var. O da yerin altı çok hareketli. Bu hareketliliği bilerek hareket etmemiz lazım. Şunu çok net söyleyebiliriz. Türkiye bir deprem ülkesi.
"SENEDE 2-3 YIKICI DEPREM YAŞIYORUZ"
Özellikle birinci derecede ve ikinci derecede bulunan çok riskli bölgelerimizi yüzeysel büyüklüğü topraklarımızın yüzde altmış altısı. Nüfusumuzun da yüzde yetmiş bu bölgelerde yaşıyor. Himalayalardan başlayarak alplere doğru uzanan hatta en riskli beş ülke sayılıyor. Birisi de Türkiye. Her aşamada her halükarda bizim bu gerçekliği bilerek hareket etmek gibi bir zorunluluğumuz var. Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde denizlerimizde ve karada altı ve üzerinde şiddette yıkıcı deprem diye tarif ettiğimiz deprem sayısı 226. Yani neredeyse senede iki veya üç tane yıkıcı deprem yaşıyoruz Bu üzerinde yaşadığımız para parçasında ise son yüzyılda meydana gelen altı üzerindeki deprem sayısı da artmış. Toprağa verdiğimiz canlarımızın sayısı yüz otuz bin. Maddi hasar söylemeye bile dilimiz varmıyor. Böyle bir tokat Paçasını yaşarken bizlerin mutlaka ve mutlaka bu gerçekliği bilerek hareket etmesi, konutlarımızı, iş yerlerimizi buna uygun şekilde yapmamız gerekiyor.
"YENİ YASALAR YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Özellikle üç bölge çok hareketli ve bu üç bölgede yaşayan insanlarımızın da pür dikkat bir şekilde hayatını sürdürmeleri lazım Birisi Kuzey Anadolu Fay Hattı. Neredeyse Van Gölü'nden başlayarak Karadeniz'in elli yüz kilometre daha güneyinden devam eden ve İstanbul açıklarında denize kadar uzanan hattı kastediyorum. Yüzyıllar boyunca belirli aralıklarla buralarda kırıklar devam ediyor. Ve o yer hareketliliği hiç dinmek bilmiyor. Ikincisi de aynı bölgeden doğuya doğru uzanan ve geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş depremi olarak adlandırdığımız bölge. Şimdi İstanbul'un açıklarına gelmiş. Denizde bekleyen bir tek tehlike için hepimizin seferber olması lazım. Bundan dolayıdır ki gece gündüz demeden Bu bölgeleri ki İstanbul açıklarında olabilecek olan bir deprem İstanbul'u etkilediği kadar haliyle gözlüğümüzü etkileyecek, hizmetimizi de etkileyecek, hepimiz bundan aşırı derecede rahatsız olacağız. Bundan dolayıdır ki yeni yasalar yapmaya çalışıyoruz, yeni formüller geliştiriyoruz. Inşallah büyük bir hasar almadan bu işlerin altından kalkalım diye de uğraşıyoruz.
"BİZE HESAP SORDU"
6 Şubat'ta bir gece yarısı hepimizin bildiği büyük bir afet oldu. Yüz yılın afeti olarak tarif ediliyor. Doğrudur. Ama bana göre eksik. Bin yıllık Anadolu medeniyetimizde karşımıza çık En büyük bela herhalde bu depremdi. Neden derseniz, tam on sekiz ilimiz etkilendi. On dört milyon insanımız bu depremden zarar gördü. Yıkılan konut sayısı altı yüz seksen bin. Bizim Marmara depremi canımızı çok yakmıştı Gölcük depremi. Yetmiş binler civarındayız. Düşünün şimdi. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin de iş yerimiz, dükkanımız, depolarımız yıkıldı. Yani yıkılan bağımsız birim sayısı 850 bin. Sayın Cumhurbaşkanımız gece dört on Itibaren ayakta. Ki ertesi gün yaptığımız toplantıda kendisi 4.17’den itibaren neler yaptığını anlattı. Bize de ‘sizler ne yaptınız? Hadi sizler de söyleyin’ dedi. Saat 4.17’den itibaren ki depremin hissedilmediği hiçbir yer yok. Ben şunları yaptım. Sizler neler yaptınız diyerek bizler hesap sordu. Değerli arkadaşlar ilk dakikalardan itibaren bakanlarımız valilerimiz, kaymakamlarımız hep o bölgedeler. Ben o dönemde AK Parti'de belediyelerden sorumlu, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısıydım. Sekiz yüz on belediyemiz var. O sekiz belediyemizi en yakın yerlere sevk ettik. Akdeniz havzasını Hatay'a doğru, Doğu'dakileri, Malatya, Adıyaman'a Kayseri ve civarındaki belediyelerimizi ise Kahramanmaraş'a gönderdik. Ilk etapta onlara yardımcı olarak, kurtarma, arama faaliyetlerine katıldılar.
"85 MİLYON AYAKTAYDIK"
Bir çay, bir çorba dünyanın en kıymetli, en lezzetli hem de yemeği oluyor. Verdiğiniz bir battaniye dünyalara değiyor o anlarda. Ve bir millet olarak hepimiz ayaktaydık. Ben sadece bildiklerimi söylüyorum. Bu Sadece bizim partili arkadaşlarımızın gayreti var diğerleri yok manasına gelmez. Milliyetçi Hareket Partili belediyelerimiz de gittiler. Birçok başka partili arkadaşlar da gittiler. Allah hepsinden razı olsun. Ama şuna inanıyorum ki 85 milyon bir millet ayaktaydık. O günlerde evinde Keyifle oturup da çorbasını içen var mıydı bilmiyorum. Çayını içen, muhabbet eden, türkü dinleyen televizyonda var mıydı bilmiyorum. Herkes gözyaşı döküyordu. Herkes elinden ne gelir acaba? Ne yapabilirim diye bir gayretin içerisindeydi. O dönemde kumbarasındaki paraları gönderen çocukları gördük.“